GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
25 Ekim 2023 Çarşamba 09:10

30 Ekim'in mağdurları anlatıyor: Görünmez enkazın altında kaldık!

Türkiye’nin en yıkıcı depremlerinin arasında yer alan ve Samos Merkezli olan 30 Ekim 2020’nin üzerinden geçen 3 yıllık süre sonrası kentte acılar devam ederken İzmir’de en fazla hasar alan ilçe olan Bayraklı’da Sezgi ve Osman Bardakçı çifti de yaşadıkları süreci ve 3 yıllık zaman dilimini Egedesonsöz’e anlattı.

Oktay GÜÇTEKİN  / EGEDESONSÖZ - Türkiye’nin en yıkıcı depremlerinin arasında yer alan ve Samos Merkezli olan 30 Ekim 2020’nin üzerinden geçen 3 yıllık süre sonrası kentte acılar dinmiş değil.

İzmir’de 6,9’luk depremin en büyük hasar verdiği Bayraklı’da vatandaşlar hala deprem acısını yaşarken, bir yandan da yıkılan evlerine kavuşamamanın maddi enkazı altında kalmış durumda.

Depremde evlerini kaybetmiş olan Sezgi ve Osman Bardakçı çifti de yaşadıkları süreci ve 3 yıllık zaman dilimini Egedesonsöz’e değerlendirdi.

70 METREKAREDE 5 KİŞİ YAŞIYORUZ
3 yıl geçmesine rağmen henüz evlerine yerleşemediklerini belirten Sezgi Bardakçı, “Maddi imkansızlıklardan dolayı komşularla anlaşamadık. Üç yıl oldu. Eşyaları bıraktık, annemler de benim aynı binadaydı. Birleşik bir evde oturmaya başladık. Yani şimdi kendi evimiz varken bir anda sığınmacı olduk. İki aile bir arada yaşıyoruz. 70 metrekarede 5 kişi yaşıyoruz ve benim bir de oğlum var onu okutuyorum. Komşularla da anlaşamadığımız için onlara da hak veriyorum. Çünkü maddi sıkıntı var, kredi yok, hiçbir şey yok…”diye konuştu.

BAKANLIK AZ HASARLI DEDİ, DASK PERTE ÇIKARDI
Ev konusunda apartman sakinleriyle yeni anlaşmaya varıldığını belirten Sezgi Bardakçı, “Şu an daha yeni anlaşmaya karar verdik. Onda da nasıl olacak, nasıl ödenecek, kimse bilmiyor. Bize Çevre Şehircilik’ten gelindiğinde az hasarlı denildi. Ama gelip DASK'tan baktıklarında binada eğim var denilerek perte çıkardılar. Ondan dolayı da komple boşaltıldı” dedi.

NE OLACAĞIMIZ BELLİ DEĞİL
Depremin ardından ekonomik krizin de kendilerini vurduğunu belirten Osman Bardakçı ise artan maliyetler karşısında çaresiz kaldıklarını belirterek “Deprem sonrası bir müteahhitle görüşüldü, 150 bin liraya bizim dairelerimizi yapacaktı… Sonrasında sel, yangın, Ukrayna Savaşı, ekonomik kriz derken bugünlere kadar geldik. Kredi istediğimiz  koşullarda olmadığı için kredi de çekip  yaptıramadık. Deprem sonrası gelen müteahhit 150 bin lira isterken şu an 1,5 milyon TL isteniyor. 150 bin lirayı nasıl ödeyeceğiz diye düşünürken şimdi 1,5 milyonu nasıl ödeyeceğiz diye karalar bağlamış durumdayız. Artık hiç gözümüze uyku girmiyor. Deprem sırasında oğlum ortaokuldaydı, şu an lisede.  Bunun üniversitesi var daha... Eşimin erkek kardeşi var. Deprem zamanı 25 yaşındaydı, şimdi 30 dayandı.  Evlenme çağında... Evlilik yapması gerek ama bizim onun için ne düğün yapabilecek paramız var, ne evini kurması için peşinat paramız var... Yani bundan dolayı bize yapılmayan destekler yüzünden hayatımız alt üst olmuş durumda. Ne normal yaşamımızı sürdürebiliyoruz, ne evimizi yaptırabiliriz. Devletimizin bize bir destek olması gerekiyor. Biz kimseden hibe de istemiyoruz. Bizim ödeyebileceğimiz koşullarda kredi istiyoruz. Bize en başta az hasarlı olarak hiçbir konuda destek sağlanmadı. Ne sosyal anlamda, ne maddi anlamda bir destek gelmedi. 3 yıldır tek avantajımız emsal kararı oldu. Ancak maalesef o da mahkemelik. Ne olacağı belli değil. Yarın mahkeme karar verdiğinde o da elimizden gidebilir. Dolayısıyla şu an 1,5 milyon isteyen müteahhitlerimiz otomatikman 3,5-4 milyon isteyecek. Yani iş iyice çıkmaza gidiyor. Kentsel dönüşüm, kentsel dönüşüm deniliyor ama kentsel dönüşümün önünü açacak herhangi bir çalışma yok” ifadelerini kullandı.

YAVAŞ YAVAŞ YİTİRMEYE BAŞLADIK
Umutlarını korumaya çalıştıklarını belirten Bardakçı, “Umudunu yitirenin artık bir şey kalmamıştır. Bu nedenle umut  olmak zorunda… Tabii olacağına gerçekten inanıyor musunuz derseniz olacağını düşünmüyorum. Ama inşallah olur. Ancak umudumuzu yavaş yavaş yitirmeye başladık” dedi.

İZMİR NİYE AYRIŞTIRILIYOR?
Diğer afetlerde olduğu gibi İzmir’e de yardım edilmesi gerektiğini belirten Bardakçı, “Mağdur olmuş her insana devlet yardım etmeli. Bizler devlet baba, devlet baba diyoruz ya, burada vatandaşlar olarak bizler evlat oluyoruz. Bir baba evladına şefkatle yaklaşıyorsa veya sıkıntısını gidermesi için elinden gelen yardımı yapıyorsa biz de babamızdan, devlet babamızdan bizim sıkıntımızı gidermesi için  elinden gelen imkanlar doğrultusunda destek olmasını, yardım etmesini bekliyoruz. Bu da en doğal hakkımız.  Diğer mağdur olan sel ve felaket, deprem veya  yangın gibi felaketler muhakkak onlara da yardım yapılması lazım. Biz de hayatımızı devam ettirebilecek bir destek istiyoruz biz. Yani bize de ‘siz de mağdursunuz, size de şu koşullarda, şu imkanları  destek sağlıyoruz’ denilebilsin ama mağduriyeti kaldırdığımız gerçek bir destek olsun. Yani destek yapıyorlar ama mağduriyeti kaldırılmıyor. Ya aslında diğer illerde yapılması gerekenler yapıldı. O olması gerekendi. Ama niye İzmir hep ayrıştırılıyor? O bir soru işareti” ifadelerini kullandı.

HAYATIMIZ MAHVOLDU
Depremin geçmesine rağmen enkaz altından çıkamadıklarını belirten Bardakçı, “Enkaz altında kaldık. Yani biz 30 Ekim sonrası görünmeyen bir enkazın altında kaldık. Bizler  yaşayan ölü gibiyiz. Elimizdeki imkanlar olmadığı için var olanı da elimizden kaybettik. Yani hayatımız tamamen  mahvoldu” diye konuştu.