GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Yerel Yönetimler
16 Ocak 2018 Salı 11:25

Başkan Pekdaş'tan AK Parti'ye 'galapagos' yanıtı... Adaylık için ne dedi?

Konak Belediye Başkanı Pekdaş, birçok konuda önemli açıklamalarda bulunurken, AK Parti kanadının Kocaoğlu için kullandığı ‘Galapagos Kaplumbağası’ benzetmesine yanıt verdi. Pekdaş, “Bazen kaplumbağa hızıyla gitmek gerekir” dedi. Pekdaş, yeni dönemde adaylık için ise net mesaj verdi.

EGEDESONSÖZ- Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, Sonsöz TV’de yayınlanan ‘Günaydın Ege’ programına konuk oldu ve Aslı Eren’in sorularını yanıtladı.

Belediye Başkanı Pekdaş, kent ve ülke gündeminde yer alan pek çok konuya dair birbirinden önemli mesajlar verdi.

Yerel yönetimlerin işleyişi ve kadın hakları mücadelesine değinen Başkan Pekdaş, “Hep kendimi feminist olarak değerlendirdim. Hala daha öyle değerlendiriyorum” dedi.

Pekdaş İzmir Milletvekili Atilla Kaya’nın İzmir Metrosu üzerinden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu hedef alarak yaptığı, ‘Galapagos Kaplumbağası’ benzetmesine de yanıt verdi.

2019 seçimlerinde aday olup olmayacağıyla ilgili de net konuşan Pekdaş, “Söz verdiklerimiz, başladığımız projeler açısından, sürecin sağlıklı sonlanması açısından yeniden bir dönem daha adayım” diye konuştu.

2017 ÇOK ZORDU, 2018, 2019’A İYİ YOL AÇSIN
Yeni yıl değerlendirmesiyle sözlerine başlayan Başkan Pekdaş, “2017 Türkiye’de ve dünyada çok zor geçti. Reina saldırısıyla girdik. Öyle devam ettik. Siyaset yoğundu. Referandum oyladık ve Türkiye’nin sistemi değişti. 2018’in Türkiye’ye 2017 de gelen olumsuzlukları değiştirmek için mücadele azmi vermesini 2019’a iyi yol açmasını diliyorum” dedi.

KENDİMİ HEP FEMİNİST OLARAK DEĞERLENDİRDİM HALA DAHA ÖYLEYİM
Pekdaş yürüttüğü meclis üyeliği, baro başkanlığı, belediye başkanlığı görevlerinden aldığı hazzı aktarırken, “Yaptığım işi severek yapıyorum. Kendimi veriyor, içselleştiriyorum. Hep bir kararlılık ve azimle çalışmak işlerimi evladım haline getiriyor. İnsanlar evlatlarını ayırt edemezler. Cumhuriyet bir hukuk devrimi gerçekleştirdi ve bunun temelinde kadın yatıyordu. Modern bir toplumun kadınlar olmaksızın kurulamayacağını bilen cumhuriyet kadroları vardı. Biz cumhuriyetin eseriyiz. Cumhuriyet kadınların çalışan bireyler olmasını istedi. Kadınların temsil, karar organlarında var olmaları bir sorumluluk. Ben bunu bir de sorumluluk diye yapıyorum. Cumhuriyete karşı, kadınlara, binlerce yılık birikime karşı bir sorumluluk. Diğer yandan yerel yönetimlerle demokrasi gelir. Bireyler yetiştirmeyi önünüze görev olarak koyduğunuzda görevinizi tam yapıyorsunuz. İnsan haklarına saygılı bireyler dedim. Bunun için avukatlık, barolar önemli. Bu sorumluluğu yerine getiren görevler yaptım. Bunların birbirini tamamlayan meslekler olarak görüyorum. Cumhuriyetin değerlerini tamamlayan kurumlardır. 1990’lı yıllarda belediye meclis üyeliği yaptım. Pek çok sivil toplum örgütü içinde yer aldım. Hep kendimi feminist olarak değerlendirdim. Hala daha öyle değerlendiriyorum. Türkiye’de bazı kavram tu-kaka olarak değerlendirildi ama kadının özgürleşmesi değerli bir harekettir. Hep kadın hareketi içinde oldum. Kadınların özgürleştiği Türkiye için birlikte hareket etmek gerekiyor” diye konuştu.

