GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
19 Ağustos 2019 Pazartesi

Yeni parti mümkün mü?

Demokratik rejimler, ancak partilerle yaşayabilir.

Partisiz demokrasi veya tek parti hayali kuran varsa onlara diyecek bir sözüm yok! Varsın düşünsünler. Canları ne isterse onu da yesinler.

Çok partili demokratik bir rejimde, bir veya birkaç parti ittifak yapıp “iktidar” olma olasılığı belirdiğinde “vatan haini” oluyorlarsa, bu rejimin adı“demokrasi” olamaz.

Bu tür rejimler olsa olsa Maurice Duverger’in ifadesiyle “Seçilmiş Dikdatörlük”ler olabilir.

Siyasal hayatımızda uzun denebilecek bir süre partilerin oy dağılımı %50, %25 ve %12 bandına takılıp kalmışsa düşünmek gerekir.

Seçmenler aynı okullarda tek tip müfredatla eğitilmişler. İzledikleri TV’ler, okudukları gazeteler de aynı. Fakat sonuçlar yaklaşık %50, %25 ve %12.Hem de en az 10 seçimde.

Akıllı biri, bu tür sonuçların serbest seçimlerde mümkün olamayacağını düşünür. Buna benzer seçim sonuçları 1 – 2 puan farklaen az 10 kez tekrar etmişse ülkede bir kireçlenme, bir betonlaşma olduğuna kanaat getirmek, her aklı başında vatan evladının hakkıdır. O da canının istediğini yiyebilir.

***

Bence seçmenin ayağı uzaktan görüldüğü gibi değil!

Seçmen adam akıllı burnunda soluyor!

Her şeyin farkında olanların sayısı az değil.

Görmek için çok zeki olmaya gerek yok.

Sorun da bu noktada başlıyor:

Ekranların tanıttığı” kişilerin hiçbiri yeni değil. Halk görüyor.

Açıkçası 90 milyona yaklaşan Türkiye’de insan kıtlığı yaşanıyor gibi. Çünkü kimsenin “yeni bir kadro” yaratma fikri de niyeti de yok!

Bu da açıkça görülüyor!

İlla ki, mevcut siyasal kadrolardan yeni bir parti kurmak veya bir partiyi yenilemek gerekiyorsa, eskilerden ancak üç kişiye yer verilebilir.

Fazlasının bir sakıncası yok deniyorsa bunun cevabını seçmen verecektir! Benim gibi faniler değil!

İkinci bir konu: 1946’dan beri en az 200 parti kuruldu. Bunların tüzüklerindeki olmazsa olmaz şart, parti kurucuları listesidir. 200 partinin hepsi birbirinin aynısı.

Gelenek şudur: “Kader birliği” yapanlar ile “çıkar birliği” yapanlar kurucular listesine kurulurlar. Geri kalanlara ise “mavi boncuk” dağıtılır.

Bir parti kurulurken illerin yükünü taşıyan il başkanlarına “kurucular listesinde” yer verilmiyorsa, o partinin ülkeye dağılımında ciddi sorunlar yaşanacaktır. Bundan kuşku duyamayız.

Bir parti; 90 milyona yaklaşan koca Türkiye’de göz dolduran, seçmene güven veren, halkla ilişkileri üst düzeyde, fikriyatı sağlam, yolsuzluk ve şaibeden uzak 250 kişiden oluşan bir kurucular listesi oluşturamıyorsa kurulmasa daha iyi olur!

Önümüzde hatıraları taptaze birbirinin aynı nice parti örneği varken yenisine ne gerek var?!

Açık söylüyorum, bence gerek yok!

Bir başka önemli konu daha var: O da Türk siyasi ve devlet hayatının kansere dönüşmüş “yolsuzluk” hastalığı.

Buna da çare bulunamayacaksayeni bir partiye gerek yok!

Akla gelebilecek, ileride hayali kurulacak ne kadar “suç” varsa bunun ana nedeni “kağıtpara”nın halen tedavülde olmasıdır. Para kağıt olduktan sonra işlenen suçların en az %90’ı yakalanmama ümidiyle işlenir.

Kimse yalan söylemesin! Gerçekçi olalım!

Siyaset “zenginleşme” aracı olmayacaksa geriye ne kalır?

Bu kadar “kriminal” insanın yuva yaptığı partilerle ülkeye hizmet etmek mümkün müdür?

Zavallı vatandaşın derdine çare bulmak olası mıdır?