GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İş Dünyası
26 Temmuz 2023 Çarşamba 18:30

Başkan Özgener tehlikeye dikkat çekti: Üretim yurt dışına kayabilir

İZTO Temmuz Ayı Meclis Toplantısı’nda konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, “İşçilik maliyetleri ile vergi artışları, üretimin yurt dışına kayma tehlikesini de ortaya çıkardı. Özellikle emek yoğun sektörlerde riski büyük olarak görüyoruz. Bu nedenlerden dolayı; vergi artışlarının tek seferlik ve geçici olmasını, orta ve uzun vadede ise vergi mevzuatında sadeleştirmeye devam edilmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi

Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ- İzmir Ticaret Odası Temmuz Ayı Meclis Toplantısı Ticaret Odası’nın Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Meclis Başkanı Selami Özpoyraz’ın yönetiminde düzenlenen toplantıda gündem maddeleri görüşüldü.  Toplantıda konuşan İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, kente ve ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

EMEK YOĞUN SEKTÖRDE RİSK BÜYÜK 
Şirketlerin nakit akışına dikkat etmesi gerektiğini kaydeden Özgener,”Tüm bu risk unsurları bir araya geldiğinde, şirketlerin bilançolarında nakit akışına dikkat etmeleri gerekiyor. Enflasyon ve kur belirsizliği, artan finansman maliyeti ve haksız rekabetin artması, şirketlerin bilanço tahminlerini aşağı yönlü revize etmesine neden olabilir.Yükselen giderlere karşı, şirketlerin gelirlerini ne kadar artırabileceklerini iyi hesaplamaları gerekiyor. Daha kontrollü bir büyüme ortamında, gelir-gider dengesinin geçtiğimiz yıllardaki kadar kolay tutturulamama riskine karşı özellikle iç piyasaya yönelik çalışan firmaların ihtiyatlı olmaları gerektiği kanaatindeyiz.İşçilik maliyetleri ile vergi artışları, üretimin yurt dışına kayma tehlikesini de ortaya çıkardı. Özellikle emek yoğun sektörlerde riski büyük olarak görüyoruz. Bu nedenlerden dolayı; vergi artışlarının tek seferlik ve geçici olmasını, orta ve uzun vadede ise vergi mevzuatında sadeleştirmeye devam edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.Vergi gelirlerinde dolaylı vergilerin payının daha da arttığını ve maliyetin toplumun tamamına yayıldığını görüyoruz. Vergi artışları ve hayat pahalılığı, çalışanlarımızın maaşlarında da düzeltme yapılması gerekliliğini ortaya koyuyor” dedi.