BAŞINI ÖRTEBİLİR, İNANABİLİR AMA BU ÖZGÜRLÜK DEĞİLDİR
İktidarın kadına bakış açısını olumsuz gördüğünü ifade eden ve eleştiri getiren Pekdaş, “Kadının görünmez hale getirildiği bir süreç geçiriyoruz. Kadın nesne olursa o kadar özne ve birey olmaktan uzaklaşıyor. Oysa asıl olan birey ve özne olmasıdır. Siyaset kadını evden çıkmayan, evdeki görevleri olan nesne olarak görüyor. Okuldaki, kitaplarda biçilen roller, toplumsal cinsiyet diye bir kavram var. Bu öğrenilen bir şeydir. Kadın görünmez kılınıyor. Tercih başka bir şeydir. Başını örtebilir, inanabilir ama bu özgürlük değildir. Türbanın özgürlük diye tanımlanması kadının görünmez kılınmasıdır. Kadına yönelik şiddetin artmasının sebebi kadının nesneleştirilmesidir. Bu süreçte kadınlar gerçekten çok fazla şiddete maruz kaldılar. Cumhuriyetin ilk döneminde kadını birey yapma mücadelesi vardı. Kadına tecavüzün, şiddetin önüne geçmek için kadını görünür kılmak zorundayız. Türkiye’nin özgürleşmesi ancak böyle olacaktır. Biz kent merkezinde, her yerde kadın görünsün istiyoruz. Kadın spor yapsın, sokağa çıksın işleri olsun özgür bireyler olsun. Elbette aile ve soyun devamına yönelik çabalar olmak durumunda. Kadınlar özgür bireyler olarak bunu yaparlarsa Türkiye korkularının esiri bir ülke olmaz. ‘Eğitim görsün ama evinde otursun’. ‘İşsizlik bu kadarsa bunun çözümü kadınlar evde otursun’ demek doğru değildir” açıklamasında bulundu.

KADINLARDAN KORKUYORLAR!
“Ben kadınların cesur olduğunu düşünüyorum” diyen Pekdaş, “Kadınları görünmez kılmalarının sebebinin korktukları için olduğunu düşünüyorum. Kadınlardan korkuyorlar. Eve hapsetmelerinin, örtü arkasına saklamalarının sebebi cesaretten korkmalarıdır. Kadınlar güçlüler ve cesurlar. Bunu enerjiye dönüştürür ve görünür olurlarsa Türkiye değişecektir. Kadınlar sahneye çıktığında Türkiye değişecektir. Hiçbir zaman geç değildir. Başlamak önemlidir. Başlayalım. Biraz yavaş gider, duraklar ama yol devam eder” dedi.

BAŞKAN KOCAOĞLU’NU SAVUNDU: BAZEN KAPLUMBAĞA HIZIYLA GİTMEK GEREKİR!
Yerel yönetimlerin uygulamaları hakkında bilgi veren Pekdaş, ayrıca AK Parti İzmir Milletvekili Atilla Kaya’nın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na yönelik yaptığı Galapagos Kaplumbağası benzetmesine yanıt verdi. Pekdaş, “Harcadığımız para halkın parasıdır. Demokrasi mücadeleleri bütçe hakkından başlamıştır. Biz halk olarak bütçeyi yapmayı pek bilen insanlar olmadığımız için hükümetin, belediyenin parası zannediyoruz. Bu paralar halkın parasıdır. Kimse kimseye cebinden para vermiyor. Vergileri hem hükümet hem biz harcıyoruz. O nedenle biz o paranın öncelikli hesabını veren iş yapmalıyız. Anayasa demiş; bu para harcanırken halka hesap verilmek zorunda. Sayıştay, mülkiye müfettişleri denetler diyor. Bir iş yaparken şu şu yollardan yapacaksınız diyor. Halkın parasını harcıyorsanız, babanızın parasını harcamadığına göre hukuk kuralarına uymak zorundasınız. Ben yapayım oldu demeyi doğru bulmuyorum. Bugün bir gazetede gördüm, ‘Galapagos Kocaoğlu’ demiş. Kaplumbağa gibi yavaş diyor.  Bazen kaplumbağa hızıyla gitmek gerekir. Siz kamu adına yaptığınız işlerde hesap vermek adına tüm prosedürlere uygun davranmak zorundasınız. Ben yaptım oldu, kanunu bana göre yapın derseniz orası hukuk devleti olmaktan çıkar. Biz hukuka uygun bir yönetim anlayışı yürütüyoruz. 35 projeler deyip söz verip yapmayanlar, yaptıklarını da hukukun uygun görmediği şekliyle yapanlar bunun hesabını vermek zorundadır” açıklamasında bulundu.

