GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
2 Eylül 2021 Perşembe 15:02

7'nci Uluslararası İzmir İş Günleri başladı... ‘Küresel İklim Krizi’ vurgusu

Bu yılki etkinlik, koronavirüs pandemisi gölgesinde start aldı. 8 farklı ülkeden Bakanlık düzeyinde katılımcıların yer aldığı online açılış töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger ve Ticaret Bakanı Mehmet Muş, küresel iklim krizi ve Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’na dikkat çekti

Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ- İzmir Enternasyonal Fuarı kapsamında ve T.C. Ticaret Bakanlığı himayesinde düzenlenen 7'nci Uluslararası İzmir İş Günleri'nin “Ticaret Ve Lojistik Ekseninde Döngüsel Ekonomi ve Yeşil Mutabakat” adlı açılış paneli online olarak gerçekleştirildi.

Panelin açılış konuşmalarını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger yaparken, Türkiye Cumhuriyet Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Azerbaycan Cumhuriyeti Ekonomi Bakanı Mikayil Cabbarov,  Endonezya Cumhuriyeti Ticaret Bakanı Muhammad Lutfı, Hollanda Dış Ticaret ve Kalkınma İşbirliği Bakanı Tom De Brujın, Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szıjjarto, Arnavutluk Cumhuriyeti Maliye ve Ekonomi Bakan Yardımcısı Besart Kadıa, Sırbistan Ticaret, Turizm ve Telekomünikasyon Bakanlığı Devlet Sekreteri Stevan Nık?evı? ve Katar Sanayi Ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Sultan Bin Rashid Al-Khater'da panelde konuşmalarını gerçekleştiren isimler arasında yer aldı.

SOYER: YER KÜRENİN KADERİNİ BELİRLEYECEK BİR ÇAĞA ADIM ATIYORUZ
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, panelin açılışında yaptığı konuşmasında İzmir Enternasyonal Fuarı ve Uluslararası İzmir İş Günleri’nin önemine dikkat çekti. Konuşmasında küresel sorunların ciddiye alınması gerekliliğine vurgu yapan Soyer, şu ifadeleri kullandı:

“Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, fuarı Türkiye'nin gelecek planlarını hayata geçirilmesi amacı ile kurdu. İzmir enternasyonal fuarının varlık sebebi, ülkemizin ekonomik geleceğini güvence altına almaktır. Ticari fuarcılık yıllar içinde çok değişti. Uluslararası iş günleri bu değişim ile uyumlu, zamanın ruhuna uygun bir adım oldu. 6 yıl önce İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZFAŞ'ın hayata geçirdiği bu ticari girişim sayesinde birçok ülke ticaret bankası düzeyinde bir araya geldi. İzmir iş günlerinde 100 ülkeden 1500 katılımcı yer aldı. Milyarlarca dolarlık iş anlaşması imzalandı. Gerek İzmir iş günleri gerek İzmir Enternasyonal Fuarı, gerekse İzmir'in misyonu, insanları bir araya getirmekten çok daha öteye gidiyor. Öncülerin kenti İzmir'in küresel sorunlara çözüm üretmek gibi bir görevi var. Bu küresel sorunların en büyüğü iklim krizi. Son yıllarda bilim insanları, düşünürler ve tarihçiler yeni bir çağın aralandığını ifade ediyor. Türümüzün hem kendi geleceğini hem de yer kürenin kaderini belirleyecek bir çağa adım atıyoruz. İklim krizi bu çağın odağında yer alıyor. Zaman çocuklarımızı ve yeryüzünü paylaştığımız tüm varlıkları düşünerek adım atma zamanı. 7'nci İzmir İş Günleri de tam bu noktada devreye giriyor. En büyük ticari ortağımız olan AB, 2019 yılında açıkladığı yeşil mutabakat ile tarihinin en büyük adımını attı. 2050 yılında iklim nötr olan dünyanın ilk ve tek kıtası olma hedefini ortaya koydu. Bu karar ulaşımdan yatırıma kadar tüm sektörlerde yapmamız gereken değişikliklere de işaret ediyor.”

