GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ekonomi
20 Şubat 2022 Pazar 09:14

Ekonomist Derici’den 'yastık altı' yorumu: Yüzde 10’u bile gelse 25 milyar dolar eder!

Türkiye’deki 25 milyon hane bulunduğunu, her hanede 20 gram altın olsa 5 ton yapacağını belirten Ekonomist İbrahim Derici, “5 bin ton altın, 24 ayardan 300 milyar dolar; 18-22 ayardan 250 milyar dolar yapar. Bunun 10’da biri bile sisteme verilse, 25 milyar dolarlık kaynak yaratılır. Sistem, zaten yastık altındaki altınlarını hepsini istemiyor, beklemiyor” diye konuştu

Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ – Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıkladığı yastık altındaki altınları ekonomiye kazandırma sistemiyle ilgili tartışmalar devam ederken, İzmirli ekonomist İbrahim Derici, ortaya atılan bu sistemin başarıya ulaşacağına inandığını söyledi. 20 Aralık’ta açıklanan yeni ekonomi modelinin en önemli ayaklarından birinin yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması olduğunu belirten Derici, kendisinin de birtakım raporlarla sürece katkı koyduğunu, yastık altındaki altınların yüzde 10’unun bile ekonomiye kazandırılması durumunda 25 milyar dolarlık kaynak oluşturulacağını ifade etti.

SİSTEME VERİLEN ALTININ, VADE SONUNDA FAİZ GİBİ GETİRİSİ OLACAK
Söz konusu sistemin; kuyumcu, rafineri ve banka ayakları olduğunu, elektronik altyapının hazırlandığını ve 1 Mart’ta uygulamaya geçeceğini anlatan Ekonomist İbrahim Derici, “Sistem, vatandaşın elindeki altının değerini kaybettirmediği gibi artı değer kazandıracak bir sistem. Vatandaşa yeni bir yatırım aracı sunuluyor aslında. Bazı iktisatçılar, bu daha evvel de vardı, uygulanıyordu, hiçbir başarıya ulaşamadı, yorumları yapıyor. Bugün üzerinde konuştuğumuz sistem, aslında onların konuştuğundan, en azından uygulama yapısıyla farklı” dedi. Derici, sistemle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

“Altını üçe ayırmak gerekiyor. Birincisi, özel günlerde alınmış, hediye türü altın. Devletin bu altınlarla ilgili hiçbir beklentisi yok. İkincisi, yüksek işçilikli olan bazı ziynet eşyaları var, onlar için de getirin o ziynetleri bozdurun, denmiyor. Sadece, gram altın, çeyrek altın, Ata lirası gibi veya işçiliksiz bilezikleri getirin, sisteme verin, deniyor. Bu altınlar getirildiğinde sistem sertifika veriyor. Bu sertifikayla altınınız, belli bir vadeyle sistemde duruyor. Sonunda, her vade bitiminde, diyelim ki 50 gram altınınız var, buna artı olarak örneğin 5 gram, 7 gram daha altın kazanıyorsunuz; 50 gram altınınız, 57 gram oluyor. Artı altın, sizin verdiğiniz vade süresine göre değişecek. İsteyen, vadesi dolmadan altınını fiziki altın olarak, kaç gram verdiyse, o kadarını geri alabilecek.”

VERİLER, YASTIK ALTINDA 5 BİN TON ALTIN OLDUĞUNU DOĞRULUYOR
Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren 1500 kuyumcunun, ilk etapta işin içinde olacağını, kuyumcuların sayısının zamanla 10 bine kadar çıkacağını anlatan İbrahim Derici, çarşıdaki kuyumcunun da sözleşme yapması halinde, sisteme dahil olabileceğini bildirdi. Türkiye’de 25 milyon hane bulunduğunu hatırlatan Derici, şu değerlendirmede bulundu:

“Ortalama her hanede 10 gram altın olsa, 2 bin 500 ton altın yapar. 20 gram altın olsa, 5 bin ton yapar. Birileri diyor ki, yastık altında 5 bin ton altın yok! Oysa bu konuyla ilgili araştırmalarda ortaya çıkan bir rakamdır bu 5 bin ton altın rakamı. Türkiye’nin altın ithalatı ve ihracatı var. Oralardan da belli oluyor, yastık altında 5 bin ton altın olduğu. Bu rakamın sağlıklı olduğu kanaatindeyim. Bu 5 bin ton altının 24 ayar olduğunu düşünelim, 810 lirayla çarpalım, 300 milyar dolar yapar. 18-22 ayarla çarptığınızda 250 milyar dolar eder. Bu değerin yüzde 10’u, yüzde 15’ini ekonomiye kazandırmış olsak, 25-30 milyar dolarlık bir kaynak demektir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kurlarda oynaklık var. İnsanlar, acaba ne olacak, endişesini henüz kafalarından atmış değiller. Alınan tedbirlerin birinci ayağında başarı görüldükçe, ikinci ayakta katlanarak gelecektir. Mesela kur korumalı mevduat hesaplarında ilk ayağı, Nisan ayında ortaya çıkacak. Başarıya ulaştığında, ikinci etapta katılım daha fazla olacak.”

