GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
11 Aralık 2023 Pazartesi 10:03

CHP'li Çam'dan 'ön seçim' çağrısı: 50 gün bize yeter!

CHP İzmir geçmiş dönem Milletvekili ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı Musa Çam, YSK takvimine göre önseçimin 11-15 Şubat tarihleri arasında olacağını, seçime kadar 50 günlük sürenin yeterli olacağını, pekala hakim huzurunda önseçimin yapılabileceğini söyledi. Çam, “Önseçim yapılmayacak denseydi, aday adayı olmazdım. Seçmen de önseçim istiyor” açıklamasında bulundu.

EGEDESONSÖZ – CHP İzmir 24, 25 ve 26. Dönem İzmir Milletvekili ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı Musa Çam, YSK takvimine göre önseçimin 11-15 Şubat tarihleri arasında yapılması gerektiğini, kalan 50 günlük sürenin de yeterli olduğunu savundu.

SONSÖZ TV’de Gazeteci yazar Muhittin Akbel’in sorularını yanıtlayan Çam, 4-5 dönem milletvekilliği veya belediye başkanlığına karşı olduğunu, bunun 2+1’le sınırlı tutulması gerektiğini söyledi, Hasan Esat Işık’ı örnek gösterdi.

Cumhuriyet Halk Partisi’nden Büyükşehir’e aday adaylığı başvurusunda bulunan Çam, adayların belirlenmesi hususunda değerlendirmelerde bulundu. Çam, önseçim şartı ve temayül yoklaması hakkında, “Tarihi bir yerel seçimle karşı karşıyayız. Aday belirleme yönteminin usulü, nasıl ve ne şekilde belirleneceğinin açıklanması en baştan açıklanması gerekirdi” dedi.

ÖNSEÇİM YAPILMAYACAK DESELERDİ ADAY OLMAZDIM
Genel Merkezden önseçim yapılamayacağı ile ilgili bir açıklama gelseydi aday olmayacağını belirten Çam, “Hiçbir koşulda büyükşehir belediye başkanı seçiminde önseçim yapmayacağız, temayül yoklaması yapmayacağız, deselerdi ben de, birkaç aday arkadaşım da adaylık başvurusunda bulunmayacaktık. Son ana kadar açıklanmadı. Ne yapalım, ne edelim diye düşündük. Parti Sözcümüz, İzmir Milletvekili Deniz Yücel, 659 seçim bölgesinde nasıl aday yoklaması yapılacağı açıklaması yaptı. Biz başvurmazsak yarın aday yoklaması yapılmazsa biz bunun dışında kalacağız, dedik. Gittik müracaatımızı yaptık. Tüzüğümüzün 5. Maddesi çok açık ve net: Aday yoklaması önseçimle yapılır. Tüm üyelerin katılımıyla hakim denetimiyle yapılır. İzmir’de, 30 ilçede partimizin yaklaşık 170 bin üyesi var. YSK takvimine göre yaklaşık olarak 11-15 Şubat oluyor. 20 gün oradan, 30 gün Mart’tan 50 gün önce adayı belirlemiş oluyorsunuz. 50 gün seçim kampanyasında uzun bir zaman, pekala önseçim yapılabilirdi. Biz 11 Şubat’ta önseçim kanununa göre önseçim yapma olanağımız vardır. Çok müsait. İkinci madde, aday yoklaması. A şıkkı: Daraltılmış şekilde… Partide ilçe kongre delegeleri, il, ilçe yöneticileri, kurultay delegelerinin katıldığı bir aday belirleme yöntemi. Bir de B şıkkı var: Genişletilmiş aday yoklaması. Bir ilçede partinin kongre delegeleri vardır. Örneğin Konak ilçesinde partinin 13 bin üyesi var. Önseçimde 13 bini de oy kullanacak. Daraltılmış şeklinde Konak’ta 420 kongre delegesi var, onlar oy kullanacak. Bu sadece İzmir’i bağlamıyor, 659 seçim noktasını bağlıyor. İlçelere ve illere soracaklar, hangi yoklamayı yapalım, diye. Genişletilmiş mi, daraltılmış mı, merkez mi? Ona göre karar vereceklerdir diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