KAMUCU BİR BELEDİYE BAŞKANIYIM, HER ŞEY ÖZEL SEKTÖRE DEVREDİLEMEZ!
Pekdaş, “Asgari ücret bin 300 lira iken, personellerimizden en düşük maaş alan 2 bin 550 lira alıyordu. Asgari ücretin iki katını veren, araçlarını alan, kamulaştırma yapan bir belediye olduk. Kamucu bir belediye başkanıyım. Kamusal mekanların çoğalmasına çok önem veriyorum. İnsanların bir araya gelecekleri, özgür bireyler olarak kendilerini var edecekleri mekanların önemli olduğunu düşünüyorum. Kent merkezler bu konuda vazgeçilmez. Biz merkezlerin sayısını ikiye katladık. Kiralıyoruz, satın alıyoruz. İnsanların birlikte spor yaptığı, kendilerini geliştirdiği kamusal mekanları çoğaltmak istiyoruz. İnsan insana iyi gelir. İnsanların birbirlerine iyi geldiği mekanları çoğaltmak zorundayız. Her şey özel sektöre devredilemez. Tiyatrolar pahalı, sinemalar pahalı, parası olan konsere gitsin parası olan oyun izlesin dediğinizde olmaz. Biz çocukları sanatla buluşturmak istiyoruz. Heykel çizen çocuk makine çizmeyi de öğrenecek. Ufku gelişecek. Çocuk kitap okumalıdır. İnsanlar kitap okumalıdır. Kitap okuyan düş kurar, düş kuran düşünür, düşünen birey olur. Kitaplıklar açıyoruz. Semt merkezleri kuruyoruz, kültür merkezleri açıyoruz, spor merkezleri açıyoruz her yerde. Gültepe’ye yeni planlar yapmak istedik, yaptık. Mecliste o bekliyor. Arkadaşlarımız yeni çalışmalar yapıyor. Kentin her yerine, insana dokunmak istiyoruz. Biz bir arada yaşıyoruz. Birbirimize iyi gelelim diye bu mekanları açıyoruz. Ben insanları çok seviyorum” dedi.

TÜRKİYE BU ELBİSEYE GİRMEZ
Pekdaş, “Yaşamak siyaset aslında. Bir partinin organlarına seçilmek olarak değerlendirmek yanlış. Ekmek, su fiyatları her şey siyasi kararların sonucu. Biz siyasi kararların muhatabı olarak yaşıyoruz. Farkına varmadan aslında hepimiz siyaset yapıyoruz. Bizi etkiliyorsa alınan kararlar, o sürecin sonuna etki edebilmeliyiz. Ben Türkiye için değerli yönetimin parlamenter demokrasi olduğuna inanıyorum. Türkiye geçmişinden bu yana çok fazla medeniyeti, bugün de çok farklı kimlikleri bünyesinde barındırıyor. İzmir’in nüfusu bile çoğu İskandinav ülkesinden fazla. Göç yolları üzerinde olan ülke farklı kimlikleri bünyesinde barındırıyor. Hal böyle olunca bir tek reisle ve onun çıkaracağı KHK’larla bu ülke yönetilemez. Türkiye bu elbiseye girmez. Türkiye bu elbiseyi patlatır. Başkanlık sistemi Türkiye’ye uygun bir model değildir. Uygun model insanların kendilerini parlamentoda gördüğü sistemdir. Türkiye KHK’larla yönetilen bir ülke halinde geldi. Bu aslında 2019’dan sonra yürürlüğe girecek bir düzenlemeydi. Ama şimdi 15 Temmuz sonrası 20 Temmuz darbe sonucu bir OHAL sürecine girdik. OHAL’in yeniden uzatılmasının gündemde olduğu günlerdeyiz. Her şey KHK ile düzenleniyor. Anayasaya aykırı. KHK sadece OHAL durumunu ilgilendiren konularla ilgili olmalıdır. Hepsi anayasaya aykırıdır ve hukuki temelidir. Beraber yürüdükleri FETÖ’ye devleti teslim ettikleri FETÖ’ye karşı yürüttükleri mücadele de değil. Hukuku yine hukuk yargıyı yine bağımsız yargı olarak uygulamak zorundalar. Pardon da demek olmaz. Talimata göre çalışmayacak AYM’nin bile itibarı kaybedildi. AYM’nin kararları tüm organları bağlıyorken şimdi olmuyor. Yargı bağımsızlığı yok. Yargıç teminatı yok. Yargı kararlarına uyulmuyor. Bunların doğru olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu.

