GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
26 Temmuz 2023 Çarşamba 11:48

CHP’li Taşkın’dan Fethullah Gülen eleştirisi: O adamı övmem!

CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Yüksel Taşkın, FETÖ’cü olduğu iddiaları ilgili tepkisini dile getirdi. Egedesonsöz’e yaptığı açıklamalarla o döneme ait gelişmeleri anlatan Taşkın, bir dönem Taraf Gazetesi’nde yazmasıyla ilgili olarak, “Bugünkü bilgilerim olsaydı, yazmazdım. O zaman da yazmasam iyiymiş” dedi. Yazılarında Gülen için övgü içeren tek cümlesinin dahi olmadığını öne süren Taşkın, “Tam aksine, devletten örgütünü çek. Tehlikeli işler yapıyorsun, diye yazan biriyim” ifadesini kullandı

EGEDESONSÖZ – 14 Mayıs’taki milletvekilliği seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi listelerinden aday olarak gösterilen akademisyen Yüksel Taşkın’ın, FETÖ Lideri Fetullah Gülen’i makalelerinde ‘pos-modern bir şaman’a benzetmesi ve Taraf Gazetesi’nde köşe yazarlığı tartışmalara neden olmuştu.  Taşkın’ın yazılarını paylaşan AK Partililer, Cumhuriyet Halk Parti’sini ve Taşkın’ı hedef almışlardı.

CHP’li Yüksel Taşkın, FETÖ’cü olduğuna dair iddiaları cevapladı. O yapının giderek güçlendiğine dair analiz yazıları yazdığını, hatta “devletten örgütünü çek, tehlikeli işler yapıyorsun” şeklinde çıkışlar yaptığını hatırlatan Milletvekili Taşkın, “O adamı övmem, kesinlikle söz konusu değil. Marmara Üniversitesi’nde bedel ödeyen biriyim, Barış Bildirisi’ne imza attığım için. Beni üniversiteden atan bu adamlar” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Babala TV’de Yüksel Taşkın’ın değişimi, dönüşümüyle ilgili açıklamalarını hatırlattığımız İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın, “Kılıçdaroğlu, o günkü Yüksel Taşkın ile bugünkü Yüksel Taşkın’ın aynı olmadığını söyledi. Siz de ben değiştim, dönüştüm, demediniz. Neden seçime kadar beklediniz?” sorusuna şu yanıtı verdi:



O ADAMI ÖVMEM, KESİNLİKLE SÖZ KONUSU DEĞİL
“Çok net söylüyorum; o yapının niçin kuvvetlendiğiyle ilgili analizlerim vardı. Tek bir övgü cümlesi bulamazsınız yazılarımda. Evet; tek bir övgü cümlesi bulamazsınız. Benim ne bir Abant toplantısına gitmişliğim vardır, ne de bu yapıyla en ufak bir irtibatım söz konusudur. Marmara Üniversitesi'nde ben bunların ağır bedellerini ödemiş bir insanım. İbrahim Kaboğlu ve beni  attıranlar, o adamlar. Barış Bildirisi’nden ben atıldım. (Fetullah Gülen) Postmodern şaman olarak tanımlıyorum. O da şu. Yani makaleyi açın okuyun. 90’lardan beri siyasal İslam çalışan biriyim. Bu yapının nasıl kuvvetlendirildiğini ve çelişkilerini çok yazdım. Milli Görüş’ü de yazdım. Kadirileri de yazdım. Postmodern şaman’da da kendi cemaati kuvvetlenirken materyalizme batmışken o böyle onlara böyle manevi bir cover yapıyor. Yani ona baktığında manevi bir hareket gibi görüyorsun. O çileyi yükleniyor, arka taraftakiler ise malı götürüyorlar. Benim kitaplarım, makalem ortada hatta İngilizce bir portrem vardır. Belki de yazılmış en sert portföylerden bir tanesi. Bu adamı katiyen övmem söz konusu değil. Başkalarıyla karıştırılıyorum. Buradaki problem bir sancıyla çalışan bir insan var. O yapı da çok kuvvetliydi ve benim onlarla ilgili yazılarım falan hepsi kayıt altında. Bir kere oradan çok yanlış yürüdüler. Taraf Gazetesi’nde yazmamla ilgili olarak da şunu söyleyebilirim ki, daha sonraki bilgiler olsa orada yazmazdım. Bana ‘orada akademik katkı verir misin’ dediler. Çok ısrar ettiler. Yazmasam daha iyiymiş. Bunu da söylüyorum. Benim o dönemki yazılarım, bir dosya olarak bütün makalelerim ortada duruyor. Bir problem yok yani. Ben Gülen Cemaati'ne açıkçası şunu söylemiş çok az insandan biriyim. ‘Sen devletteki örgütünü dağıt. Tehlikeli işler yapıyorsun’. Yani sen devleti ele geçirmeye çalışıyorsun tarzı açıktan eleştirilerim de var. Yani benim bu konuda yazdığım, çizdiğim kitap, makalelerde bir cümle övgü bulamazsınız. Çünkü perspektif olarak zaten soldan bakıyoruz. Bu yapının karşısında sol nasıl kuvvetlenir? Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu beni çok iyi tanıyor ve hayatta en uzun konuşup savunduğu tek siyasetçi olabilirim. Çünkü genelde yapmazlar. Belki MYK'dan alacak beni yarın. Şimdi değişim dönüşüm dediğimiz şey şu; bizim o dönemki yazılarımız içerisinde sanki ben o cemaati övmüşüm. Türkiye'de de gazetecilerin araştırmacılığı biraz yitirdiğini de gösteriyor. Ya arkadaş koyarsın önüne makaleyi, okuyup bakarsın. Burada bana çok ciddi bir haksızlık yapıldı. Yani benim siyasal İslam’a dair ilk kitabım, doktora tezim milliyetçi muhafazakar entelektüellerle alakalıdır. Ahmet Kabaklı, bir dönemin Tercüman Gazetesi yazarı. Oradan itibaren Türkiye sağına eleştirel bakan ama bunları niye neden kuvvetlendiğini solun da anlaması için çabalayan birisiyim.”