ÜYELER MAAŞ VERMEKTE ZORLANIYOR
Asgari ücretin artışı dolayısıyla üyelerin çalışanlarının maaşını vermekte zorlandığını vurgulayan Özgener, “Çalışan maaşlarını karşılamakta ve özellikle EYT’lilerin kıdem tazminatı ödemelerinde sıkıntı çekiyorlar.Ticari kredilerdeki yavaşlama ile cari açık kontrol edilmeye çalışılıyor; ancak, kredilerde erişim zorluğu bu şekilde devam ederse, üretim ve ihracatın zorlaşması, şirket kapanmaları ve istihdam kayıplarının hızlanması tehlikesi var.Bu şartlar altında yapısal sorunların çözümü konusunda hızlı hareket edilmesi gerekiyor. Bu anlamda ihracatın daha fazla desteklenmesi önem taşıyor.Bu politika neticesinde Merkez Bankası’ndan da ihracatçıları rahatlatacak reeskont kredisi düzenlemesi geldi. Buna göre, ihracat finansman desteği sağlayan reeskont kredilerinin günlük limiti 300 milyon Türk Lirası’ndan 1,5 milyar Liraya çıkarıldı.Bir başka önemli adım ise reeskont kredilerinde yüzde 30 ilave döviz satış şartı ve önden döviz satış şartı gibi koşulların kaldırılması yönünde oldu. Böylece, üretimde ithalata bağlı olan ihracatçı firmalar da dövizini bozdurmayıp üretimine odaklanabilecek.
Düzenlemeden memnuniyet duyuyoruz. Kredilerin de sıkılaştırılmasıyla artacak işletme finansmanı ihtiyacı için reeskont kredilerinde yeni iyileştirmelerin de gündemde tutulmasının önem taşıdığını düşünüyoruz.
Cari açıktan cari fazlaya geçebilmek için ihracatın yanı sıra doğrudan yabancı yatırımlar ve turizm başta olmak üzere döviz geliri getiren konulara ağırlık verilmesi ve ülkemizde üretimi yapılması mümkün olan ithal ürünlerin üretiminin teşvik edilmesi veya teşviklerin bu yönde artırılması gerektiği kanaatindeyiz.Bu noktada verimliliğin artışı da önem taşıyor. Şirket verimliliklerinin sağlanması için verimliliği düşük olan ve piyasadaki rekabet ortamını bozan şirketlere dikkat edilmesi, KDV iade süreçlerinin hızlandırılması, kamu borçlarının mahsubu uygulamasının devreye alınması, kredi uygulamaları ve vergi ödeyenin özendirilmesi öncelik alınarak vergi politikalarının gözden geçirilmesi, kaynaklarımızın etkin kullanılması amacıyla yatırım teşviklerinin etki analizlerine göre yeni baştan tasarlanması konusunda destek bekliyoruz” şeklinde konuştu.

VATANDAŞLAR AZAMİ ÖLÇÜDE DİKKAT ETMELİ
Özgener, iklim konusunda zor bir döneme girildiğini kaydederek orman yangınlarına dikkat çekti. Özgener,”Temmuz ayından itibaren iklim konusunda zorlayıcı bir döneme girdik. Dünyada şimdiye dek kaydedilen en sıcak günleri yaşıyoruz. Bilim insanlarına göre, Paris Anlaşması’nda verilen küresel ortalama sıcaklığı 1,5 derece altında tutma hedefine ulaşamama riskimiz giderek artıyor.Aşırı ısınma ve iklim değişikliğinin yol açtığı bu durum, başta sel ve orman yangınları olmak üzere doğal afetlerin boyutunu da aynı oranda artırıyor.Nitekim, kentimizin çeşitli yerlerinde ve Hatay’dan Çanakkale’ye kadar ülkemizin dört bir yanında bu ay orman yangınları çıktı.Yaz aylarında ormanlarımızı korumak için vatandaşlarımızın azami ölçüde dikkat etmesini temenni ediyoruz. Geçtiğimiz yaz aylarında yaşadığımız bu sıkıntıları tekrar yaşamamak için tüm önlemlerin alınması konusunda seferber olmamız gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyorum.Komşumuz Yunanistan’ın Rodos adasında 15 Temmuz’da başlayan, sıcak hava dalgası ve kuvvetli rüzgârların olumsuz etkisiyle, diğer adalara ve farklı bölgelere yayılan orman yangınları maalesef halen devam ediyor. Ortak coğrafyamızın en değerli mirası ormanların korunması için verdiğimiz gönülden mücadeleden aldığımız son haber bizleri derinden yaraladı. Eğriboz Adası’nda yangına müdahale sırasında düşen yangın söndürme uçağındaki 2 Yunan pilot hayatını kaybetti.Tüm Yunanistan halkına başsağlığı dileklerimizi iletiyor, pilotların acılı ailelerine sabır diliyoruz. Umuyoruz ki, bu yangınlar bir an önce son bulsun ve bölgemiz canlı, mutlu ve huzurlu günlerine yeniden kavuşsun.Bu ay içerisinde Karadeniz’de üzücü bir sel felaketi yaşadık. Kastamonu, Çorum, Bartın, Sakarya, Karabük, Düzce, Erzincan ve Zonguldak gibi çok sayıda ilimizi etkileyen şiddetli yağışlar nedeniyle derelerimiz taştı, toprak kayması ve heyelanlar yaşandı. Maalesef geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız acıların tekrarını yaşadık. Afette hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, acılı ailelerine sabır diliyoruz. Bugün geldiğimiz noktada pek çok kez vurguladığımız gibi, karbon emisyonlarının azaltılması ve küresel ısınmanın sınırlandırılması, ülkeleri ve her bir bireyi tek amaç etrafında birleştiren en önemli insanlık hedefi olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verdi.

