GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
16 Ocak 2019 Çarşamba

Top karşı kaleye girer mi?

Takvim 2018’in 1 Ekim tarihini gösterdiğinde kürsüden şu sözlerle noktalamıştı 15 yıl süren yerel yönetimler yolculuğunu:

“Gerektiğinde bırakmasını bilmek gerekiyor. Koltuk bırakılmayacak bir şey değil. Zirvedeyken bile bırakmasını bilmek gerekiyor”

Ve şöyle devam etmişti gerekçesini ortaya koyarak;

“Bugün için en büyük arzum görevimi CHP’li bir başka arkadaşıma devretmektir. Genel merkezimizin liyakati, adalet, hak hukuk kavramlarını her şeyin üstünde tutarak, İzmirlinin malını gözü gibi koruyacak, İzmir’in parasını harcarken kendi parasını harcarmış gibi düşünecek, İzmir’in hakkını savunurken gözünü daldan budaktan esirgemeyecek bir ismi seçeceğine inanıyorum”…

Çünkü geçmişinde zorlu mücadeleler, türlü ayak oyunlarıyla dolu bir süreç, 397 yıl hapis talebiyle yargılandığı bir dava kumpası vardı.

Kararını açıkladıktan sonra birçok kez bıraktığını, bırakmak istediğini, veda ettiğini belirtirken “kefalet” vurgusu yapmayı ihmal etmedi. Partisinin kimi aday gösterirse göstersin çalışacağını fakat gönlü, kalbi kaldırmayan birisi geldiğinde de köylere gideceğini söyledi.

Yine de dediğini yaptı!

Köylere gitti, vedalaştı. Kendisine “bırakma, gitme” diyenlere sarıldı, onlarla ağladı.  İçlerinden çıkıp da , “gidecektin madem ki bize kendini neden gösterdin” diye soranlar da oldu. Yapılan 15 yıllık hizmetleri anlatan, memnuniyetini dile getirenleri öptü, kokladı, sarmaladı. Bazen bir kıyıda, makam aracının içinde uzaklara daldı, gözleri doldu.

Şahsen, kendisinin bizzat yüzüne de söylemiş birisi olarak Aziz Kocaoğlu isminin 1 Ekim’den sonra bile olsa masanın üzerinden kalktığına inanmayanlardanım! Kocaoğlu’nu muhabirliğimden itibaren en yakın takip eden, izleyen, ölçmeye çalışan birisiyim.  Kıdemli başkan bir sürprize imza atarak siyaset tarihinde neredeyse örneği olmayan bir işe kalkıştı. Partinin en üst karar organları yerine isim ararken, bulmuşken tekrar sahneye çıkarak “ adayım” dedi.  Bunu yaparken de sadece “kendi iç dünyasındaki Aziz’e” sordu.  Sadece O’nunla paylaştı…

Kararının gerekçesini ise 6 ay önce genel merkezin önünü açmak için açıklama yapmış olmasına rağmen bir sonuca ulaşılamaması olarak gösterdi.  Daha önce TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın adaylığını gerekçe göstererek adaylık başvurusu yapan Kocaoğlu bu kez AK Parti’nin Adayı Nihat Zeybekçi’yi ima ederek, “Devletin tüm olanaklarıyla seçime hazırlanan iktidar partisinin 'bakanlık' yapmış İzmir adayını 27 Kasım'da açıklayıp çoktan yola koyulması ve bu tabloyla İzmir'de güç kaybı yaşayabileceğimiz gerçeği, beni ve partimize gönül vermiş milyonları endişeye düşürmektedir” diyerek başvurusunu gerekçelendirdi.

Tıpkı 1 Ekim’de kürsüden de söylediği gibi, “Önce devletim ve milletim, sonra partim için çalıştım. Hiç bir zaman gizli ajandam olmadı. Hiç bir zaman kişisel menfaat ve ikbal peşinde koşmadım” ifadelerini kullandı.

Sabah saatlerinde CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzüne bakarak, “Karmaşık ve zorlu bir ortamda İzmir’i başka ellere teslim edemem. Ben bu kentte yaşıyorum. Sorumluluğum var” diyerek siyaset tarihine damga vuran bir karar alan Kocaoğlu’nu bundan sonra zorlu bir süreç bekliyor.

Herkes biliyor ki Kılıçdaroğlu kendisinin adaylığına gönülsüz!

Üstüne MYK ve parti üst yönetimin büyük bölümü artık görevi bırakmasını istiyor. Ayrıca gelinen konjonktür itibariyle herkes kendi açısından adayını belirlemiş bile…

Ankara dönüşünde Kocaoğlu’nun ilk sınavı Gaziemir Aktepe/ Emrez’de yapılacak kentsel dönüşüm toplantısı lansmanı olacak.  Özel olarak karşılama istemeyen başkan yeni bir yolculuğa çıkmış olacak. 1 Ekim’den bu yana  “yokum” diyen Kocaoğlu’nun yaptığı toplantı ve açılışlara “yağmur” gibi gelenler uzun süredir “çil yavrusu” gibi dağılmış durumdaydı. Kocaoğlu ile görünmemek için yolunu değiştirenler bile vardı.

El bombasının pimini çekerek Kılıçdaroğlu’nun kucağına bırakan Kocaoğlu’nun adaylığı elbette garanti değil. Ama şu bir gerçek ki daha önce yerine gelecek ismi sözle ve ima yöntemiyle anlatan Kocaoğlu bu kez bedenini ortaya koydu. Kentteki potansiyeli, saha hakimiyeti, gücü, etkisi hesaplandığında bundan sonra “kenara itilebilecek” bir isim asla değil!

Adaylık için “varım” diyen Kocaoğlu’nun kaleye giden topu adeta 90’dan çıkarması elbette yetmiyor. Bu topun usta hamleler ve seri çalımlarla karşı kaleye geçmesi ve skor hanesine “gol’ olarak yazılması gerekiyor.  

İşte bunu da partinin adaylık açıklamasına giden kısa süreçte Kocaoğlu ve kendisine destek verenlerin sınavdaki başarısı gösterecek. Bir yandan sınava hazırlanan ve bu zorlu mücadeleden çıkmak isteyen Kocaoğlu’nun elinde başka şey var. O da yol arkadaşlarını not edeceği bir ajanda…

Sınav sadece Kocaoğlu’nun değil, ona bu süreçte destek ve gönül verenlerin de sınavı olacak. Bu sınav 15 yıldır kendisinin gölgesinde duranların, sayesinde koltuklarda oturanların da notunu verecek.

Ne diyor Mevlana?

“Zor diyorsun. Zor olacak ki imtihan olsun.”