BİZİM, MAĞDURUN KİMLİĞİYLE BİR DERDİMİZ YOK
İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın, “KHK’larla ihraç edilenlerle neden bir araya geldiniz?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“O insanlar ne kadar ciddi mağduriyet yaşadı, tahmin bile edemezsiniz. Kendinizi benim yerime koyun, bir mağdur grubu var. Ben de insan haklarında duyarlı biri olarak İzmir'de Barış bildirisine imza atanlarla yan yana gelebiliyorum. Onlarla bir araya gelmediğim anda o zaman ben, bana yapılan eleştirilerden kopmuş olurum. O arkadaşlar da inanamayacağınız mağduriyetler yaşadılar. Şöyle bir şey: Mesela Rizeli bir adam. Bildiğin cemaatin Hor grubunda. Bu kişi Recep Tayyip Erdoğan'a gidiyor, akrabaları vasıtasıyla. Affediliyor. Siyasette, bürokraside, yerel yönetimlerde önü açılıyor. Bunun gibi yüzlerce insan var. Hatta binlerce insan var. Kiminin çevresi yok ve gariban; aynı fiilden hayati kayıyor. Biz tam da buna çekmeye çalışıyoruz. KHK platformları gibi yapılar var. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak mağdurun kimliğiyle bir derdimiz yok. KHK platformlarında bu tür mağduriyetlere hep sahip çıktık. Hatta bu yüzden benim o kadar üzerime geldiler ki, benim burada insan hakları kaynaklı vicdani tavrım var. Bu insanlarla buluşuyorsun. Ertesi gün ne yazacaklarını da biliyorum ben. Ama buluşmasaydım işte o zaman ben etraf ne der diye kendini otosansürleyen kişi durumuna düşerdim. Bu insanları toplayın stüdyomuza. Konuşun, bir anlatsınlar size. Hakikaten bunlar cemaate bağlı insanlarmış. Bence yanlış. Bu nedenle ağır bedel ödeyenlerle, ödüllendirilenler ayrımını yaptığınızda insan haklarının ciddi ihlal edildiğini görüyorsunuz. Bizim partimiz bence çok doğru bir tavır takındı Çok parti giremedi bu topa.”



ON GÜNLÜK ERİN HAKKINI ARAMASAYDIK, BUGÜN BERAAT ETMİŞ OLMAYACAKTI
O dönemde verdikleri mücadeleyi anlatan Yüksel Taşkın, sözlerini şöyle devam etti:

“Biz eğer mesela 10 günlük er’in hakkını aramasaydık, o erler bugün beraat etmeyecekti. İşte onların hakkını biz savunduğumuz için onlar müebbet yediği halde daha sonra beraat ettiler. Yani ben bunlara hiç bulaşmadan yüzümü çevirebilirdim ama öyle bir yapım yok. Açıkçası orada KHK platformlarında buluştuk. Ertesi gün hangi gazetenin hangi manşeti açacağını çok iyi biliyordum. Ama gidin görüşün. Bakalım bir anlatsınlar hikâyelerini. Acaba onların çocuklarından bir tanesi bir sağ partiye oy veriyor mu? Bu insanların neredeyse tamamı kendini 15 Temmuz Darbe girişiminin bir mağduru olarak görüyor. Çünkü bunlar darbeyi planlayan, öngörenler değil, alt kadrolar ve böyle bir şey olacağını beklemeyen kişiler. Dolayısıyla ben ona diyorum ki, hukuk uygulanacaksa, acil ve eşit uygulanmalı. Bu sözün de bir bedeli vardır Türkiye'de. Yani bunu solcular için söylediğinde de bedeli vardır. Cumartesi Anneleri için söylediğinde bir bedeli vardır. Ama ben Türkiye'yi, toplumunun bu mağduriyetleriyle ilgili yeterince alaka gösterdiğini düşünmüyorum. Yüzlerce insan kanser olup öldü. Çok ciddi intihar vakaları var. Kafayı çevirip öbür tarafa bakarsın. ‘FETÖ'cü suçlamasına maruz kalmayayım da aman hiç ilgim olmasın. Aman aman bana bulaşmasın’ diyebilirsiniz ama siyasetçi olarak öyle olmuyor. Çünkü sen de KHK'lısın. Adam geliyor sana derdini anlatıyor. Ama ben üniversite yıllarından beri 10 yıllık ÖDP'li geçmişim var. Dolayısıyla yani bu tarz yapılarla zaten bir alakam hiç olamaz. Dünyaya başka bir yerden bakıyoruz.”