REFERANDUMDA HAYIR ÇIKTI!
Referanduma değinen Pekdaş, “Doğru yöntem parlamenter rejimdi. Referandumda hayır denilmesi Türkiye’nin varlığı açısından değerliydi. Biz kapı kapı gezdik, anlattık. Bu insanlar referanduma hayır dediler ama mühürsüz oylar, YSK kararlarıyla, gizli sayım gibi bir sonuçla açıklandı. Ben bu topraklardaki insanların sağduyusuna önemli anlarda doğru kararlar verdiğine inanıyorum. Bu referandumda hayır çıktı. Şimdi 2019’u bile bekleyemiyorlar. OHAL’i fırsat bilip onunla ilgili olmayan konuları çıkarıyorlar” açıklamasında bulundu.

TAŞERON YASASI KHK İLE DEĞİL MECLİSTEN ÇIKMALIYDI
KHK ile açıklanan taşeron yasasına ilişkin konuşan Pekdaş, “Çıkış şekli yanlış. KHK ile çıkmaz, mecliste tartışılır. Yasa nasıl yapılır? Hükümet bir teklif hazırlar siyasi partilere ilgili kurumlara gönderir. Belediyelere kadro ve bütçe vermediler. Bir göz boyama yaptılar. Genelgelerle KHK’yı açıklamak durumunda kaldılar. Bütün partiler taşerona kadro verilmelidir, taşeron sistemi ortadan kalksın diyordu. Buna muhalif olan yoktu. Meclise neden getirmediniz? Beştepeler’den bir gece gönderilip resmi gazetede yargılanmaz. Belediye şirketleri de bir taşerondur aslında. Hizmet alım ihalelerine girer, kaybeder, kazanır. Alırsa ihaleyi alan taşeron şirket olarak çalışır. Ben göreve geldiğimde Konak Belediyesi’nin MERBEL ihaleyi kaybetmişti. Başka bir taşeron geliyordu. Biz sıkıntıları bulduk, itirazları öne sürdük, yeniden ihale yaptık, hukuki sıkıntıları giderdik. Belediye şirketinin hiçbir ayrıcalığı yok. Bu şirketlerin statüsü belirlenmedi. Yine diğer şirketler gibi yüzde 18 KDV ödüyorlar. Bizim bu vergi yükünden kurtulmamız lazım. Biz kamu gücüysek çalışanlarımız da devlete çalışırsa bundan kurtulmamız lazım. Yüzde 18 KDV alçaksınız belediyeye kadro vereceksiniz. Biz sadece nüfusumuza göre pay almayacağız. Sonra kaynak da gösterilmedi. Devlet memurluğuna giriş şartlarını arıyoruz. Kamu bütün vatandaşlara kapılarını açmak zorundadır.  Çalışanları sokağa atacak bir düzenlemeyi de yapıyor. Biz bunların çözümlerini tartışmak zorundayız. Bunların formülleri mecliste konuşulsaydı yasanın içine monte edilirdi. Bunların hepsi yasa işi” yorumu yaptı.

