GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
13 Ekim 2020 Salı

Ufukta seçim var mı?

23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinden bu yana, seçimle ilgili tam beş yazı yazdım…

25 Haziran 2019 “Seçimin Sonuçları”

3 Eylül 2019 “Hemen Seçim”

31 Aralık 2019 “Seçime Doğru”

22 Mayıs 2020 “Seçimler Üzerine”

29 Mayıs 2020 “Seçime Doğru”

Ve bu “altıncı” yazım…

***

23 Haziran İstanbul yerel seçimleri adeta bir “referandum” gibiydi…

Çünkü ilk seçim hukuksuz bir biçimde iptal edilmişti…

Bu sebeple sadece İstanbul değil, bütün Türkiye bu seçime fiilen ve fikren ilgi duyuyordu…

Çok sayıda İstanbul seçmeni bulundukları yerden oy kullanabilmek için İstanbul'a hareket etti…

Çok sayıda insan, yardım için İstanbul'a gitti…

Kısaca…

Türkiye'nin her yerinde, adeta bir genel seçim havası esiyordu ve bir genel seçim coşkusu vardı…

Niçin?

Seçilecek İmamoğlu çok bilinen bir kişi miydi?

Hayır…

Siyasi geçmişi başarılarla dolu muydu?

Hayır…

Tam tersine tanınırlık oranı son derece düşüktü…

Hal böyleyken bu muhteşem ilginin sebebi neydi?

***

Çünkü:

Millet, mevcut durumdan son derece şikayetçiydi…

Sonraki yılların çok kötü olacağını biliyordu en azından görüyordu...

2002 öncesi müesses demokratik laik rejimin, sonu meçhul bir uçuruma doğru hızla gittiğinin farkındaydı…

İç ve dış sorunlar devasa boyutlar kazanmıştı…

Bu haller oluşunca yapılacak iş belli idi…

Seçime gitmek.

Elbette mevcut iktidar bunu yapmayacaktı…

Kim yapacaktı?

Muhalefet…

Evet muhalefet!

Ama Meclis çoğunluğu yoktu ki…

O gün bugün muhalefetin ileri sürdüğü mazeret…

Pekiyi…

1950 öncesi muhalefetin seçim için çoğunluğu mu vardı?

Mecliste sadece 62 milletvekili vardı…

Başta seçim yasası olmak üzere seçimlerin “hakim nezaretinde” olması konusunda Meclis çoğunluğu mu vardı?

Elbette hayır…

Ancak…

Her gün millete gittiler…

Tüm komisyonlardan çekildiler…

“Sine-i millet” sözü, o dönemim eseridir…

“Meclis sizinse meydanlar bizim!” dediler…

Bütün taleplerini iktidara kabul ettirdiler…

Meşru ve demokratik...

Yakın tarihe gelelim…

1989 yerel seçimlerinde ANAP büyük bir yenilgi aldı…

Oyu %21.75'e düştü…

Merhum Demirel çıktı ve dedi ki: “Milletin güvenini yitirdiniz, millet sizi istemiyor; seçim şarttır…”

Mecliste çoğunluğu mu vardı?

Ne gezer…

Çıktı meydanlara…

Milleti aldı arkasına…

Ve ANAP’ı erken seçime gitmeye mecbur etti…

Yani…

At binenin kılıç kuşananın...

Oynamaya niyeti olmayan, “Yerim dar” der…

Yoksa…

Habire, “Çocuklar aç yatmasın…” diyerek…

Veya…

“Damat Bakan…” diyerek, ülke seçime gitmez…

“Yakınarak, eleştirerek, kınayarak…” hiç bir sorunun çözüldüğü görülmemiştir…

Milleti yanınıza aldığınızda görün nasıl seçime gidiliyor…

Milletin demokratik baskısı bütün güçlerden üstündür…

Yeter ki, millet sizinle beraber olsun…

Beklenen şudur:

İşler daha kötü olsun…

İktidardan ayrılanlar daha güçlensin…

Gün ola harman ola, misali…

Veya…

Nasreddin Hoca’nın, kumaş elde etmek için koyunlarla ilgili bulduğu çözüm gibi...

***

Kısaca..

Ülke bırakın iyi yönetilmeyi…

Yönetilmiyor…

Bu gün dünden, yarın bu günden daha iyi değil…

Çözüm nettir:

Millete başvurmak…

Yani seçim…

Tabii…

Bunun için “Salı’dan Salı’ya dükkan açmak” yetmez…

Dağ size gelmezse siz dağa gideceksiniz…

Yani millete gidilecek…

Heyecan yaratılacak…

Coşku yaratılacak…

Ve “Geliyoruz…” inancı yedi iklim dört köşede hissedilecek…

***

Son bir hatırlatma:

27 Mayıs sonrası seçim yasası değiştirildi…

“Milli bakiye” diye bir sistem getirildi…

İstanbul’dan aday oluyorsunuz ama Edirne’den seçiliyorsunuz...

Maksat Adalet Partisi’nin iktidarını önlemek…

Ecele fayda oldu mu?

Hayır…

Adalet Partisi %56 ile iktidar oldu..

Mesele bu kadar açık...