GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
13 Mart 2019 Çarşamba

Yaşanacak kent gerçekte hangisi?

Başka kentlerden dönüşte öyle olmuyor ama Berlin farklı… Üç yıldır gitmediğim Berlin’deki öncelikli gözlemim, “koruyarak yenilenme” oldu… Berlin kendini Berlinlilere ve dünyanın her yerinden bu şehre gelmiş insanlara saygılı olarak öyle güzel yeniliyor ki, hayran olmamak elde değil.Duvaryıkılalı 30 sene oldu ama Berlin’de yerel yönetimler, hemşerilerinin önünde yeni duvarların oluşmasına asla izin vermiyorlar. İzledikleri yol haritası için ellerinde Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonu ya da Avrupa Kentsel Şartı diye bir metin var ve yapacakları her işi, alacakları her kararı önce bu metnin süzgecinden geçiriyorlar. Hemen anımsatalım, kurucu ülkelerinden olmakla övündüğümüz “Avrupa Konseyi”nin 27-29 Mayıs 2008’de Strazburg’da yaptığı 15. Genel Oturumu’nda “Avrupa Kentsel Şartı-2” kabul edilerek, “Yeni Bir Kentlilik İçin Manifesto”yla birlikte dünyaya ilan edildi.

Bizim milletvekillerimizin de bulunduğu Avrupa Parlamentosu’nda Mart 1992’de alınan kararla yürürlüğe giren bu deklarasyonda belirtilen hakların gerçekleşmesi fertlerin, dayanışma ve sorumlu hemşeriliğe ilişkin eşit yükümlülükleri kabul etmesine bağlı olarak Berlin’de ve birçok Avrupa kentinde başarı ile uygulanıyor.

Elbette Atina, Napoli, Granada, Belgrad, Bratislava ve Herakliongibi birçok Avrupa şehrinde bu konuda “başarıdan” söz etmek kolay değil. Her kentin problemleri başka çözüm yolları gerektiriyor, bulabilen yerel yöneticilere sahip olanlara ne mutlu.

KENTTEN YANA MISIN OTOMOBİL’DEN Mİ?:Ulaşımda otomobile öncelik verilmesini eleştirenlerin dört elle sarıldıkları bu öngörü, 1992’de kabul edilen “Avrupa Kentsel Şartı”nın ilkeleri arasındaydı... Bizde de İçişleri Bakanlığı genelgeleriyle belediyelere iletilerek “rehber alınması” istenmişti.

Berlin’de ne yok? Siyasal olarak yandaş müteahhidin kayırıldığı (burada hem iktidarı hem de muhalefeti kastediyorum, AKP- CHP- MHP ayırmıyorum) imar planı değişiklikleri yok. İki katlı villa imarlı olarak satın alınan arazinin 30 katlı apartmana dönüşmesi gibi imar planı değişiklikleri yok. Hesaplanamayan düzeyde haksız inşaat rantları sağlamak yok.

BAT-ÇIKSIZ BİR KENTTE YAŞAMAK NE GÜZEL: Berlin’de ne yok? Öncelikle Melih Gökçek icadı olarak ve de genel olarak “bat-çık” olarak bilinen dev çukurlar yok. Otomobil uğruna tarihsel kimlikli kentler öncelikle de başkentimiz Ankara delik deşik edilmiş durumda. Keza Osmanlı başkenti olmakla övünen Bursa, keza Gaziantep… İzmir’deki Karantina örneği ise yaya alanları kazanmak adına doğru bir girişim. Karşıyaka İskelesi ve Alsancak Gar civarında da trafik yer altına girse keşke… Sorun  kent mi, otomobil mi? “Kent yerine otomobil” seçilerek, her biri Avrupa’dakilerden binlerce yıl daha fazla görmüş geçirmiş kentlerimiz paramparça edildi ve ediliyor.

DENETLENEBİLİR BÜYÜME :Mimarlar Odası’nın web-sitesiden bir kez daha okuduğum 2008’deki metin 1992 şartının önemli oranda benimsendiğini anımsatıyor. Yeni metin, geçen 15 yıldaki “küresel sorunlar”dan kaynaklanan “kentsel gerilim”lere dikkat çekerek diyor ki: “Yerel yönetimlerden, kamu politikalarında etik değerleri, sürdürülebilir kalkınmayı ve daha ileri düzeyde dayanışma ilkelerini uygulamalarını istiyoruz...”

Bu istemin 21. yüzyıl başlarındaki eylem alanlarını tanımlayan 85 maddelik “Yeni Bir Kentlilik İçin Manifesto”da ise yine 1992’den bu yana gelişen “kent hakkı” kavramına değinilerek şu söyleniyor: “Kentsel politikaların merkezinde kentliler yer almalıdır; çünkü kentler ve kasabalar, kentlilerine aittir...”

Manifestonun “Sürdürülebilir Kentler ve Kasabalar” başlıklı bölümünde ise özellikle yapılaşma ve imar süreçleri ele alınırken, “büyümeleri denetim altında tutulabilen kentler ve kasabalar istiyoruz...” vurgulaması dikkat çekiyor. Yani, kentsel nüfusun artmasını ve özellikle “metropolleşmeyi” özendiren politikalar açıkça reddediliyor.

1992 Şartı’nın özel ağırlık verdiği “ulaşım” konusunda da “Otomobile verilen önceliğin olumsuz sonuçları artık iyice anlaşılmıştır. Bu öncelik kentsel peyzajları da bozmaktadır...”

