GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
10 Mart 2019 Pazar

Vasiyetini nasıl yazdı?

Bugün Pazar…

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla…

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…

Bir kez daha…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…

Bunu yaparken de…

Bu anıyı anlatarak bugünlere taşıyan herkesi…

Saygıyla analım…

***

Atatürk vasiyetini ne zaman yazmaya karar verdi?

Bu sorunun cevabı bilinmiyor ama…

27 Ağustos 1938’de başlayan…

Son İstanbul ziyaretinde…

Hastalığı şiddetlenmişti…

Bir süre Savarona Yatı’nda kaldı…

24 Temmuz gece yarısı…

Dolmabahçe Sarayı’na geçti…

***

Tarih: 4 Eylül 1938…

Günlerden Pazar…

Dolmabahçe Sarayı’nın 71 numaralı odası…

Odanın ortasında, duvara dayalı ceviz oymalı karyolanın yanında mermer bir masa…

Masadaki küllükte “M.A” markalı ucu yaldızlı son sigarası…

Cibinliğin altında işlemeli beyaz yatak örtüsü, mavi atlastan yorgan…

Komedinin üstünde mor bir kolonya şişesi…

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak…

Atatürk’ün yanına girdi…

Yatakta başı biraz yüksekte, sırt üstü yatıyordu…

Üsküdar kıyılarına bakıyordu…

Başını çevirdi, Soyak’a yatağının ayak ucunda yer gösterdi…

Ardından sordu:

“Ne Haber?”

Genel Sekreteri’nin yardımıyla doğruldu, bağdaş kurup oturdu…

Yine denize, karşı kıyılara bakmaya başladı…

Sonra başını Soyak’a çevirdi…

Uzun kirpikleri ıslanmıştı, ağır ağır konuştu:

“Bu yolda konuşmak, benim için de senin için de ağır bir şey ama başka çaremiz yok; konuşmaya mecburuz çocuk… Hani seninle ara sıra bir işimizden bahsederdik… Şu vasiyetname meselesi… Bugün yarın o işi bitirmeliyiz… Nasıl olsa bir gün karnımdan su alınacak… Ne olur ne olmaz… Bağırsaklardan biri delinebilir, başka bir arıza olabilir; ihtiyatlı olalım…”

Genel Sekreter Soyak, isteksiz cevap verdi:

“Emrinizi öteden beri düşündüğünüz bir şey olmak itibarıyla dinliyorum… Gerçekte şimdi hiç gerek yok buna… Yapılacak şey çok basit… Buyurduğunuz tehlike katiyen varit değildir…”

Atatürk, Genel Sekreteri’ni dinledikten sonra emrini veriyor:

“Her ne ise… Şimdi gerekir mi, gerekmez mi bu tartışmayı bırakalım da bunu mutlaka yapalım… Mal olarak neyim varsa derhal bir listesini yapıp bana getir…”

O akşam…

Genel Sekreter Soyak, bir vasiyetname taslağı düzenliyor… Büyük harflerle ve daktiloda…

***

Tarih: 5 Eylül 1938 Pazartesi…

Ertesi sabah…

Karyolanın yanında…

Yine Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak duruyor…

Ulu Önder şöyle diyor:

“Derhal yazalım, kapıyı kapat da içeriye kimse girmesin!”

Ardından daktilo edilmiş notları…

Dikkatle okuyup, kendi el yazısı ile yeniden kaleme alıyor…

Kağıttakiler aynen şöyle:

“Malik (sahibi) olduğum bütün nukut (nakit) ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi (taşınır / taşınmaz mallarımı) Cumhuriyet Halk Partisi’ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum:

1) Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.

2)  Her seneki nemadan, bana nisbetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin, Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir.

3) Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir.

4) Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.

5) İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.

6) Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil kurumlarına tahsis edilecektir…”

***

Yazmayı bitirdi, sonra bir zarfa koyarak başucundaki komodinin çekmecesine yerleştirdi…

***

Tarih: 6 Eylül 1938 Salı…

Ertesi sabah…

Vasiyetin notere verilişinin gizli kalmasını istedi…

İstanbul Altıncı Noteri İsmail Kunter çağrıldı…

O sırada yanında…

Doktoru Neşet İrdelp ve Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak vardı…

Vasiyeti onlara da imzalattı…

En son kendisi imzaladı…

Zarfı kapalı bir şekilde üç yerinden kırmızı bal mumu dökülüp, mühürletti…

Sonra Noter Kunter’e döndü ve şöyle dedi:

“Kendi elimle yazıp zarf içine koyduğum vasiyetnameyi size tevdi ediyorum… Bu vasiyetnamemin muhafazasını ve kanun hükümlerinin yerine getirilmesini isterim…”

Noter, mührünü bastı…

Odada başka kimse yoktu…

***

Bitiriyoruz…

Aradan yıllar geçti…

Bir ara…

50’li yıllarda…

“O büyük zarfın içinde bir zarf daha vardı…” iddiaları yayıldı…

“O zarfta Ulu Önder’in özel istekleri yazılıydı…” gibilerinden…

Gizemli söylentiler dolaşmaya başladı…

Hatta o zarfın içinde neler olduğunu…

Kenan Evren ve Turgut Özal’ın bildiği bile öne sürüldü…

Ama, kimseler bunu kanıtlayamadı…

Nokta!

Sonsöz:  “Ölümü istemek bir cesaret değildir ama ölümden korkmak ahmaklıktır… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”