GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
29 Temmuz 2024 Pazartesi 14:14

Araştırmacı Yaldız İzmir’deki anketin sonucunu açıkladı: Ötanazi isteyen yüzde 2-3 arası!

İntegral Araştırma Şirketi Genel Koordinatörü, Gazeteci Ümit Yaldız, TBMM gündeminde olan sahipsiz hayvanlarla ilgili yasa tasarısını değerlendirirken, İzmir’de yaptıkları anketten rakamları ortaya koydu. Yaldız, “İzmirliler, sokakta yaşayan hayvanların devlet eliyle, mümkünse belediye eliyle yerinde ihtiyaçlarının giderilmesini istiyor. Ankete göre İzmir’de hayvanlara ötanazi yapılmasını isteyen kesim, yüzde 2-3 civarında. Yüzde 3’ü geçmiyor. Hayvan sevmeyen o kadar kişinin olması da normaldir” dedi.

EGEDESONSÖZ – Tarım, Orman ve Hayvancılık Komisyonu’ndan geçtikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmesine başlanan Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair kanun tasarısıyla ilgili tartışmalar devam ediyor. İntegral Araştırma Şirketi Genel Koordinatörü, Gazeteci Ümit Yaldız, SONSÖZ TV’de Gazeteci Fatih Yapar’ın programında bu konuyla ilgili çok önemli değerlendirmelerde bulundu. Yaldız, yaptıkları ankete göre, İzmirlilerin sadece yüzde 2-3’ünün, sahipsiz hayvanlara ötanazi uygulanmasından yana olduğunu, toplumun çok büyük bir bölümünün sokakta yaşayan hayvanlarla barışık olduğunu, onların ihtiyaçlarının yerinde karşılanmasını istediğini bildirdi.

İKİ ÇOCUĞUM DA  KUDUZ AŞISI OLDU, NE YAPALIM ÖLDÜRELİM Mİ KÖPEKLERİ, KEDİLERİ?
Kanun tasarısından ‘ötanazi’ ifadesinin kaldırılmış olmasını ve bu tartışmanın topluma yansımasını değerlendiren Ümit Yaldız, İzmir’de 500 bin dolayında sokağa terk edilmiş hayvan olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi:

“Araştırma şirketi olarak elimizdeki veriler üzerinden konuşalım. Sokak hayvanı sorununun iki perspektifi var. Birincisi sokak hayvanlarının bakımının, aşılarının yapılması, mama, su gibi ihtiyaçlarının karşılanmasını isteyen bir grup var. Kış aylarında Çeşme’de köpek orduları görüyoruz. Yazlıkçılar gittiğinde ortada kalan köpekler, açlık kaygılarla çeteleşiyor. Bunlar tehlike de saçıyor. İzmirliler, ikinci olarak da sokakta yaşayan hayvanların devlet eliyle, mümkünse belediye eliyle yerinde ihtiyaçlarının giderilmesi, kısırlaştırılması yönünde tavır gösteriyor. Az da olsa sokaktan toplanmasını isteyenler de var. Eskiden bir anlayış vardı, İzmir’de; bir yere taşınacaksanız, önce gidin o mahalleye bakın, hayvanlar bakımlı mı, sizden korkuyor mu? Eğer hayvanlar mutluysa, o mahalleye taşının, denirdi. Çünkü hayvanı seven, insanı da sever, egosunu yenmiştir, bünyesinde kötülük yoktur. Bunları yaptığınızda hayvan saldırmaz zaten. Sonuçta kamu gücü var, Valilik, kaymakamlık, belediye var. Kamunun, saldırgan üç beş hayvanı regüle etmeye gücü yetecektir diye düşünüyorum. Kızım, geçmişte Bornova’da köpeklerin saldırısa uğradı ve kuduz aşısı oldu. Diğer kızım kedi tarafından tırmalandı ve kuduz aşısı oldu. Bunlar oldu diye tüm köpekleri, kedileri toplatalım, Hitler’in kendisinden olmayanlara yaptığı gibi gaz odalarına gönderelim, öldürelim mi diyelim? Bu anlayışta olmak çok korkutucu bir şeydir. Çocukluğumda birkaç defa köpekler tarafından ısırıldım. Köpeğin alanına girersen, köpek açsa, ihtiyaçları giderilmesiyle ısırır, nitekim ısırıldık. Bu demek değil ki, köpekler benim çocuklarımı ısırdı, tüm köpekleri toplatalım, uyutalım. Olmaz. Uyutalım, anlamından koparılmış bir kelime.”