ENFLASYON SORUNU ÇÖZÜLMÜŞ DEĞİL
Ülkedeki ekonomik gelişmeler ile ilgili açıklamalarda bulunan Özgener enflasyon probleminin devam ettiğini ifade ederek, “Cari işlemler dengesizliklerinin tüm dünyayı etkilediği bir dönemde, ülkemizin serbest ticaret anlaşmalarının dışında kalmaması ve Gümrük Birliği Anlaşmasının bir an önce güncellenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu noktada; cari açığı “Serbest Ticaret Anlaşmaları” ve verimlilik artışlarıyla düzeltmemizin önemi de ortaya çıkıyor.Bahsettiğim enflasyon ve cari dengesizlik problemlerinin, Türkiye olarak sıkıntısını biz de yaşıyoruz. Cari açığımız daha önce görmediğimiz seviyelere yükselirken, enflasyon problemini de tam anlamıyla çözmüş değiliz.Yeni dönemde, global ekonomide rakiplerimiz tüm eforlarını cari işlemler dengesizliğine yöneltirken, biz gücümüzü hem enflasyon, hem de cari işlemler açığını düşürmede kullanmak durumunda kalacağız. Önceki aylarda yaptığım Meclis konuşmalarımda, yeni dönem ekonomi politikalarına ilişkin kararları beklediğimizi ve ekonomide en öncelik verdiğimiz konunun enflasyonun düşürülmesi olduğunu vurgulamıştım. Bu konuda, bugüne dek faiz kararı öncelikli olmak üzere, kamuda tasarruf tedbirlerinden aşırı tüketimin dengelenmesine kadar birçok yeni karar ve özellikle mali anlamda önlemler geldi. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, 22 Haziran’da 27 ay sonra ilk faiz artışını yaptı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 8.5’ten yüzde 15’e, geçtiğimiz 20 Temmuz toplantısında ise yüzde 15’ten yüzde 17,5 düzeyine yükseltmesini olumlu karşılıyoruz. 20 Temmuz kararının gerekçesinde politika faizinin, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleneceğine, bunun da yapılabilmesi için parasal sıkılaştırmanın gerektiği zamanda ve ölçüde kademeli olarak yapılacağı ifade ediliyor. Sıkılaşmanın ve sadeleşmenin olumlu adımlar olduğunu düşünüyoruz; ancak kademeli olarak yapılacak olması, enflasyonun hangi vadede ne kadar düşebileceği ile ilgili tablonun net olarak öngörülmesini zorlaştırıyor. Reel sektör açısından belirsizliklerin azaltılması, öngörülebilirliğin artırılması ile birlikte enflasyonla ile ilgili net bir yol haritasına ihtiyaç olduğunu görüyoruz.Enflasyonun kontrol edilebilir olması ve tek haneli seviyelere indirilmesi, iş insanlarımızı en çok yatırım alanında motive edecektir. İş dünyası olarak ülkemizin kalkınmasına katkı sağlamak için birincil önceliğimiz yatırımlarımızı planlanabilir ve öngörülebilir bir ortamda gerçekleştirmek. Bu ilkeler doğrultusunda Eylül ayında açıklanacak “Orta Vadeli Program”dan beklentimiz ve önerimiz; tutarlılığı yüksek ve bütüncül politikalarla faiz artış maliyetinin en aza indirilmesi yönünde. Enflasyonun ve cari açığın azaltılması konusunda ne kadar hızlı ve ciddi adımlar atılırsa, büyümedeki maliyetin de o kadar azalacağını öngörüyoruz. Temmuz ayı içinde artırılan KDV oranları, açıklanan yeni vergiler, motorin, benzin, gübre başta olmak üzere yapılan zamlar, mal ve hizmet fiyatlarında yukarı yönlü baskı oluşturdu.Enflasyonla mücadelede para politikasının sıkılaştırılması ve ekonominin soğutulması konusunda atılan adımlarda hem fikir olsak da, yapılan zamların ve ek vergilerin, belli bir program çerçevesinde belirlenmiş bir takvime yayılarak yapılmasının hem halkımız hem iş dünyamız için daha doğru ve sağlıklı olacağını düşünüyoruz.28 Haziran’da Resmi Gazete’de açıklanan karara göre Kur Korumalı Mevduat’ta stopaj vergi istisnası yılsonuna kadar uzatıldı. 21 Temmuz tarihli gelişmeye göre ise, bu Mevduatların zorunlu karşılık oranları %15 olarak artırıldı.Ayrıca, döviz tevdiat hesapları ve döviz katılım hesaplarına vadelerine göre %20 ve %18 olarak uygulanan tevkifat oranları %25 seviyesine yükseltildi” şeklinde konuştu.