ÖRGÜTÜME GÜVENİYORUM
Çam, ‘Temayül yoklamasına sıcak bakıyor musunuz’ sorusuna şu yanıtı verdi:

“Ben örgütüme güveniyorum. Zaman zaman kendi içimizde yaptığımız bu yoklamalarda kendi eksikliklerimizi de görüyoruz. Ben sandığa güveniyorum. Sandık kurulması gerekir. Hakim huzurunda zaten kanuni. Örgüt denetiminde, sandık koyuyoruz ve tüm üyeler oy kullanacaktır. Hem ilçe belediye başkanı hem büyükşehir belediye başkanını hem de meclis üyelerini kendileri seçmiş olacaklar. Bunun dışında parti genel merkezinin kontenjan hakkı var siyasi partiler kanununa göre. Genel merkezde kontenjan hakkında 1,3,5,7,9’u ben kullanacağım diyebilir, partinin ihtiyacına göre bir mali müşavire, bir şehir plancısına, mimara ihtiyaç vardır, ona göre serpiştirilir.”

ÖRGÜTÜMÜZE, TALEPLERİ YUKARIYA BİLDİRİN, DİYORUZ
Parti üyelerinin önseçim ile ilgili düşünceleri sorusuna Çam şu şekilde yanıt verdi:

“Gittiğimiz her yerde parti üyesi arkadaşlarımız ve seçmen, sadece seçimden seçime giderek partinin altına mühür basıyoruz; biz sadece siyasi partilere oy veriyoruz; aday belirlemelerini Ankara belirliyor; bunun olmaması gerekiyor, diyor. Esnaf ve kahvehanelerdeki vatandaşlar bizim kendimiz seçmemiz gerekiyor, diyor. Bunun yukarıya yansıması gerekiyor. İl ve ilçe örgütlerimize söyledik bu talepleri, yukarıya bildirin; bu sadece bizim talebimiz değil, dedik.”

BU BİR DEMOKRASİ YARIŞIDIR
Çam, aday adayı olmasında etken konunun ne olduğuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Uzun yıllar, 1973-1983 yılları arasında uzun bir belediyecilik dönemim var. 1989-1992 arasında Konak Belediye Başkan Yardımcılığı yaptım. Bu seçimde de Tunç Soyer de iki dönem Seferihisar’da, bir dönem de Büyükşehir’de çalıştı.  Çok çalıştık, elimizden geleni yaptık. Tunç Bey kötü yönetiyor diye bir şey yok. Öyle bir şey olursa zaten parti örgütümüze söylüyoruz, söyleriz. Bu bir demokrasi yarışıdır. Sadece benim için değil, yaklaşık 10 aday adayı arkadaşım var. Hepimiz demokratik hakkımızı kullanıyoruz. Aday belirlemede, parti içi demokrasinin çalıştırılması gerekiyor. Biz kimsenin milletvekili, belediye başkanı olmasına karşı değiliz. Bunun bir usulünün, bir adabının olması gerekiyor.  5-6-7 dönem atanan milletvekili arkadaşlarımız var. Karşı değiliz ama her dönem atamayı doğru bulmuyorum. Artık belediye başkanı, milletvekili olacak arkadaşlarımız seçmenin kantarına çıkmalı. Nasıl öğrencilik döneminde karne alıyoruz, bizim de karnemizin olması gerekiyor. Seçmen ve parti not verecek. Diyecek ki ‘Ya Musa Çam, milletvekilliği yaptın ama beni bir kere görmedin, köyüme gelmedin, hadi şimdi evine’ diyecek. Başarılı bir dönem geçirdiysem ‘sınıfı geçtin’ diyecekler. İzmir’in nasıl yönetildiğini ölçecek değiliz.”

