GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
7 Temmuz 2022 Perşembe 08:06

Avukatlar ve doktorlar İzmir'de iş bıraktı!

6 Temmuz tarihinde görevi başında öldürülen Doktor Ekrem Karakaya ve Avukat Servet Bakırtaş için İzmir'de 7-8 Temmuz tarihlerinde iş bırakma eylemi gerçekleştirilecek.

EGEDESONSÖZ- Türk Tabipler Birliği ve İzmir Barosu'na bağlı üyeler 6 Temmuz tarihinde meydana gelen Doktor Ekrem Karakaya ve Avukat Servet Bakırtaş cinayetleri için 7-8 Temmuz tarihleri arasında iş bırakma kararı aldı.

Geçtiğimiz  gün sağlıkta şiddetin en acı örneklerinden birine tanık olan Türkiye, Konya Şehir Hastanesi'nde Hacı Mehmet Akçay iddialara göre annesinin ölümünü sorumlu tuttuğu Doktor Ekrem Karakaya'yı görev başındayken öldürmüştü. Acı olay üzerine basın açıklamasında bulunan Türk Tabipler Birliği (TTB) , Türkiye genelinde grevde olduklarını "Öfkeliyiz, şiddete karşı 7-8 Temmuz'da g(ö)revdeyiz" ifadeleriyle duyurmuştu. Buna göre TTB'ye bağlı İzmir Tabip Odası'na kayıtlı hekimlerin acil müdahale gerektiren durumlar dışında hasta kontrolü yapmayacağı öğrenildi.

Bir acı olay da İstanbul'da yaşanırken, Abdullah Türkoğlu; daha önce tabanca ile yaraladığı kişinin ailesi tarafından açılan tazminat davasının geri çekilmemesi üzerine avukat Servet Bakırtaş’ı bürosunda öldürdü. Saldırgan daha sonra kendisine dava açan Öznur Tufan’ı da Büyükçekmece’deki iş yerinde vurarak öldürdü. 

Cinayet haberinin ardından İzmir Barosu da yaptığı sosyal medya paylaşımında, "Daha önce defalarca söyledik ve bir kez daha yineliyoruz: YETER ARTIK! Avukatlara yönelik şiddetin sonlandırılması için 07.07.2022, saat 12.30’da Bayraklı Adliyesi C Blok önünde yapacağımız basın açıklaması sonrasında, Bayraklı Adliyesi'nden ek binaya cübbelerimizle yürüyoruz" ifadelerini kullandı ve avukatlara yönelik önlenemeyen şiddet ve saldırılar karşısında acil önlem için tüm avukatlara 7 - 8 Temmuz günleri duruşmalara girilmemesi çağrısında bulundu.

TOPLUMUMUZ AÇ BIRAKILDI
Grev kararına ilişkin İzmir Tabip Odası'ndan yapılan basın açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:
"Dr. Ekrem Karakaya’nın katledilmesi sadece bir vahşi cinayet değil , ülkenin , toplumun ve sağlık sisteminin ortaçağa döndürüldüğünün göstergesidir. Ülkemiz ve toplumumuz 22. yüzyılda,  ortaçağı yaşamaya zorlanmaktadır. Toplumumuz cahil ve aç bırakılmıştır. Her gün üzerine yüzlerce yalan , gerçekmiş gibi boca edilerek toplumumuz cahilleştirilmiştir. Her gün ekmeğinden kesilerek toplumumuz aç bırakılmıştır. Çalışanların yarıdan fazlası, emeklilerin hemen hemen tümüne yakını açlık sınırının civarındaki ücretlerle yaşantısını devam ettirmeye çalışmaktadır. Buna karşılık kamu yönetimi ya da siyasi iktidar aslında sağlığın , para kazanılabilir ve hatta çok sömürülebilir bir alan olduğunu keşfetmiştir. Bu toplum cahil ve aç bırakılarak, kendisini ifade etme gücünü yitirmiş ve sadece kendini şiddet ile ifade edebilen, dilsiz ve çaresiz bir toplum haline sokulmuştur. Biraz düşünen ve dilini kullanan kişiler dışlanmış , engizisyona tabi tutulmuş ve ötekileştirilmiştir.. Bu kişiler hemen kamu yönetimi tarafından itibarsızlaştırılmıştır. Cahil değerlidir , hepiniz cahilleşin yalanı her gün toplumun üzerine serpilmiş, ortaçağın tek yöneticili yoksul ve çaresiz toplum örneği , olağan bir yaşam tarzı olarak insanlara dayatılmıştır.