BANKALAR SEÇİCİ DAVRANIYOR
KDV oranlarıyla ilgili yapılan bir takım değerlendirmelere de değinen  Özgener, “%18 olan KDV genel oranı yüzde 20’ye, bazı mal ve hizmetler için uygulanan ve yüzde 8 olan oran ise yüzde 10'a çıkartıldı. Tüketici kredilerinde Banka Sigorta Muamele Vergisi (BSMV) yüzde 10 yerine yüzde 15 oldu. Maktu harçlarda da artışa gidildi.6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin yol açtığı ekonomik kayıpların telafisi için ek motorlu taşıtlar vergisi getirilirken, kurumlar vergisi oranının 5 puan artışla %25’e (finans kuruluşlarında %30’a) çıkarılması gibi daha bir çok düzenleme de bu ay devreye girdi.Son alınan vergi artışı kararları ile kurumlar vergisindeki 5 puanlık yükseliş ve asgari ücretteki artış, birçok firmayı zorlayacak şartlar yaratıyor. Özellikle işgücü yoğun sektörlerden kayıt dışılığın artma ihtimaline karşı daha sıkı önlemler alınması gerekeceği düşüncesindeyiz.
Bununla birlikte; vatandaşın gündelik yaşamını olumsuz etkileyen mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki sürekli artışlar, hane halkı harcamalarında özellikle gıda, ulaşım, kira, su, elektrik, doğalgaza yapılan zamlar vatandaşın yaşam standartlarını ve kalitesini düşürüyor.Bu noktada; enflasyonla mücadelede ortaya konulan kararlılığın ve programın hassasiyetle uygulanması büyük önem taşıyor.Yeni vergilerle bütçe açığının kapatılması ve mali disiplinin sağlanması yaşamsal önemde. Bu artışların, firmaların vergi sonrası kârlarını etkileyecek düzeyde olacağı kanaatindeyiz.Piyasaların şu anda bir dengelenme döneminde olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki dönemde artacak faiz ve enflasyona karşı yeni fiyatlamalar oluşuyor.Özellikle ticari kredilerde hızlı bir daralma yaşanıyor ve normalde alınan kredilerde bankalar daha seçici davranıyor. İhracat ve yatırım kredileri hariç bu sürecin biraz daha devam edeceğini düşünüyoruz” dedi.