İKİ KEZ KONTENJANDAN MİLLETVEKİLİ OLMAK ADALETSİZLİKTİR
Sürekli atamanın doğru olmadığını belirten Çam, milletvekilliği ve belediye başkanlığının kaç dönem olması gerektiğini şu sözlerle değerlendirdi:

“Parti içinde demokrasi varsa, önseçim, seçme ve seçilme hakkı varsa, bir kişinin sandıkta karşılığı varsa, milletvekilliği ve belediye başkanlığında bu maksimum 3 dönemdir; yani 2+1’dir. Karşılığı yoksa, sürekli atama varsa, öyle şey olmaz. Bir örnek vermek isterim. Hasan Esat Işık, en saygın diplomatlardan biri, 1973 yılında Dışişleri Bakanlığından emekli olur ve CHP’ye gelir milletvekilliği adaylığı başvurusunda bulunur. Dönemin Genel Başkanı Bülent Ecevit, Işık’ı Bursa’dan ikinci sıraya koyar ve Işık seçilir. Seçildikten sonra MSP ile bir koalisyon kurulur, O hükümette Milli Savunma Bakanı olur. Başarıyla görevini yapar, koalisyon yıkılır parlamenter olarak görevine devam eder. 1977 seçimlerinde bir önseçim vardır. Işık, Bülent Bey’e çıkar ve ‘Bursa’da önseçime gireceğim’ der. Ecevit, ‘Siz diplomatsınız, parti işlerinden anlamazsınız. Sıkıntı çekersiniz benim de size ihtiyacım var. Sizi tekrar bakan yapacağım’ der. Işık, ‘Efendim çok teşekkür ederim, milletvekili yaptınız, iki kez üst üste kontenjandan milletvekili olmak adaletsizliktir. Müsaadenizle ben önseçime gireceğim’ diye ısrar eder. Ecevit, ‘Peki takdir sizin’ der. Işık önseçime girer. Ecevit, Bursa İl Başkanını arar ve ‘Işık’ı sizlere emanet ediyorum’ der. Işık, önseçimde Bursa’dan birinci olur ve seçilir, tekrar 11 illerden koalisyon kuruldu, tek başımıza iktidar olamamıştık. O hükümete tekrar milli savunma bakanı oldu. Zarafet ve nezaket budur. Dolayısıyla bu örnekle bizim gibi siyasetçilerin de haksızlık yapmaması gerekir. Diğer arkadaşlarımıza adaletsizlik oluyor. Hasan Esat Işık hepimize örnek olmalıdır.”

NEDEN HEP MAÇ KAYBEDİYORUZ?
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, örgüt denetiminde yapılacak temayül yoklamasının hakim huzurunda yapılan gibi kabul göreceği, değerlendirileceği yönündeki açıklaması hatırlatılan Çam, “Bu konuda bir endişeniz, kafanızda soru işareti var mı?” sorusuna, “Kesinlikle yok. Çünkü  Genel Başkan’ın her söylediği bağlayıcıdır. Kendi denetiminde yaptığın bir aday yoklamasının sonuçlarına uymazsan sen tartışılır duruma gelirsin” dedi.

Çam, değişimle ilgili düşüncelerini ve Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili değerlendirmesini şu sözlerle ifade etti:

