GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
6 Ocak 2022 Perşembe 08:59

ÇED artık prosedür!

İzmir için verilen ÇED kararlarını değerlendiren Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnay Kınay, yönetmelik değişikliği ile birlikte ÇED sürecinin amacından uzaklaştığını ve bir prosedür haline geldiği belirtti. Kınay “Denetim eksiklikleri ile birlikte tarım orman yaşam alanlarımızın niteliğini yitirdiği, su hava toprak kalitemizin bozulduğu bir çevresel yıkım ile karşı karşıyayız.” dedi.

Metehan UD / EGEDESONSÖZ- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 2021 yılında İzmir için 181 projenin çevresel etki değerlendirme süreci başlatırken 108 proje için ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verdi. 12 proje için ‘ÇED olumlu’ kararı veren bakanlığın ÇED başvuruları arasında ilk sıralarda maden ocakları yer alıyor. 35 maden ocağı ve işletmesi için ÇED süreci başlatıldı. Ayrıca 32 gıda işletmesi, 28 sanayi tesisi, 24 atık tesisi, 22 enerji tesisi, 20 kimya tesisi için de ÇED süreci başlatıldığı duyuruldu.

İZMİR’İN ÇED RAPORU

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay bakanlığın ÇED sürecini Ege'de SonSöz’e değerlendirdi. Yönetmeliklerde yapılan değişikliklerden sonra ÇED sürecinin yatırımların çevreye olumsuz etkilerinin tespit ve önlenmesi ve çevrenin korunması sürecinden çıktığını ifaden Kınay “Yatırımcının her durumda önünü açmayı hedefleyen bir dokümantasyona indirgenmiştir. Faaliyetlerin en önemli aşaması olan ÇED süreçleri ve işleyişine ilişkin yapılan uygulamalara bakıldığında, faaliyetlerin ÇED süreci kapsamın dışında tanımlanma mekanizmaları, hazırlanan raporların içerik ve inceleme karar sürecindeki yetersizlikler, ÇED Olumlu Kararı verilen tesislere yönelik inşaat ve işletme aşamasındaki denetim eksiklikleri gibi tüm yönler ile değerlendirildiğinde sistemin anlam ve amacından uzaklaştığı prosedür haline geldiği bir mekanizmayı yaşıyoruz. ÇED süreci olumsuz olarak değerlendirilen faaliyet sayısının yok denecek kadar az olması da koruma, kullanma dengesi sürecinde korumadan çok her türlü çevresel risk ve alan kullanım kararının kabul edilebilir ve yönetilebilir olduğu bir kullanım sürecini ortaya koyuyor. Nihayetinde denetim eksiklikleri ile birlikte tarım orman yaşam alanlarımızın niteliğini yitirdiği, su hava toprak kalitemizin bozulduğu bir çevresel yıkım ile karşı karşıyayız.” dedi.

BİLİRKİŞİ RAPORLARI EKSİKLERİ ORTAYA KOYUYOR
Kınay, “Ülkenin her köşesinde çevresel riski yüksek olan, tarım, orman, mera, korunması gereken alanlar, su kaynaklarına yönelik olumsuz etkilerine rağmen ÇED Olumlu Kararı verilen faaliyetlere yönelik olarak dava süreçleri ve çevre mücadeleleri devam ediyor. Bu süreçlerin ortak tarafı bilirkişi raporları ile de ortaya konan raporların eksiklikleri ve yetersizlikler ile risklerin doğru değerlendirilmemesi olarak karşımıza çıkarken, yıllarca süren mahkeme süreçleri ile faaliyetler de devam ediyor.” diye konuştu. ,

‘HER TESİS YENİ TESİSLERİ GÜNDEME GETİRİYOR’
İzmir kenti kapsamında verilen ÇED raporlarını ve kararları değerlendiren Kınay, şunları söyledi:

“Aliağa’nın 2010 yılından bu yana “ÇED Olumlu” kararı verilen 69 proje ile sanayi yatırımın en yoğun olduğu bölge olduğu görülmektedir. Demir - çelik sektörü gerek kapasite artışları gerekse yeni tesisler ile ilçede sanayi yatırımlarının başında yer almaktadır. Sektördeki yoğun enerji kullanımına bağlı olarak bölgede enerji üretim tesislerinde kapasite artışı ve yeni enerji üretim tesislerinin açılması söz konusudur. Söz konusu yatırımların paralelinde deniz taşımacılığı ile ilgili projeler devam etmektedir.”

‘BÜTÜNSEL BİR ÇED SÜRECİ YÜRÜTÜLMELİ’
Planlanan her tesisin hammadde, enerji ve lojistik ihtiyaçları nedeni ile yeni tesis yatırımlarını gündeme getirdiğini dile getiren Kınay, “Bu noktada devam eden ÇED süreçlerinde Aliağa’daki mevcut ağır sanayi yükünün göz önünde bulundurularak bölgedeki yatırımların bütünsel olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Mevcut sanayi yükünün çevresel etkilerinin azaltılması yönünde çalışmalar yapmak yerine, yeni sanayi yatırımlarını teşvik etmek çevre ve insan sağlığı açısından büyük tehlikeleri beraberinde getirecektir. Bölgede yapılacak her türlü tesis yaşanan kirliliğe olumsuz olarak etki edecektir. Bölge genelinde bütünsel olarak tespit ve planlama çalışması yapılmalı, planlanan tesislerin ÇED süreçlerinde tesis bazlı değil, bütünsel bir ÇED süreci yürütülerek kümülatif etkiler değerlendirilmelidir. Mevcut tesislerin çevresel yüklerinin azaltılabilmesi amacı ile çevresel rehabilitasyon süreci yürütülmelidir.” dedi.

Urla, Karaburun ve Çeşme ilçelerinde ÇED süreçlerine dikkat çeken Kınay şunları söyledi:

“Enerji tesisleri, taş ocakları ve balık yetiştirme tesisi yatırımları arttı. Yarımada bölgesindeki bazı rüzgar enerji santralleri ile ilgili ÇED Olumlu kararlarının iptaline ilişkin bölge halkı tarafından hukuki süreçler yürütülmektedir. Diğer ilçelerde, kalker, kireç ve malzeme ocakları ile kırma-eleme tesisleri, süt ürünleri ve tavukçuluk tesisleri yatırımları görülmektedir. Kentin yapılaşma sürecine bağlı olarak artan taş ocakları da kentleşme sürecinin bir diğer etkisi olarak karşımıza çıkmaktadır.”

KINAY YER SEÇİMLERİNE DE DİKKAT ÇEKTİ
Yer seçimlerine de değinen Kınay, “Tüm bu süreçlerde; bütünsel bir planlama anlayışı, çevresel yük kapasitesi, faaliyetlerin getireceği ardıl etkilerin, kamu yararının bütünsel bir planlama ve bakış açısı ile değerlendirilmesi ve faaliyetlerin getirdiği yatırım ve alan kullanım kararlarının doğru değerlendirilmesi önemlidir. Bu noktada; ÇED sürecini yürüten Çevre Şehircilik Bakanlığının yanı sıra; özellikle yer seçim sürecine ilişkin olarak tarım, orman, doğal karakteri korunacak alanlar, su havzaları vb. hususlar ile ilgili olarak sorumlu Kamu Kurumlarının da faaliyetlerin getireceği yük ve etkileri doğru değerlendirmesi önem kazanmaktadır.” İfadelerini kullandı.