EKONOMİK PROGRAMLA DESTEK VERİLMELİ
Merkez Bankasının attığı adımlar hakkında değerlendirmelerde bulunan Özgener,”Kredilere yönelik sadeleşme süreci kapsamında, menkul kıymet tesisi oranlarında dün değişikliğe gitti. Ticari ve taşıt kredilerinde aylık büyüme sınırı düşürüldü. Kredi nakit çekim ile Kredili Mevduat Hesabı faizleri de yükseltildi.Yeni dengelenme ihtiyacına rağmen,  bankalardan sağlanan finansmanın kesintiye uğramaması gerektiğine inanıyoruz.Merkez Bankasının dün attığı adımlarla, tüketici kredilerinin daraltılma tercihinin olduğunu anlıyoruz. Ticari kredilerdeki sadeleşme adımları ile de bankaların kredi kullandırma mekanizmalarının normale dönmesini temenni ediyoruz. Piyasalar normalleşirken, finansmanın tamamen durmasının orta vadede sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı kanaatindeyiz. Finansman kanallarının sağlıklı işleyebilmesi için bankalara, borç verenlere ve borç alanlara bir ekonomik programla perspektif verilmesinin, aynı zamanda belirsizliğin azaltılmasının önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum.  Yaz sonuna kadar Merkez Bankası döviz rezervlerin artışının devam etmesi oldukça kritik. Rezervlerin artmasının yanısıra, portföy yatırımı veya uzun vadeli yabancı yatırım çekebilmek de büyük önem taşıyor. Bu nedenle, piyasaların normalleşmesi ve makroekonomik istikrarsızlık göstergelerinin bir an önce dengeye oturması gerekiyor. Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek, Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından paylaşılan raporda, Türkiye'nin, 40 standardın 39’unda uyumlu olduğunun tescil edildiğini belirterek, uygulamada sağlayacağımız etkinlik ile ülkemizi gri listeden çıkartmaya kararlı olduklarını vurguladı. Sayın Şimşek’in bu konudaki açıklaması da finansman ihtiyacını karşılamak üzere adımlar atan Türkiye için çok önemli. Bu listeden çıkmak; yatırımcının ülkemize ilgilisini artıracak, dış ticareti geliştirecek, bankacılık sistemini olumsuz etkileyen bazı yaptırımları kaldıracak, Dünya Bankası ve bunun gibi dış finansman kaynaklarına erişimi de kolaylaştıracak” ifadelerine yer verdi.

Başkan Özgener açıklamalarının devamında şu ifadelere yer verdi:
Turizm gelirleri ülkelere kısa dönemde yüksek oranda döviz girişi sağlıyor ve ülkemiz gibi cari dengesi açık veren ülkeler için turizmden sağlanan fayda yaşamsal önem taşıyor. Geçmiş yıllarda yaz ağırlıklı ve her şey dahil konseptiyle süre gelen turizm sektöründe artık Anadolu’nun gizli kalmış cevherlerinin de turizmin hizmetine alındığını görüyoruz.Bu gelişmenin, kentimiz turizmine de katkı yapmasını bekliyoruz. Sadece deniz-kum-güneş algısı ile değil; müze, kongre, spor, yayla, kış turizmi gibi alanları da iyi kullanarak turizm pastasından alacağımız payı artırabileceğimize inanıyorum. Bu gelişmeler ışığında, İzmir’e bu yıl ilk 6 ayda 534 bin yabancı, 380 bin yerli olmak üzere 1 milyona yaklaşan sayıda turistin gelmesinden memnuniyet duyuyoruz.  Arkeolojik değerleri, spor turizmi potansiyeli ve doğal güzellikleri başta olmak üzere kültürel mirası oldukça kuvvetli olan kentimiz, gastronomi değerleri ile de ön plana çıkıyor. Bu kapsamda dünyanın en önemli restoran rehberi Michelin Guide, İstanbul’un yanı sıra İzmir ve Bodrum’u da mercek altına alıyor.

Bu iki ikonik ve turistik bölgenin rehbere dahil olması, ülkemizin zengin ve heyecan verici bir gastronomi destinasyonu olduğunun da önemli bir kanıtı. Ülkemiz ile kentimiz ekonomisine ve kırsal kalkınmaya büyük katkısı olan Kooperatiflerin Desteklenmesi Programı (KOOPDES) kapsamında ortaklarının çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ve kadın emeğini değerlendirme amacı güden kooperatifleri desteklemeye Ticaret Bakanlığı devam ediyor.