HERHALDE GÜNDEMSİZLİKTEN BU KONU ORTAYA ATILDI
Söz konusu tasarıda sorumluluğu belediyelere yükleyen maddeyi de değerlendiren Ümit Yaldız, kırsaldaki ilçelerin çoğunun hayvan barınağı olmadığını, Hazine’den yer tahsisi yapılması gerektiğini ifade etti. Yaldız, “Öldürülmesine karar verilecek hayvanın bir tanımı var. Tedaviye cevap vermiyorsa, topluma zarar verecek seviyedeyse ya da kontrol altına alınamıyorsa, o hayvana ötanazi uygulanması zaten yasada var” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu kadar hayvanı toplatıp sağlıklı barınaklarda bakacaksanız, onunla ilgili gerekli yer tahsislerini yapacaksın elbette. Öldürme olayına gelirsek, belediye eğer isterse, her hayvanı o kategoriye sokabilir. Bu mantıkla öldürülen köpeğin mezarını açtırıp tekrar otopsi mi yaptıracağız? İnsanlar ölüyor bu ülkede, hesabı sorulmuyor, hayvanların arkasından kim gider? Bu durumda insanların vicdanına terk etmiş olacağız sokakta yaşayan dostlarımızı. İzmir, çok farklı bir yer. İzmir; hayvanıyla, sokağıyla barışık bir kenttir. Burada hayvanların beslenmeme gibi bir sorunu yok. Her köşe başında mama kapları, su kapları var.  Biz barış içinde yaşıyoruz. Durup dururken yaz ortasında bu yasa, nifak tohumu gibi aramıza sokuldu. Gündemsizlikten herhalde. Şimdi de hayvanlar üzerinden memleket ikiye bölünüyor. İzmir’in genç belediye başkanlarını görüyorum, bu yasayı tanımadıklarını söylüyorlar. Elimizde olgunlaşan veriler var. İzmir’de sokakta yaşayan hayvanlara ötanazi uygulansın diyenlerin oranı, yüzde 2-3 dolayında. 3’ü de geçmiyor. Hayvan sevmeyen, hayvan görmek istemeyen insanlar vardır elbette. Diğer bölüm ise hayvanların barınakta veya sokakta sağlıklı bir şekilde korunması kanaatinde.  Ötanazi, bu yüzyılın Türkiyesine yakışan bir şey mi? 22 yıldır iktidardasınız, bugün mü geldi hayvanlara ötanazi uygulama düşüncesi? Gündem değişikliği mi aranıyor? Burada hangi siyasi amaç yatıyor? Bu, iktidarın aradığı bir çıkış mıdır?”

BU TASARI YASALAŞIRSA, İKTİDAR HAYVAN ÜZERİNDEN ÇOK BÜYÜK BEDEL ÖDER
“Diyorlar ki Avrupa bunu yapmış! Biz Avrupa’nın yaptığı her şeyi yapıyor muyuz? Ekonomik, eğitim, sağlık koşullarını insanlarımıza verebiliyor muyuz Avrupa gibi? Emeklimize Avrupai bir koşul sağlıyor muyuz? Bunları sağlamış olsak bile, Avrupa’nın sokak hayvanları için yaptığı her şey doğru mu kabul edilecek? O zaman Alman gibi düşünelim, İtalyan gibi yaşayalım! Bana çok eksik, çok yanlış ve son derece sığ bir gündem olarak geliyor. Eğer iktidar, bu yasayı çıkarırsa, hayvan üzerinden çok büyük bir bedel öder, kedi köpek üzerinden öder. Cumhurbaşkanının demeçlerine bakıyorum, geri adım atmayacağız, taviz vermeyeceğiz, diyor. Sanki Suriye’ye savaşa gideceğiz, bundan geri atmayacağız! Yunan istilası olsa, geri atmayalım tamam. Bir dış tehdit varsa, geri atmayalım, tamam. Ama ortak akıl denilen bir şey var, vicdan diye bir şey var. Evet; sokak hayvanları sorunumuz var. Belediyeler görevlerini yapmıyor. İzmir’de de yapmıyorlar, İzmirliler yapıyor görevini. İzmir halkı sokaktaki kedisine köpeğine bakıyor. İzmir’de bu görevini yapmaya çalışan belediyeler var ama hiç yapmayanlar da var. Kendi hayvanlarını toplayıp başka bir ilçeye bırakan belediyeler var. Belediyelere görev yüklensin. Fakat belediyelere üzerlerine vazife olmayan o kadar çok sorumluluk yüklendi ki, o kadar yani. Sokak hayvanları, belediyelerin asli görevidir. O hayvanların karınları tok mu, aşıları tam mı, aşıları yapılmış mı, tüm bunlardan sorumludur. Çeşme’de kış boyunca köpek orduları var dedik. Devlet, belediyelere bir inisiyatif alanı açarak irade anlamında güçlendirmelidir. Böyle bir irade getirilse, bir fon oluşturulsa, bu fona halkın yüzde 70’inin, 80’inin katılacağını düşünüyorum. Belediyeler bu yükü kaldıramayacaksa, vatandaş yardımcı olur, katkı koyar. Efendim, öldürelim, kurtulalım! Sonra ne olacak? İnsanlara saldıran her canlıyı öldürecek miyiz?”