GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
15 Kasım 2022 Salı 11:07

1’inci Paylaşım Ekonomisi Zirvesi'nde Soyer'den mesaj: İmece kültürü yeniden keşfedilmeli

Birinci Uluslararası Paylaşım Ekonomisi Zirvesi İzmir programında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Dünyayı kaçınılmaz bir sona sürükleyen merkeziyetçi felsefenin iflası ve türümüzün imece kültürünü yeniden keşfetmesi. Paylaşım ekonomisinin açtığı yol bir kere daha kurda, kuşa, aşa diyebilecek kadar uygar olabileceğimiz günlerin başlangıcını müjdeliyor” ifadelerini kullandı.

Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ - İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Paylaşım Ekonomisi Derneği (PAYDER) işbirliğiyle çevreye duyarlı ve israfı reddeden yeni ekonomi modelinin sağlanması amacıyla 1’inci Uluslararası Paylaşım Ekonomisi Zirvesi İzmir programı düzenlendi.

Programa bir çok önemli isim katılım sağlarken toplantının açılış konuşmalarını PAYDER Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Ayber ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer gerçekleştirdi. 

SOYER: KİMSEYE REFAH VE HUZUR GETİRMİYOR
Toplantıda açılış konuşmasını gerçekleştiren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer imecenin önemine vurgu yaparken, “Kurda, kuşa, aşa... Anadolu kadınlarının toprağa tohum atarken söylediği  bu kısa cümle tüm yaşamı nasıl inşa etmemiz gerektiğine yönelik sırrı içeriyor. Birincisi paylaşmadan üretim olmaz. İkincisi ise ne üretiyorsak 3'de 2'si doğaya aittir. Bu matematik bozulduğu anda yaşam analitiği de şaşar ve gezegen yaşanmaz hale gelir. Paylaşım ekonomisi bana göre insanlığın en büyük dejavusudur. Dünyayı kaçınılmaz bir sona sürükleyen merkeziyetçi felsefenin iflası ve türümüzün imece kültürünün yeniden keşfetmesi. Paylaşım ekonomisinin açtığı yol bir kere daha kurda, kuşa, aşa diyebilecek kadar uygar olabileceğimiz günlerin başlangıcını  müjdeliyor. Bugün doğamız, toplumsal ve kendi bedenler üzerinde onarılması çok zor yaralar açan biriktirme ekonomisi, insanlara şahsına münhasır zenginlikler bahsediyor. Kendine ait evler, sadece bir aileye ait olan büyük servetler, paylaşmadan büyüme koşulları zenginlik tarifleridir. Adeta kanserleşme sürecini yansıtan bu tablo sonucunda kimseye refah ve huzur getirmiyor. Bireysel hırslarımızın sonucunda ortaya çıkan ise hasta bir gezegen. Terör, açlık, iklim krizi... Bu hasta gezegeni yaratan ve iktisat biliminin temel paradigması olan bir tespit var. Kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsızdır. Acaba doğru mu? Doğa ile uyumlu kaynak arayışı sonsuz imkanlar sunuyor mu? Güneş, rüzgar, deniz dalgası, hidrojen, sonsuz kaynakların müjdeleyicisi değil mi? İhtiyaçlar gerçekten sınırsız mı? Yoksa çok daha az tüketerek yaşamak mümkünken bizi doyumsuz kılan kapitalist üretim ilişkilerinin tuzağı mı? Bu sınırsız tüketim ihtiyacı ile ilgili eski Uruguay Cumhurbaşkanının çok güzel bir tespiti var 'Alıyoruz alıyoruz sonra bunları koyacak yer bulamıyoruz. Ancak büyük bir yanılgı içindeyiz. Bunları kazandığımız parayla aile aldığımızı zannediyoruz ancak o parayı kazanmak için tükettiğimiz zamanla alıyoruz' diyor. Bu tüketim çılgınlığı ve büyük yanılsama insanın kendisine ve doğasına yabancılaşması sonucunda ortaya çıkıyor bu hasta gezegen. Hasta gezegende onun parçası olan bizlerin tek tek iyi olma şansı yok. Dünya hastayken bizde hastayız. Dünya sağlıklıysa bizde sağlıklıyız. İnsan özünün iyi olduğuna inananlardanım. Bu nedenle bu karamsar resmin içinden kaybolup gitmek yerine umuda dört elle sarılmamız gerektiğini düşünüyorum. Umudu yeniden inşa etmenin yolu ise paylaşmaya inanmaktan geçiyor. Paylaşım ekonomisini anlamak için onun ana çıktısını en baştan tarif etmemiz gerekiyor. O çıktı büyüdükçe eksilten zenginlik yerine paylaştıkça çoğaltan bereket olmalı. Belki bu nedenle hem yeni, hemde çok eski bu ekonomik paradigmayı bereket ekonomisi olarak da tarif edebiliriz. Bereket tek başına değil, çok iken bir olmayı ve dünyanın refahını adil paylaşmayı ifade ediyor. 2021 eylülünde İzmir'de gerçekleşen Dünya Belediyeler Birliği kültür zirvesinde bu anlattıklarımı içeren bir kültür tarifi yapmıştım. Adına da döngüsel kültürü demiştik. Şaşarsa tekil akıl şaşar, ortak aklın şaştığı görülmemiştir. Paylaşım ekonomisi temeli imeceye dayanıyor” dedi. 

AYBER: PAYLAŞMAK BİZİM KÜLTÜRÜMÜZDE VAR
PAYDER Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Ayber ise paylaşım ekonomisini tanımlarken,  "Bugün bütün gün boyunca paylaşmayı ve paylaşarak büyük ekonomik değerler yaratmayı konuşacağız. Hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki paylaşmak bizim kültürümüzde derin bir olgu. Komşusu açken tok yatmayı reddeden bir kültürümüz var. Sadece bizde değil, dünya da sahiplenilmiş ancak kullanılmayan ekonomik varlığın ihtiyacı olana ihtiyacı olduğu sürece kiralamada paylaşım önemli bir kavram. Paylaşım ekonomisi deyince ne anlamamız lazım? Sahibi olduğu ekonomik durumun ihtiyacı olana ihtiyacı olduğu kadar kiralanması ve bundan ekonomik bir durum yaratılması. Bugün bizler paylaşmanın hem sosyal hem manevi boyutunu tartışırken, daha çok ekonomik değer yaratan boyutuna bakacağız.  Çoğumuz biliyoruz ki 2000'li yıllar dijital teknolojileri çok yoğun kullanmaya başladığımız yıllar oldu. Bu süreçte çeşitli araştırmalar yapıldı. Bunlardan en kapsamlısı 2014 yılında yapılan bir araştırmaydı. Bu araştırmada 2013 yılı itibari ile paylaşım ekonomisini en çok kullanılmaya başlandığı 10 ekonomik sektör içindeki payı ölçüldü ve bunun 15 milyar doları bulduğu anlaşıldı. Bu sadece ilk kapsamlı araştırmanın sonucuyudu. Sonrasında AB'de de çeşitli araştırmalar yapıldı. Neden bu kadar potansiyeli var  araştırma ekonomisinin? Her yıl BM rakamlarına göre 1 milyar 3 milyon ton yiyeceği çöpe atıyoruz. Bunların içinde belli bir bölümü paylaşarak ekonomiye kazandırmanın ne kadar büyük katkı sağlayacağını  düşünün... Türkiye'de ise 37 milyar ton yiyecek çöpe atılıyor. Paylaşım ekonomisi burada bu nedenle çok büyük önem taşıyor" diye konuştu.