GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İnşaat/Emlak
11 Ocak 2022 Salı 17:30

Emsal kararları davalık oldu! TMMOB'tan hukuka aykırılık vurgusu

TMMOB, Bayraklı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin emsal artış planlarına yürütmenin durdurulması ve iptaline ilişkin mahkemeye dava dilekçesi sundu. Dilekçede, /1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Plan Notu’nun kamu yararına, planlama esaslarına ve şehircilik ilkelerine aykırı olduğu belirtildi.

EGEDESONSÖZ – İzmir’de 30 Ekim 2020 tarihinde Seferihisar’ın Samos Fay Hattı’nda yaşanan 6,9 büyüklüğündeki deprem sonrası hasar gören binaların dönüşümü için emsal artış kararı geçtiğimiz aylarda Bayraklı Belediyesi’den çıkmıştı.

Emsal artış kararına TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu karşı çıktığını duyurmuş, ada bazında nüfus artışı olacağı nedeniyle belediyeye itiraz dilekçesi vermişti.

TMMOB, emsal artışına dair İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığını ve Bayraklı Belediye Başkanlığını yürütmeyi durdurması ve iptaline ilişkin mahkemeye dava dilekçesi sundu.

Dava dilekçesinde, 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Plan Notu kamu yararına, planlama esaslarına ve şehircilik ilkelerine aykırı olduğunun aldı çizilerek, "İdari işlemin esas amacının kamu yararını sağlamak olduğu, nihai olarak kamu yararına hizmet etmeyen bütün işlemlerin hukuka aykırı olarak kabul edileceği açıktır" denildi.

Hukuka aykırılık gerekçesi olarak şunlar gösterildi:

A- Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin “Yönetmeliğin Uygulanmasına İlişkin Esaslar” başlığı altında yer alan 69.maddenin 2. fıkrasında “ Bu Yönetmeliğin birinci, ikinci, altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu bölümleri, geçici maddeleri ile 19 uncu ve 20 nci maddelerinde yer alan hükümler, planlarla ve ilgili idarelerce çıkarılacak yönetmeliklerle değiştirilemez ve planlarda bu hükümlere aykırı olarak getirilecek hükümler uygulanamaz.” şeklinde yer  alan hükümde ifade edilen bölümlerde yer alan tanımlara aykırı olacak şekilde yeni tanımların yapılması, planlama mevzuatının yok sayılması anlamına gelmektedir. Planlama mevzuatına uygun işlem tesis edilmemesi halkın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını kısıtlayacak olup bu şekildeki bir uygulamanın kamu yararına uygunluğundan bahsedilemez.

Dava konusu işlemle Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği hükümleri yok sayılmaktadır. İdari işlemin amaç unsurunu kesinlikle sağlamayan ve kamu yararı amacı gütmediği açık olan dava konusu idari işlemin açıkça hukuka aykırı olduğunun kabulü gerekmektedir.

B- Dava konusu işlem sonucunda yapılacak uygulamalarda yürürlükte bulunan plan kararları yerine ruhsat eki projeler referans alınmaktadır. İmar planlarının bütünlüklü yapısını bozacak her türlü plan değişikliği, plan notu düzenlemesi ya da bu tür değişiklik ve düzenlemeleri yönlendirecek ilke kararları, planlama biliminin doğası ile çelişmektedir. Dava konusu kararda olduğu gibi, aynı imar adası içerisinde, (mevzuat ve plan değişiklikleri nedeni ile)süreç içerisinde oluşmuş farklı yapılaşma kararlarını korumaya çalışmak, planın yönlendiriciliğini reddetmek, sosyal, kültürel ve teknik altyapıları ile bütünlüklü plan doğrultusunda yapılaşma yerine sadece inşaat alanını dikkate alarak işlem tesis edilmesi şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına açıkça aykırıdır.

C- Dava konusu işlem sonucunda herhangi bir bilimsel çalışmaya dayanmadan yürürlükte bulunan plan kararları tamamen boşa düşürülerek ada bazında başvurularda %30, parsel bazında başvurularında ise %20 inşaat artışı ilave edilmektedir. Söz konusu işlem ilave edilen inşaat artışları sonucunda yürürlükte bulunan planlarda yer alan sosyal ve teknik altyapı dengesi bütünüyle bozulacak ve ihtiyacı karşılayamayacaktır. Bu durum planlama bilimine açıkça aykırıdır.

Dava konusu işlem hem mevzuatla düzenlenmiş açık hükümlere hem de şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olmadığından hukuka aykırıdır.

2- Telafisi zor veya imkansız zarar koşuluna ilişkin olarak;
Dava konusu işlem, İzmir ilinde yapılaşmayı yeniden tariflemektedir. Dava konusu “usul ve esasların” uygulanması, hem fiili sonuçları hem de hukuki sonuçları itibariyle geri dönülmesi mümkün olmayan zararlara sebep olacaktır.

Dava konusu işlem uyarınca; “Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alanlar (K)” kapsamındaki alanlarda verilecek ruhsatlar, alandaki planlama çalışmalarını etkisiz kılacak bir nitelik kazanacaktır. Bu niteliği sayesinde alanlarda artan nüfusa göre teknik ve sosyal donatı alanlarının arttırılması imkansızlaşacak hatta mevcut halinin korunması dahi zorlaşacaktır.
Şöyle ki bahsi geçen alanlarda herhangi bir yağmur, yangın veya deprem olması durumunda sosyal ve teknik altyapı eksikliğinden kaynaklı can ve mal kayıpları çok daha fazla olmaktadır. Söz konusu işlem sonucunda sosyal ve teknik altyapı alanları arttırılmadan yapılacak uygulamaların vatandaşlarımızı bir “felaketten kurtarırken” başka felaketlere sürükleyeceği düşünülmekte olup işlemin yürütmenin durdurulması halk sağlığı açısından hayati önem taşımaktadır.

Diğer taraftan, dava konusu işlem doğrultusunda tesis edilecek ruhsat, imar durumu vb. diğer işlemler nedeniyle üçüncü kişiler bakımından kazanılmış hak doğmasına sebep olunacaktır. Bu durum, kamu yararına aykırı uygulamaların kazanılmış hak kapsamında varlığını sürdürmesinin hukuken korunmak zorunda kalınması anlamına gelecektir. Doğması muhtemel kazanılmış haklar nedeniyle dava konusu işlemin uygulanması halinde hukuken geri dönülmesi imkansız sonuçları ile karşılaşılacaktır.

Dava dilekçemizde ayrıntılı olarak açıklanan hususlar doğrultusunda; uyuşmazlık konusu işlem, 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelikleri başta olmak üzere imar mevzuatı ve yürürlükte bulunan plan kararlarına aykırı olup hukuka uygun olmadığı açıktır. Ayrıca dava konusu işlemin yargılama süresi boyunca geçerli kalması ve uygulanması durumunda; kentsel doku, eski haline döndürülmesi imkansız bir şekilde tamamen dönüşecek, yeni felaketler karşısında kentin kırılgan bir yapıya sahip olmasına sebebiyet verilecektir ki bu durum, tam olarak telafisi güç ve imkansız zarar koşulunu karşılamaktadır.

Dava konusu işlemin hukuka ve kamu yararına aykırılığı yukarıda ayrıntılı olarak ifade edilmiş olup, oluşması muhtemel hataların önlenebilmesi ve kent açısından telafisi olanaksız zararlara mahal verilmemesi için, kesin yargı kararı oluşturuluncaya kadar, söz konusu plan notunun öncelikle yürütmesinin durdurulması ve sonrasında iptali gerekmektedir.