Bu kapsamda; 2023 yılının ikinci yarısında hibe tutarlarında yapılan güncelleme ile alım desteklerinin üst sınırları %100, istihdam desteklerinin üst sınırları yaklaşık %33 oranında arttırıldı; mal alım desteğinin üst sınırı 400.000 TL’ye, hizmet alım desteğinin üst sınırı 60.000 Liraya, istihdam desteğinin üst sınırı ise yaklaşık 274.000 Liraya yükseltildi.

Destek Programına ilişkin başvuruların 14 Ağustos 2023 tarihlerine kadar Ticaret İl Müdürlüklerine yapılacak olduğunu sizinle paylaşmak isterim.Kamuya yönelik vergi ve idari para cezası gibi borçlara yönelik yeniden yapılandırma uygulamasından yararlanabilmek için ilk ve ikinci taksitin 31 Temmuz'a kadar ödenmesi gerekiyor. Odamız aidatlarının yeniden yapılandırılması ve MTV'nin ikinci taksit ödemesi için de sürenin, önümüzdeki pazartesi dolduğunu ayrıca hatırlatmak isterim.Pandemi ile başlayan süreçte, neredeyse tüm dünyada gevşek bir para ve maliye politikası uygulandı. Bunun sonucunda ise son üç yılda, son 20-30 yılda gördüklerimizle çelişen ekonomik sonuçlar ile karşılaştık.Enflasyon tüm dünyada 1980’lerden beri görmediğimiz seviyelere yükseldi. Fakat yükselen enflasyona ülkelerin tepkisinin boyutu ve zamanlaması farklı oldu.FED kararlarıyla birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nin, diğer ülkelerden daha hızlı ve sert bir parasal sıkılaştırma uygulayan politikaları, doların tüm dünyada değer kazanmasına sebep oldu.

Şu anda bu ayrışmanın sonuna gelindiği sinyalini alıyoruz.  Amerika Birleşik Devletleri’nde yıllık enflasyon %3’e düştü. FED’in bugünkü faiz artışından sonra yakın dönemde faiz artışlarına son vermesi beklenirken, Avrupa Merkez Bankası ve diğer gelişmiş ülke merkez bankalarının parasal sıkılaştırmayla enflasyonu düşürmeye devam edecekleri öngörülüyor. 

Ancak bu süreçte doların değer kazanmaya devam etmesi, bizim de dahil olduğumuz özellikle gelişmekte olan ülkelerin cari işlemler dengesini olumsuz etkiliyor. Dünya genelinde cari işlemler açığı veren ülkeler ile fazla veren ülkeler arasındaki dengesizlik büyüyor. 

2019 yılında tüm dünyadaki cari işlemler fazlası ve açığının toplamının dünya ekonomisine oranı %3 idi. Bu oran 2022’de %4 oldu ve muhtemelen 2023 yılında daha da artacak. 

Enflasyonun kontrol altına alınmaya başlanması ile, önümüzdeki dönemde tüm dikkatler cari işlemler fazlası veren ülkelerle, cari açık veren ülkeler arasında dengesizliğe yönelecek. İşte böyle bir dönemde, ülkeler ve bölgeler arasında artan dış ticaret kısıtlamalarını da, artan ikili dış ticaret anlaşmalarını da görmemiz rastlantı değil. 

İngiltere; Hint-Pasifik ticaret bloku Kapsamlı ve Aşamalı Trans-Pasifik Ortaklığı Anlaşması'na (CPTPP) katılımın Brexit'ten sonraki en büyük ticaret anlaşması olduğu değerlendirmesinde bulunuyor.

Aynı zamanda, Birleşik Krallık ile ülkemiz de, yeni ve modernize edilmiş serbest ticaret anlaşması için müzakerelere başlama konusunda anlaştı. 

Özellikle en yoğun ticari ilişkilere sahip olduğumuz Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri ekonomilerinde yaşanan güncel gelişmeler, ülkemizin ekonomi politikalarına yön verilmesi açısından takip edilmesi gereken hususlar.