SAVAŞ EN SON!
“Aşılamayacak sıkıntılar var” diyen Pekdaş, “Türkiye istihdam sorununu çözmek zorunda... OHAL’i ilgilendiren bir şey midir ki KHK olarak çıksın. Ekonominin durumu ortada… Bir gece gireriz, aniden gireriz. Dış politikada böyle sözler yoktur. Girersiniz ama o bataklıktan çıkamazsınız. Tepelerine bineriz, ineriz gibi söylemler haysiyetli, onurlu, saygın bir Türkiye’ye yakışan bir dil değildir. Bu hükümet komşularla sıfır sorun diye başladı. Sorunsuz komşumuz yok.  Ne zaman tıkandılar? Paralel hükümetler, devlet kuruldu, her şey başka türlü role büründü. Yargıda, ekonomide, dış politikada başka hamleler oldu.  Meğer koalisyonlarmış. Bu da gizli kapaklıymış. Neyin pazarlığını yaptılar bilemedik. Şeffaf yönetimleri bundan istiyoruz. 15 yılda 15 sefer eğitim sistemi değişti. Zeytinyağını Tunus’tan eti Sırbistan’dan ithal eder duruma düştük. İşsizlik aldı başını gitti. Turizm öldü. Güvensiz ülkeler sıralamalarında üst sıralara yükseldik. Bizim bu saatten sonra hukuk kurallarına uygun şekilde komşularıyla dost, sorunlarını çözmüş ülke olarak yolumuza devam etmek zorundayız. Tüm sorunların temelinde bunlar yatıyor. Gireriz, tepelerine çökeriz gibi dil hukuk devletine yakışmaz. Eğer başka ülkenin işlerine karışmayı gerekiyorsak bunlar mecliste alınan uluslararası hukuka uygun olarak, gerekçelerini sağlıklı yazarak, yurttaşlarımıza yönelik saldırılar varsa, uluslararası kamuoyunun desteğini arkana alarak gerekli ilişkiler yapılır. Notalar verilir. Dış ilişkilerin pek çok yaptırımı vardır. Savaş en sondur. Hepsi uygulanır siz uluslararası saygınlığınızı koruyarak haklı bir hamle yaparsınız” dedi.

130 BİN SURİYELİNİN GİRİŞ YAPACAĞI SÖYLENİYOR
“130 bin Suriyelinin yeniden giriş yapacağı söyleniyor” diyerek sözlerini sürdüren Pekdaş, “İnsanların savaştan kaçması çok doğal. Bizim ülkemizin hali içler acısı. Bu elbise Türkiye’ye dar geliyor. Bizim kendimize yeni model çizmemiz gerekiyor. Bütçesini yurttaşları için harcayan hükümet mutlaka gelmek zorunda. Parlamenter sisteme yeniden dönmek zorundayız” yorumunu yaptı.

BİZ AİLE REİSLİĞİNİ KALDIRDIK, TÜRKİYE’YE REİS İSTEMİYORUZ
Kadınlar ve yerel yönetimlerin önemini vurgulayan Pekdaş, “Kadınlar gündemi takip ediyor, biliyor. Kitap okuma oranı kadınlarda daha yüksekmiş. Yerel yönetimlerin kenara itildiği süreç yaşıyoruz. Bu iyi bir şey değil. İnsanlar birlikte yaşadıkları hemşerileriyle daha ilgili olmak durumundadır. Kademe kademe insanların katılımıyla en aşağıdan demokrasi güçlendirilir. Beldeler kapatılıyor, köyler, daha küçük ilçeler kapatılacak. Daha merkezileşen yapıya gidiyoruz. İnsanların gündemi ulusal gündemler. Bunlar sağlıklı değil. Türkiye’de kadın hakları mücadelesi medeni kanunu değiştirdi. Aileyi düzenledi. Aile reisliği kavramını kaldırdı. Biz aile reisliğini kaldırdık Türkiye’ye reis istemiyoruz!” dedi.

‘ZEMİN GEVŞEK OTOPARK YAPILAMAZ’ DEDİLER, İNANALIM MI?
Pekdaş, Alsancak Stadı için ise, “Zaten ihale yapılmadan projesi yapılmış. İhale yapıyorsanız bir projeniz olması lazım. Projenin de kanuna uyması lazım. Önce 55 milyona ihale edildi. 55 milyona ne yapabilir diye proje çizmişler. 13 bin koltuk koyuyorsanız her 30 kişi için araç otoparkı ayarlamak zorundasınız. 400-500 civarında yapılması gerekiyor, 21 araçlık otopark vardı. Takımların araçları, ambulans, itfaiye araçlarının hiçbir sığmıyordu. Dalga geçer gibi, yönetmeliğe aykırı bir proje getirildi. Bu proje bu haliyle değerlendirilemiyor dedik. Öncelikle yönetmelikteki kıstasları aramamız gerekiyor. Biz değerlendiremeyiz dedik. Hemen Konak reddetti dediler. Göztepe’ye ruhsat verdik. 700 küsur araç otoparkı var. Suyun içinden tüp geçtiler yapan bir ülkeyiz biz artık. Şimdi körfez geçişi düşünülüyor. Ama maalesef Alsancak Stadı’nın altında zemin gevşek otopark yapamayız! Buna inanalım mı? Alsancak stadına otopark yapılamaz demek abesle iştigal. Yönetmeliğe aykırı bir projeyi imzalayamam. Arkadaşlarım bunu imzaladığı zaman hemen soruşturma açılır. Yer göstersinler diyorlar. Hayır ben yer göstermek zorunda değilim. Stadı yapmak zorunda olanlar bunları yapmak zorunda. Türkiye’deki bütün örnekleri gösterdim, hepsinin otoparkı var. İş Alsancak’a gelince mi olmuyor? O otopark Altay Kulübü’ne gelir de olur. Böyle bir şeyi imzalayamayız dedik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı o ruhsatı versin dava da açmayacağım. İçlerine siniyorsa versinler. Alsancak Stadı İzmir’in değeridir, olması lazımdır. Apar topar yıkılması da doğru değildi. Gerçek niyet stat yapıp yapmama mıydı onu da bilmiyoruz. Diğer statların gördüğü değeri Alsancak Stadı da hak ediyor. Bu Altay takımına İzmir’e hakarettir. Hükümetin İzmir’e karşı borçları vardır. Hükümet projeler açıklıyor ama bunların hepsi yaya kalıyor” diye konuştu.