Aynı konuda “Otomobile bağımlılıktan bir an önce kurtulmalıyız” çağrısına ek olarak “Otomobil ve motosikletlerin daha az payı olan bir ulaşım düzeni”nin savunulması da Avrupa’nın artık “motosiklet”lerden de bıktığının göstergesi.

‘Mimariyle' de övünebilmek önemli. Metnin “Uyumlu Kentler ve Kasabalar” bölümünde ise tarihsel dokulara ve doğal çevreye “uyum” ilkesi yeniden vurgulanıyor: “Kentlerimizle, kasabalarımızla ve onların kültürü ile olduğu kadar mimarileri ile de gurur duymalıyız...”

Manifesto “Bilgi Temelli Kentler ve Kasabalar” başlığı altında da “toplumsal bilgilenme”nin önemine dikkat çekiyor. Özellikle “katılımcı” demokrasi için mutlaka “bilgi”ye dayalı bir yerel yönetim anlayışının “yaşamsallığı şöyle vurgulanıyor: “İnsanlar, bulundukları yerleşimlerin sorumlu, aktif ve bilgili kentlileri olmadan, kent ve kasabalarına sahip çıkamaz, onları tam anlamıyla yaşayamazlar...”

1992-YAŞANACAK KENTİN KOŞULLARI

1 Güvenlik: Suç, şiddet ve yasa dışı olaylardan arındırılmış emin ve güvenli bir kent;

2 Kirletilmemiş, Sağlıklı Bir Çevre: Hava, gürültü, su ve toprak kirliliği olmayan, doğası ve doğal kaynakları korunan bir çevre;

3 İstihdam: Yeterli istihdam olanaklarının yaratılarak, ekonomik kalkınmadan pay alabilme şansının ve kişisel ekonomik özgürlüklerin sağlandığı bir kent

4 Konut: Mahremiyet ve dokunulmazlığının garanti edildiği, sağlıklı, satın alınabilir, yeterli konut stoğunun sağlanması;

5 Dolaşım:Toplutaşım, özel arabalar, yayalar ve bisikletler gibi tüm yol kullanıcıları arasında, birbirinin hareket kabiliyetini ve dolaşım özgürlüğünü kısıtlamayan uyumlu bir düzenin sağlanması;

6 Sağlık: Beden ve ruh sağlığının korunmasına yardımcı çevrenin ve koşulların sağlanması;

7 Spor ve Dinlence: Yaş, yetenek ve gelir durumu ne olursa olsun, her birey için, spor ve boş vakitlerini değerlendirebileceği olanakların sağlanması;

8 Kültür: Çeşitli kültürel faaliyetlerin, yaratıcı aktivitelerin ve benzeri olanakların sunulması ve katılımın sağlanması;

9 Kültürlerarası Kaynaşma: Geçmişten günümüze, farklı kültürel ve etnik yapıları barındıran toplulukların barış içinde yaşamalarının sağlanması;

10 Kaliteli Bir Mimari ve Fiziksel Çevre: Tarihi yapı mirasının duyarlı bir biçimde restorasyonu ve nitelikli çağdaş mimarinin uygulanmasıyla, uyumlu ve güzel fiziksel mekanların yaratılması;

11 İşlevlerin Uyumu: Yaşama, çalışma, seyahat işlevleri ve sosyal aktivitelerin olabildiğince birbirleriyle ilintili olmasının sağlanması;

12 Katılım: Çoğulcu demokrasilerde; kurum ve kuruluşlar arasındaki dayanışmanın esas olduğu kent yönetimlerinde; gereksiz bürokrasiden arındırma, yardımlaşma ve bilgilendirme ilkelerinin sağlanması;

13 Ekonomik Kalkınma: Kararlı ve aydın yapıdaki tüm yerel yönetimlerin, doğrudan veya dolaylı olarak ekonomik kalkınmaya katkı konusunda sorumluluk sahibi olması;

14 Sürdürülebilir Kalkınma: Yerel yönetimlerce ekonomik kalkınma ile çevrenin korunması ilkeleri arasında uzlaşmanın sağlanması;

15 Mal ve Hizmetler: Erişilebilir, kapsamlı, kaliteli mal ve hizmet sunumunun yerel yönetimler, özel sektör ya da her ikisinin ortaklığıyla sağlanması;

16 Doğal Zenginlikler ve Kaynaklar: Yerel doğal kaynak ve değerlerin; yerel yönetimler, özel sektör ya da her ikisinin ortaklığıyla sağlanması;

17 Kişisel Bütünlük:  Bireyin sosyal, kültürel, ahlaki ve ruhsal gelişimine, kişisel refahına yönelik kentsel koşulların oluşturulması;

18 Doğrudan katılım: Kişilerin yaşadıkları beldenin, beldeler arası ya da uluslararası ilişkilerine doğrudan katılma konusunda özgür olmaları ve özendirilmeleri;

19 Finansal Yapı ve Mekanizmalar: Bu deklarasyonda tanımlanan hakların sağlanması için, gerekli mali kaynakları bulma konusunda yerel yönetimlerin yetkili kılınması;

20 Eşitlik: Yerel yönetimlerin; tüm bu hakları bütün bireylere cinsiyet, yaş, köken, inanç, sosyal, ekonomik ve politik ayırım gözetmeden, zihinsel veya fiziksel özürlerine bakılmadan eşit olarak sağlamakla yükümlü olması.