HEKİMLER ŞİDDET DİLİYLE BAŞBAŞA BIRAKILDI
Buna karşılık sağlık sistemi de orta çağ yinelenmesi içinde yeni kölelik ve şiddet ilişkisine göre yeniden şekillendirilmiştir. Sağlık ihtiyacı temel bir insani ihtiyaç iken , bunun karşılanması tam olarak ticari ilişkiler içinde oluşturulmuş , sağlık tesisleri işletme , sağlık çalışanları ve hekimler band işçisi , hastalar ise ne istediğini bilmeyen ve sadece şiddet diliyle taleplerini dile getiren müşterilere dönüştürülmüştür. Yoksul ve cahilleştirilmiş , yalanlarla bilinci bulandırılmış bir sağlık tüketicisi yaratılmıştır. Ticari faaliyette tüketici , müşteri artırılması esas olduğundan “kışkırtılmış bir hasta” talebi yaratılmış , yönetim ve kurumlar  tamamen bir işletmeye dönüşmüş ve başına bir sağlık işletmecisi , bakan olarak oturtulmuştur. Bu işletmelerin içinde , tüketici talebi yükseltilmiş ancak neyi talep edeceğini bilmeyen ama sürekli talep eden ve bunu şiddet diliyle yapmaktan başka bir dili olmayan insanlarla hekimler ve sağlık personeli baş başa bırakılmıştır.

SAĞLIK SİSTEMİ SAVAŞ ALANINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
Sağlık sistemi bu kışkırtılmış ve neyi talep edeceğini bilmeyen ama sürekli talep eden tüketici kitlesinin yoğun talebi karşısında çökmüş, beş dakikada bir banda bir tüketici konulmasına rağmen işletme yürütülememiştir. Bu yürütmeyi de , kamu yönetimi , yine şiddet kullanarak sağlamaya çalışmış ve bu şiddet yetkisini doğrudan tüketici durumuna sokulmuş vatandaşa devretmiş ve “ istediğin herşeyi , şiddet kullanarak elde etmekte serbestsin “ demiştir. Bu durumda da vatandaş , ilacından tetkikine , ameliyat endikasyonundan , raporuna kadar herşeye kendisi karar vererek talep listesini hekim ve sağlık çalışanlarının önüne koymuş ve elde edemediği herşeyi tehdit , hakaret ve saldırı ile , yani şiddet diliyle elde etme çabasına girmiştir… Bu nedenle sağlık sistemi tıpkı ortaçağın kurallarına göre  , ihtiyaçların güç dengeleri ile elde edildiği bir “ savaş “ alanına dönüştürülmüştür.

TAM BİR ORTA ÇAĞ KARANLIĞI
İşte kullanılan şiddet dili ve silahlar , elde edemediğini işkence ederek veya öldürerek elde eden bu şiddet dilinin enstrümanlarıdır. Bir bakıma bu şiddet tümüyle bir enstrüman haline gelmiş ve kamu yönetimi , yürütemediği sağlık sistemini yürütmede bu şiddet enstrümanını bir yönetim biçimi olarak kullanmaya başlamıştır. “Ben yapamıyorum artık sen bildiğin her yöntemle bu sağlık ihtiyacını  karşıla , ben seni koruyacağım “ formülü vatandaşın önüne koymuş ve sağlıkta tıkanmışlığın çözümü olarak bu yöntem hayata geçirilmiştir. 2019-2020 yılları arasında , beyaz kod verilerek , hekim ve sağlık çalışanları tam 23.721 defa imdat demiştir… 14 hekim arkadaşımız da işyerinde katledilmiştir… Bu tam bir ortaçağ karanlığıdır ve sorumluları da bellidir. Toplumumuzun 22. Yüzyılda ortaçağı yaşamasına izin vermeyeceğiz.
İnsanlarımızın yoksul, aç ve cahil bırakılmasına izin vermeyeceğiz. Toplumumuzu şiddet dilinin eline teslim etmeyeceğiz. Sağlığın temel ve ücretsiz bir yaşam hakkı olduğunu haykırarak , sağlık sisteminde ortaçağa kurallarına dönülmesine izin vermeyeceğiz. Bu ülkeyi ortaçağ kurallarına göre yönetmek isteyenlere geçit vermeyeceğiz. Bu süreçte hayatını kaybeden tüm hekim ve sağlık çalışanları bize bayrak olacaktır. Buradayız vazgeçmeyeceğiz, gitmeyeceğiz , değiştireceğiz ve düzelteceğiz…"