GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Oya DEMİR
YAZARLAR
28 Haziran 2017 Çarşamba

Yasemin kokulu sokak... Ve 'siz' yoksunuz... 2017

Annemli babamlı o erken sabahlar 

Tüm yaşamımın belki en güzel şeyiydi 

Yatak örtülerinde sabah güneşi 

Ve sanki kardeşimiz olan eşyalar

Sakince açılıp kapanan bir kapı 

Bir masa, ağır başlı duruşuyla 

Yarı aydınlıkta, koridorda 

Aynadan, konsoldan yansıyan ışıltı

Şimdi bu erken sabah saatinde 

Acıtıyor kalbimi özlemle 

O sabah vaktin görüntüleri

Babamın güzel, ağır başlı yüzü 

Annemin azıcık hüzünlü 

Ve hep azıcık telaşlı gölgesi

“O Erken Sabahlar”; Büyükada, Temmuz 2006 – Ataol Behramoğlu

Hayat işte! Zaman geçiyor. Ben hala bu satırları yazıyor, yetersiz kalan kelimelerle anlatmaya çalışıyorum. Bugün sen gideli 1.460; acı tatlı binlerce anıyı biriktirdiğin, birlikte gerçekten ağladığın ve güldüğün yol arkadaşın ‘babam‘ gideli 482 gün oldu. ‘Siz’ olmadan geçen bitmeyen günler ve geceler. Zaman geçiyor, değişen bir şey yok. Bugün ‘o’ gün ve ben yasemin kokulu sokakta hala sizi özlüyorum.

Her geçen gün, her geçen an, bir kez daha anlıyorum ki; zamanın bir önemi yok. Zaman geçer, ne yaşarsan yaşa, ne yaparsan yap ‘o an’ hep ‘aynı’ kalır. Duygular aynı, özlemler aynı. Kaybolan kokularda, solup giden çiçeklerde, birlikte aldığın ufacık bir eşyada, kapıyı çalıp açacak kimse olmadığını anladığın o anda, her kahvede, her kadehte, her fotoğraf karesinde, her sohbette, herşey sadece ‘o an’...

Hayat akıp giderken, anılara eksik anılar eklenirken, kocaman bir dünyada; oradan oraya koşturup, kalabalıklara karışıp, sadece eksikleri kapatmaya çalışırken... Herşeyin içinde, ama bir o kadar dışında, yoklukta yaşamaya çalışırken... Herşey sadece ‘o an’

Yasemin kokulu sokakta; yasemin kokuları da gittikçe azalıp siz kokusu artarken, güneşe, yağmura, sıcak ya da soğuğa, değişen mevsimlere, aylara ve diğer herşeye rağmen, sadece ve sadece aynı kalan tek şey; günden güne artan eksiklik ve özlem ile ‘o an’da kalmak...

‘Sen, siz’ olduğunda, o andan kısacık bir zaman sonra o anlara geçtiğimiz, kaybedilen mücadelemize bir kayıp daha eklediğimiz, yasemin kokuları ile başlayıp, hastane kokuları ile biten ‘o’ gün ‘bu’ gün.

Bu gün ‘o gün’ ve yasemin kokulu sokakta, ben ‘sizi’ daha çok özlüyorum… Ve hala aynı şeyi yazıyorum, cevap alamayacağımı bilerek hala aynı şeyi soruyorum.

Geçen ve değişen zamana rağmen geçmeyen, değişmeyen tek anda, ilk gün’de kalmak. İlk gün, 200. gün, 400. gün neyse; bugün o, hüznün ötesine geçen 1.460. gün. Nerede, ne yaşanırsa yaşansın, yasemin kokulu sokakta herşey, sadece ‘o’ gün ve ‘o’ an...