HÜKÜMET İZMİR’E JEST YAPMIYOR, SİZ LÜTUFTA BULUNMUYORSUNUZ
Pekdaş, “Memura verdiğin maaş yatırım bütçesi olarak hesaplanmaz. Gönderebilir o parayı. İzmir Türkiye’de üçüncü büyük kenti. Kamu kurumlarında çalışanları hesaplarsanız o normal. İzmir’in verdiği vergiyi hesap edin ve aldığını hesap edin. Hükümet vermiyor. İzmirlinin verdiği vergiyi İzmirliye geri döndürmek zorunda. Hükümet sanki İzmir’e jest yapıyor gibi söylüyorlar. O sizin asli göreviniz. Vergisini en düzgün ödeyen şehir. Siz lütufta bulunmuyorsunuz” açıklamasında bulundu.

MUTLAKA HÜKÜMETİN DEVREYE GİRMESİ GEREK
Basmane Çukuru’na ilişkin konuşan Pekdaş, “Geçmişi çok uzun bir süreç. 80’li yılların öncesinden beri orada o emsal ve inşaat yoğunluğu var. Orası bir özel mülkiyet. TMSF el koydu, ihaleyle sattı. 80 milyon dolar. 300 milyonun üstünde. Benim bir yıllık bütçem 300 milyon. O arsanın satış bedeli benim bir yıllık bütçem. Ben o parayla bir yılda personele maaş verdim, kamulaştırma yaptım. Burasıyla ilgili konuşurken eğer çözüm bulunacaksa sadece belediyelerin çözüm bulması istenemez. Hükümetin de dahil olduğu bir çözüm yaratılırsa kimsenin mağdur edilmeyeceği bir çözüm bulunuyorsa tamam. Bizim belediyemizde bir süreç olmadı. FOLKART için verilmiş bir ruhsat yoktu. Çok değerli bir yer. Mutlaka hükümetin devreye girmesi gerek” dedi.

O BİNAYI ORAYA YAPACAĞIM!
Yenişehir’de gerçekleşecek yeni belediye binasına hakkında açıklama yapan Pekdaş, “Yeni belediye binasını oraya yapmakta kararlıyım. Orası İzmir’in tam ortası… Şehir merkezlerinden benzin istasyonları kaldırılıyor zaten. Tahliye davasını da kazandık. Bu arada yarışma yaptık. Hizmet binası projesi yarışmayla belirlendi. Yargıtaydan tahliye kararını bozma geldi. Yeniden itiraz ettik. Sonuçta orada bir tahliye var. Bir kamu hizmet binasının orada olması gerekiyor” diye konuştu.

NET ADAYLIK MESAJI: BİR DÖNEM DAHA VARIM!
‘2019’da aday mısınız?’ sorusunu yanıtlayan Pekdaş, “Evet düşünüyorum. Öyle yoğun bir süreç geçirdik ki 4 yılda 4 seçim geçirdik. Tempomuzu etkiledi, kesintiye uğrattı. Söz verdiklerimiz, başladığımız projeler açısından, sürecin sağlıklı sonlanması açısından yeniden bir dönem daha adayım” ifadelerini kullandı.