GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Cumhur BULUT
YAZARLAR
5 Mayıs 2020 Salı

Üç, beş ve otuz beş üzerine…

Canı sıkıldı ellâm…

İşi yok zaar…

Kabalist olabilir mi sence?

Yok artık.

Ee nereden çıktı öyleyse bu “üç beş otuz beş” işi?

Birilerinden talimat almıştır!

Daha neler. Yok yok bence can sıkıntısı. Fakat bunun psikolojide bir tanımı olmalı….

Ne yani sence durum patolojik mi?

Yoo, öyle demek istemedim, sadece meseleyi tespit ve tarif etmek için uygun kavramı kullanmak gerektiğini düşünüyorum.

Ne kadar da önemsiyorsun.

Ne yapayım yüzeysel bakıp geçemem ki. Bu kadar önemli bir makamı deruhte eden birinin işsizlikten canı sıkılabilir mi sence?

Ne o başa mı döndük?

Peyami Safa diyalogları gibi konuşuyoruz farkında mısın? Şimdi “Matmazel Noraliya'nın Koltuğu” ndan girip “Yalnızız” dan çıkacağız…

Aaa neden psikolojik romanlara girdik şimdi biz?

Bilmem sen söyle? Belki de gerçeğin çekim gücü!

Bak ne buldum; “psikolojide can sıkıntısı çeken insanlar ikiye ayrılırmış. Birinci gurup ivecen insanlar, yani çok hızlı hareket edenler…

Eee ne yaparmış bunlar?

“Normallikten uzak, normal sıkıcıdır diyerek yerinde duramayan sürekli yeni heyecanlar ve deneyimler peşinde koşanlar”…                                                                                 

İtiraf et, bunu şimdi sen uydurdun?

Nereden çıkarıyorsun? İstersen araştırmanın ismini ve araştırmacısını söyleyebilirim…

Kalsın…

Sen bilirsin.

Baksana?

Buyur baktım.

Bir de şuradan bakalım; mesela önemli bir makamda oturuyorsun, milyonlarca insanı idare etme ve ihtiyaçlarını karşılama gibi bir vazifen var…  Ama hiç gereği yokken birden ortaya çıkıp jakoben bir anlayışla; “bundan sonra şöyle olsun” diyorsun… Hem de salgının yaşandığı bir dönemde. Sence bu neden olabilir?

Bilmem, sen söyle…

Kelime oyunu yapma lütfen.

“Gizli bir ajandası” olabilir… Neler yapacağı önceden hazırlanmış bir listesi… Ya da yapması gerekenleri ona telkin veya sufle eden biri, belki de birileri…

Şimdi de Sherlock Holmes rolüne bürünüp iz mi süreceğiz?

Bırakalım istersen.

Kendi haline mi? Sakın ha, o etabı çoktan aştık.

Bence bu çıkışlar çocukça heveslerden kaynaklanıyor…

Ne yani karşımızda yerinde duramayan, bugün ne yapsam, hangi komşumun ziline basıp kaçsam, kimin camını sapanla taş atıp kırsam diyen bir ergen mi var?

Olabilir, neden olmasın?

Amatör bir ruhla ve heyecanla profesyonel işler yapmayı anlarım, lakin bu dediğinden korkarım…

Haklısın, korkuyoruz da zaten. Bugüne kadarki bütün çıkışları böyle… zile basıp kaçmaktan, komşusunun camını kırmaktan haz duyuyor…

Bütünü göremiyor olabilir mi? Yani parçaya, etnik olana ve sembollere hapsolmuş bir ruh hali… Ne dersin?

Sanmam… Görerek ve bilerek yapıyor… tezatlıklarla da dolu olsa bilerek!

İhtimal haklı olabilirsin. Zira Batı Medeniyetini çok iyi yanıyor. Batının o bütüne dayalı, etnik ve bölücü olanı reddeden idare felsefesini çok iyi tanıyan birinin bunları yapması gerçekten şaşırtıcı.

Ne o geri çekilmeye mi başladın, buna yenilgiyi kabul etme diyebilir miyiz?

Neden yenilmiş olayım. Doğruda buluşmak yenilmek değildir. Bilakis zafer kazanmaktır. Sen nasıl açıklıyorsun peki bunu? Ama sakın “çocukluğuna inmek lazım” diyerek psişik izahatlarla gelme bana.

Hayır o kadar geriye gitmeyeceğim, ama geçmişindeki batı hayranlığından ziyade batının dikta ettiklerine prestijle tapınmayı seçmiş bir halet-i ruhiye diyebilirim buna. Psikoloji burada nerede durur, psikologlar ve psikiyatrlar ne yapar, bilmiyorum. Tam da geçtiğimiz yüzyılın batı hayranı aydınlarının ruh hali bu. Kendini küçük gören ve kendi değerlerinin farkında olmayan bir nevi zihinsel köle…

Hala varlar ve biz bu tipolojinin kalıntılarıyla böyle arada karşılaşıyoruz desene?

Maalesef varlar. Ve bizim karşımızdaki örnek bu gidişle dikkatleri üzerine daha çok çekecek, daha büyük hatalar yapacak ve milli ahengi bozacak diye düşünüyorum.