KREDİ ÇEKİLİP EV ALINDIYSA, BU BORÇ DEĞİL, YATIRIMDIR
Türkiye’de yaşayan her 100 kişiden 45’inin borçlu olduğu ve borçlu adamın altını olmaz, iddiasına katılmadığını belirten İbrahim Derici, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yanlış bir tespit. 100 kişiden 45’i borçlu olabilir ancak bunlar, büyük bir ihtimalle bu borçlular bankalara kredi veya kredi kartı borcu olanları kapsıyor. İnsanlar borçlanarak bir şeyler aldılar. Kimisi ev aldı, kimisi otomobil aldı. Türkiye’de 85 milyon insan yaşıyor, 25 milyon motorlu taşıt var. Aldığı kredinin karşılığında yatırım yaptı bir şeylere. 20 milyon konut var ülkemizde, TOKİ sistemine kayıtlı. 3 milyona yakın işyeri var. Türkiye, son 20 yılda dört kat büyüdü. 20 sene evvel bankacılık sistemi, kimseye kredi vermezdi, veremezdi. Kendi holdinglerini finanse ederlerdi. Ya da çok büyük sanayi kuruluşlarını fonlardı. Bankacılık sistemi, 2001 krizinden sonraki yapılanmalarla dünyanın en güvenli bankacılık sistemi oldu. Çok ciddi kontrol altında tutuluyor. Bankaların, vatandaşa kredi vermesiyle büyüdü Türkiye… Sözün kısası, bu tabloda insanların borçlu olduğu anlamına gelmez. O borcun ne kadar ödenebildiğine bakmak lazım. Bunun tek göstergesi var; takibe düşen kredi kartı, karşılıksız çek, ödenmeyen senetlere bakmak lazım. Bunlara baktığımızda da Türkiye’nin 20 yıl öncesine göre çok daha iyi durumda olduğunu görüyoruz. Yok efendim, bugün 100 kişiden 45’i borçluymuş, nasıl elinde altın olacak, söylemleri gerçeği yansıtmıyor. Kişi başı milli gelir, 9 bin dolar seviyesine gelmiş. Geçmişle kıyaslanmayacak kadar büyük bir refah düzeyine ulaşmış. Kişi başı elektrik tüketimi bile 2,5 kat artmış.”

SİSTEM ZATEN YASTIK ALTINDAKİ ALTINLARIN TAMAMINI BEKLEMİYOR
İnsanların, iktidarda hangi parti olursa olsun, mevcut ekonomik sisteme güvenmediği için altına yatırım yaptığı, en güvenli yatırım aracı olarak altını gördüğü, bu nedenle yastık altında altını olsa bile sisteme teslim etmeyeceği iddialarına da yanıt veren İbrahim Derici, “Evet, bu dünyada da böyle” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu, dünyada geçerli olan bir şeydir. Altın, güvenli limandır. Ülkemizde insanlar enflasyondan etkilenmemek için ya altına, ya dövize, ya da gayrimenkule yatırım yapar. Altın, fiziki olarak elinizde vardır, dünyada değerini asla kaybetmez, orta vadede, uzun vadede kazandırır. Sistem, zaten Türkiye’de yastık altındaki altınların tamamının teslim edilmesini beklemiyor. Yüzde 10’unun, yüzde 15’inin teslim edilmesi bile bize 25-30 milyar dolarlık kaynak yaratacak. Ülkemizin ekonomisi büyüyor. Kişi başı 10 bin dolar seviyelerine takıldık kaldık. 5-6 senedir bunu aşamıyoruz. Buna ekonomide orta gelir tuzağı deniyor. Bunun aşılması için, 20 bin dolar seviyelerine geçebilmek için kendi kaynaklarımızı harekete geçirmemiz lazım. Eğer biz elimizin altında 300 milyar dolarları bulan bir altın kaynağını atıl vaziyette tutmak yerine bunu ekonomiye kazandırırsak, hem ülke kazanır, hem de altınların sahibi. Bu işin sağcısı solcusu, a partilisi b partilisi olmaz, herkesin katılması, destek vermesi lazım. Yastık altında döviz de var aslında. Bunların hepsini, olabildiğince ekonomiye kazandırmak, içinde bulunduğumuz zorlu süreci atlatabilmemize büyük katkı koyacaktır.