SOYER: YEŞİL MUTABAKAT DA EKONOMİMİZ GELECEĞİDİR
Soyer, ekonominin ve ekolojinin birbirinden ayrı tutulduğu dönemlerin sonuna gelindiğini belirterek, “Ekoloji ve ekonomi arasındaki ilişki sadece bir ses benzerliğinin çok ötesinde bir uyum yaratma mecburiyetinde. Geleceğin ekonomisi ancak ekoloji ile bir arada büyüyebilir. 7'nci Uluslararası İzmir İş Günleri’nin insanlık için hem yeni hem de kadim olacak bu düşünceyi ortaya koymak için önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. İklim krizi nedeniyle küresel ticaret değişmek zorunda.  Bu görev de İzmir Enternasyonal Fuarı'na düşüyor. Çünkü İzmir binlerce yıllık liman ve ticaret kenti. Tarih boyunca çok sayıda felaket yaşamış. Ancak İzmir bütün bu felaketlere rağmen tekrar ayağa kalkarak, Ege ve Akdeniz’in en önemli limanlarından biri olarak kalmayı başarmış. Bu başarının arkasında şehrimizin geçmişten beri doğa ile uyumlu ve kendisini var eden temel kaynakları koruması yer alıyor. 6 oturumda birçok kurum başkanları ve uzmanların yer aldığı program 6 gün sürecek. İklim krizi gerçektir, Yeşil Mutabakat da ekonomimiz geleceğidir” diye konuştu.

KÖŞGER: İZMİR İŞ GÜNLERİ’NİN VERİMLİ GEÇMESİNİ TEMENNİ EDİYORUM
Açılışta konuşan İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, dünyanın içinde bulunduğu kriz ortamlarının idaresine dikkat çekerek “Ticaret Bakanımız Mehmet Muş'un ve konuk bakanlıkların da programa online katılacaklarını biliyorum. İzmir İş Günleri’nin verimli geçmesini temenni ediyorum. Uzmanlar insanoğlunun karşı karşıya kaldığı iklim krizi, küresel yoksulluk, türlerin yok olması, salgın hastalıklar, tatlı suya erişim sıkıntısı ve doğal afetler gibi birbiri ile bağlantılı zorlukların sürdürülebilir gelecek için aynı anda ele alınması gerektiğini ifade etmektedirler. Bu sene düzenlenen İzmir İş Günleri’nde, döngüsel ekonomi, yeşil kalkınma, iklim değişikliği, yaşanabilir ve sürdürülebilir şehir, yeşil mutabakat gibi konuların bir bütünlük içinde ele alınmasını bu kapsamda değerlendirilmesini önemli buluyorum. Konuyla ilgili bilgi birikimlerini ve tecrübelerini bizlerle paylaşacak katılımcılara şimdiden teşekkür ediyorum” dedi.

HOŞUMUZA GİTSE DE GİTMESE DA KARŞI KARŞIYAYIZ!
“Sürdürülebilirlik konusu gelecek nesillere neyi, nasıl miras bırakacağımızla alakalıdır” diyen Vali Köşger, sorumluluk bilincine vurgu yaparak, “Bu sorumluluğa ne kadar sahip çıkacağımız, ne kadar başarılı olacağımız, mevcut kaynaklarımızı koruyarak kullanabilmemiz, su ve enerji başta olmak üzere, mevcut kaynakları tüketme hızımızı doğal kaynakları kendilerini yenileme hızını aşmamalı. En önemlisi 5, 10 ve 50 sene sonra nasıl bir İzmir ve nasıl bir Türkiye hatta nasıl bir dünya görmek istediğimiz ile alakalıdır. Hoşumuza gitse de gitmese de gelişen dünyamızın karşı karşıya olduğu bazı gerçekler söz konusudur. Bunlar iklim krizleri, küresel yoksulluk, türlerin yok olması, salgın hastalıklar, tatlı su sıkıntısı, doğal afetler gibi zorluklar ile alakalıdır. Günümüz sorunlarının ulaştığı boyut, döngüsel ekonomi, yeşil kalkınma, iklim değişikliği, yaşanabilir ve sürdürülebilir şehir, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı gibi konularda daha fazla bilinçlenmemiz ve daha fazla harekete geçmemiz gerektiğini göstermektedir. Dünyamızın karşı karşıya kaldığı tehditlerden biri de enerji ihtiyacının giderek artmasıdır. Sadece 20 sene sonra bu ihtiyacın en az yüzde 40 artacağı ifade edilmektedir. Bu gösterge bile koruyarak kullanma, geri dönüşümü sağlayarak yeniden kullanma noktasında daha fazla bilinçlenmemiz ve daha hızlı harekete geçmemiz gerektiğini göstermeye yetmektedir. Diğer tarafta küresel ısınma bu günün önemli sorunlarından biri olarak mevcut yaşam düzenin devamlılığına ve en büyük tehdit oluşturduğunu maalesef yaşayarak görmeye başladık. Konuyla ilgili tüm kesimler olarak sorulu tüm birimler olarak bu tehdidi bertaraf etme konusuna odaklanmamız gerekmektedir” diye konuştu.