“Değişimden yanaydım. Kurultay’da da konuşma yaptım. 2010 yılında Kemal Kılıçdaroğlu seçildi. 2023 yılına kadar 12 yıl üzerine düşen görevi yerine getirdi. Eksiksiz ve en iyi bir şekilde enerji sarf ederek yerine getirdi. 13 yıllık genel başkanlık siyasette çok uzun bir süre. Sahada yaptığım çalışmada gittiğim bütün köylerde bu seçim, partilerimizi ve vatandaşlarımızı çok üzdü. Hem Cumhuriyet’in 100. Yılı hem CHP’nin 100. Yılıydı. Gerçekten yüzyılın seçimiydi. Hem Altılı Masa dahil olmak üzere seçmende bu değişim olacak dendi fakat seçimi kaybettik. Özeleştiriyi partimizde yeteri kadar tartışamadık ama bunun çarelerini arayacağız. Seçmenin söylediği şu: Biz neden iktidar olamıyoruz? Biz hem maç kaybediyoruz ne zaman şampiyon olacağız? Bir takım sürekli maç kaybederse, şampiyon olamazsa, bir süre sonra o takımın taraftarı alkış yapmaz, tribüne gitmez. Gittiğim her yerde seçmen, biz önümüzdeki seçime gitmeyeceğiz, oy kullanmayacağız diyorlardı. Değişimin olması gerekiyordu. Örgütümüzün buna kulak vermesi gerekiyordu. Seçmenin taleplerine ve ihtiyaçlarına kulak vermeden siyaset yaparsanız sınıfta kalırsınız. Kurultay delegeleri buna kulak verdi ve değişime imza attı. Keşke Kemal Bey böyle gitmeseydi. İkinci tur seçim sonuçları açıklandıktan sonra bir açıklama yaptı. Benim onayladığım bir konuşma değildi. O gün çıkıp herkese teşekkür etmeliydi. Belki 2024 Nisan’ında yapabilirdi, Kurultayı. Üzerime düşen görevleri yerine getirdim, şimdi veda zamanı diyebilirdi. Türkiye çok önemli bir yerel seçimle karşı karşıyadır. İzninizle, partide kargaşa olmaması açısından nisan ayında yapılacak kurultay’da veda ediyorum diyebilirdi. Dedirtmediler bunu. Kurultay’da birinci tur sonuçları belli olduktan sonra çekilmeyi düşünüyor Kılıçdaroğlu. Bazı arkadaşlarımız gitme demiş. Kemal bey gidince etrafındaki kadro gidecek diye o telaşın olduğunu görüyoruz. Kemal Bey çekilecekken onların söyledikleri doğrultusunda ikinci tura katıldı. Psikolojidir bu. Seçmen her zaman kazanana oynar. İkinci turda fark arttı. Keşke böyle gitmeseydi.”

DEĞİŞİM RÜZGARI ESİYOR
Çam, çok fazla aday adayı başvurusunu da değerlendirdi:

“İnsanlar siyaset yapıyor, emek veriyorlar. Bunun karşılığında bir yere gelmek istiyorlar. Partide değişimin olmasıyla birlikte bir rüzgar da esiyor. Seçimden sonra yaptığım ilçe turlarında görüyorum ki, seçmenin oy kullanmayacağız dediği yerlerde şimdi inanılmaz bir coşku var. Seçmendeki moral bozukluğu gitmiş. Bu rüzgarla birlikte parti başarılı olacak. Önemli sıçramalar yapacak. Aday olmayı düşünen siyasetçi arkadaşlarımızın da bu rüzgardan etkilendiğini görüyoruz. Şansını aday adayı olarak denemek istiyor. Ben bu işi daha doğru yapabilirim duygusuyla yola çıkıyor. Partide esen bu rüzgardan dolayı insanlar seçme ve seçilme hakkını kullanıyor.”

KÖYLERİ YOK EDERSENİZ AÇ KALIRSINIZ
Projelerini, aday olması durumunda açıklayacağının altını çizen Musa Çam, İzmir’in ihtiyaçlarına yönelik çalışacağını belirterek şu değerlendirmelerde bulundu:

“İzmir Türkiye’nin en önemli şehirlerinden biridir. Yaklaşık 30 ilçesi 1290 mahalle ve köyü var. Köyler kalktı mahalleler geldi ama benim için köyler, hala köydür. Oraları köy olmaktan çıkartırsak insanlar üretimden kopacak. Zaten ekonomi sıkıntılı durumdadır. Kınık, Bergama, Çeşme’den tutun, Selçuk, Menderes’e kadar üretim yapan insanlar var. Köyleri yok ederseniz aç kalırsınız. Dolayısıyla mahalle ve köyleri çok yakından tanıyan biriyim. Nerede ne eksik var, yıllardır doğma büyüme İzmirli olarak 50 yıldır biliyorum. Gerek seçim bölgemden, gerek ikinci bölgelerde Küçük Menderes olmak üzere, her yeri karış karış geziyorum. İzmir’in bütün mahallelerinin problemlerini biliyorum çözüm yollarını da arkadaşlarımızla birlikte çalışıyoruz. Bu kentin altyapısını, üst yapısını, sanayisini, ekonomisini ve gelişmesi açısından elimizden gelen bütün çaba ve katkıyı sağlamaya hazırız.”