KÖŞGER: DUYARSIZ KALMAMALIYIZ
Günümüzde karşı karşıya kalınan sorunlardan birinin de yaşanabilir ve sürdürülebilir şehirlerle alakalı olduğunu söyleyen Vali Köşger, şu ifadeleri kullandı:

“İzmir ilimiz başta olmak üzere büyükşehirlerimizde kentsel dönüşüm ve yenileme ile alakalı faaliyetler yoğun olarak sürdürülmektedir. Uzmanlar kentlerin akıllıca tasarlanması halinde kişi başı salınan karbon ayak izinin yüzde 70 oranında azalabileceğini belirtmektedirler. Bu etkinliğin bunu sağlayacak somut önerilere vesile olmasını temenni ediyorum. İnsan olarak bu konulara duyarsız olmamamız gerektiği ortaya konulmaktadır. Daha fazla geç kalmadan gelecek nesillere neyi nasıl bırakacağımıza bu günden karar vermemiz ve bu sorumluluğu yüklenmemiz gerekmektedir. Çok sayıda etkeni içinde barındıran bu hususlar ilgili tüm paydaşların farkındalıklarını arttırmalarını zorunlu kılmaktadır. Bu alanda İzmir'de özelikle son yıllarda gerekli ilginin, bilginin tüm kesimlerde giderek arttığını memnuniyet ile gözlemliyoruz. Bilinç ve hassasiyetin çevrenin korunmasını yönündeki hassasiyeti arttıracağını ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerimize ulaştıracağına yürekten inanıyorum.”

 

MUŞ: AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI AB'NİN EN BÜYÜK DEĞİŞİMİDİR
Toplantıda konuşan Ticaret Bakanı Bakan Muş ise, AB tarafından hazırlanan Yeşil Mütabakat Raporu'nun önemine dikkat çekti. Muş, "Küresel salgın nedeniyle bu yılda fuarda uluslararası misafirlerimizi ağırlama imkanımız olmadı ancak bu köklü geleneğimiz deva etmek amacıyla sanal ortamda da olsa bu panelle gerçekleştiriyoruz. BM hükümetler arası iklim değişikliği paneli 9 Ağustos'ta yayınlanmış olduğu insanlık için karımızı alarm veren raporda, iklim değişikliğinin hızlandığını ilan etti. Yangın, kasırga, sel kuraklık gibi felaketler özellikle son yıllarda artarak insan oğlunu daha fazla tehdit eder hale geldi. Kovid 19 ve iklim değişikliği ile mücadelenin dünyada sürdürülebilirliği ön planla çıkardığı bu tür dönemde doğal afetlerin artış göstermesi iklim değişikliği ile mücadele tüm paydaşların uyum içinde hareket etmesinin hayati önem taşıdığını ortaya koymuştur. Tüm dünya ekonomileri nezdinde sürdürülebilirlik, yeşil dönüşüm ve döngüsel ekonomi kavramları ortaya çıkmakta. AB tarafından açıklan yeşil mutabakat  raporunda da öncü belge olarak değerlendirilmektedir. Bu yılki temamızı ticaret ve lojistik ekseninde döngüsel ekonomi ve yeşil mutabakat olarak belirlemiş durumdayız. Bildiğiniz gibi AB 11 aralık 2019 tarihinde açıkladığı AB Yeşil Mutabakatı ile 2050 yılında nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koydu. Ab bu hedefe ulaşmak için yeni bir büyüme stratejisi belirlenmekte ve sanayinden  ulaşıma bir dizi politikalarını iklim değişikliği ekseninde şekillendirmektedir. Bu anlamda Avrupa Yeşil Mutabakatı AB'nin en büyük değişimidir" diye konuştu.

KARBON SALINIMI ARTMAKTA
"AB başta sınırda karbon düzenlemesi olmak üzere tüm politika alanlarında yeşil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir ekonomiye geçiş için kararlı ve köklü değişiklikler yapmaktadır. AB bahse konu belgesinde yeşil dönüşüm hedefleri uluslararası toplum nezdinde domino etkisi yaratmış, küresel ticaretin tüm önde gelen aktörlerini benzer hedefler açıklamaya itmiştir. Çin Güney Kore, Japonya gibi büyük ekonomiler karbon nötr hedeflerin açıklarken, ABD'nin ve Paris İklim anlaşmasına tekrar katılma kararı aldığını görüyoruz. İklim değişikliği ile mücadelenin sadece ülkelerin ekonomi ve ticaret politikalarını değil uluslararası şirketlerinin de vizyonlarının önemli bir parçası haline geldiğin vurgulamak isterim. Önde gelen uluslararası şirketlerin değer zincirlerinin karbondan arındırılması için bir takım taahhütlerde olunduğunu görüyoruz. Önümüzdeki süreçte yeşil politikalarının giderek artacağını çok net bir şekilde söyleyebiliriz. İklim değişikliği ile mücadele politikalarının odağında yer alan öncelikli alanlar arasında ulaşım gelmektedir. Gerek uluslararası ticaretin yüksek hacmi, gerek dünyada artan hareketlilikten kaynaklı artan  hareketliliğin küresel sera salınımı yönündeki payı giderek artmaktadır. AB yeşil mutabakatı ile Avrupa sera gazı salınımlarının 4'de 1'ini oluşturan ulaşımda yüzde 90 azaltımı hedeflenmektedir. Bu hedef çerçevesinde karayolu ulaşımını demiryolu veya deniz yoluna kaydırılmasının gündemde olduğu görüyoruz. AB havacılık sektörüne ilave olarak karayolu ve deniz sektörlerini misyon ticareti sistemine ilave etmeyi öngörmekte. Buna paralel olarak yeni otomobil ve kamyonetlerin karbon salımını 2030 yılında yüzde 35 azaltmayı planlanmaktadır" dedi.

İSTİHARE HALİNDE ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRMEKTEDİR
"Bunlar önümüzdeki dönemde ulaşım ve lojistik sektörümüzün kökten bir değişime ihtiyaç duyacağını göstermektedir. Avrupa'ya fiziki yakınlığımızı göz önüne aldığımızda tüm bu gelişmelerin ülkemiz için sadece bir tehdit anlamına gelmediği, düşük karbonlu ekonomiye geçiş için önemli fırsatlar içerdiği de aşikardır.  Günümüzde ürünlerin üretimi, kullanılması ve atılması süreçlerini kapsayan doğrusal ekonomi modeline dayanan, tüketim modelin giderek döngüsel ekonomi modeline bıraktığını görüyoruz. Dünyada atığın geri dönüştürülerek,yeniden değerlendirildiği, kaynak verimliliğini temin edildiği, hammadde maliyetinin azaltıldığı bir sistem tesisi ediliyor. Bu yaklaşım ile bir yandan maden ve kaynakların kullanımı sonrası ürün döngüsüne geri kazandırılması ile ürün değeri korunmakta, diğer yandan atık miktarı minimum seviyede tutulmaktadır. Hayata geçirilecek bu adımların çerçevesi AB döngüsel ekonomi politikasının ana çerçevesini de belirleyen AB'nin yeni döngüsel ekonomi planları ile çizilmiştir. Bölgelerde de açıkça belirtildiği gibi SAB, döngüsel ekonomi planı ile belirlediği politika değişikliliğini, ana akım ekonomik politikalar seviyesine yükseltmeyi hedefliyor. AB birliği ile mevcut gümrük birliği ilişkimiz dolayısıyla üstlenmiş olduğumuz hükümlülükleri yerine getirmek adına da bu gereklilik olarak karşımıza çıkacaktır. Bu bağlamda AB tarafında hayata geçirilecek politika değişikliğinin enerji ve ulaşım sektörleri ile, hazır giyim ve konfeksiyon, savunma ve havacılık sanayi hizmetler gibi yoğun sektörlerde faaliyet gösteren ekonomik sektörler üzerinde önemli yansımaları olması kaçınılmaz gözüküyor. Yeşil dönüşüm küresel gündemine merkezine yerleştirdiği böyle bir ortamda bizde başta AB olmak üzere bizde bu eğilimleri doğru okuyarak karşı karşıya kalacağımız durumlara uyum sağlayacağımız bu koşullar için gecikmeden çalışmalarımız başlattık. AB tarafından atılacak adımların uluslararası ticarete ve AB'ye ihracatta oyunun kuralları değiştirecek yapıda olacağını öngörerek ülkemizde atılacak adımları tespit etmek acıyla bakanlığımızı eşgüdümünde tüm kurumların katılımları ile bakan yardımcılarının katılımları ile bir çalışma grubu kurduk. çalışma grubumuz gereke üst düzey, gerek teknik düzeyde, istihare halinde çalışmalarını sürdürmektedir. Bu çerçevede çalışma grubumuz ilk çıktısı olarak Yeşil Mutabakat Eylem Planına ilişkin Cumhurbaşkanlığı genelgemiz 16 Temmuz tarihinde Resmi Gazetede yayımlandı. Bununla birlikte gelişmelerin takibine ve eylem planımızın hayata geçirilmesine ilişkin çalışmalarımı çok daha etkin ve sistemli bir biçimde yürüteceğimize inanıyorum. Ülkemizin yeni yeşil ekonomik düzenin ve küresel tedarik düzeyinin rekabetçi düzeyde yerinin korunması ve geliştirilmesi anlamında ülkemizin sanayi ve ihracatının yeni yeşil mutabakat konusunda dönüştürüleceğinin mesajını da tüm dünyaya vermiş olduk."