GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
7 Nisan 2019 Pazar

Tarihin sonu ertelendi

“İlk kitabım Sapiens insanın önemsiz bir maymundan nasıl dünyanın efendisine dönüştüğünü mercek altına almıştı.

İkinci kitabım Homo Deus hayatın uzun vadeli geleceğini sorgulayarak insanların tanrı mertebesine yükselme olasılığını ve zekayla bilincin nihai kaderinin ne olabileceğini göz önüne sermişti.

Bu kitaptaysa günümüze yakından bakmak istiyorum. Odağımı güncel meselelere ve insan toplumlarının yakın geleceğine çeviriyorum. “

“21. YÜZYIL İçin 21 DERS” adlı kitabını okuyorum Yuval Noah Harari’nin… İkisinde de kafamızı yerinden oynatmıştı. Bu kitap ise sanki ders kitabı gibi yazılmış…

Harari soruyor: Şimdi ne oluyor? Şimdi karşımızdaki en büyük zorluklar ve seçimler neler? Nelere dikkat etmeliyiz? Çocuklarımıza neleri öğretmeliyiz?

Sapiens ve Homo Deus’un aksine bu kitap tarihsel bir anlatı olarak değil bir ders seçkisi şeklinde tasarlandı. Bu dersler basit cevaplara ulaşmaya çalışmıyor.

Amaçları daha fazla düşünmeye teşvik etmek ve okurların günümüzün önemli tartışmalarından bazılarına katılabilmelerine yardımcı olmak. Kulağa fazla iddialı gelebilir ama Homo Sapiens’in beklemeye vakti yok.

Felsefe, din ve bilim topyekûn vadesini doldurmak üzere. İnsanlar binlerde yıldır hayatın anlamını tartışıp duruyor. Bu tartışmayı sonsuza kadar sürdüremeyiz. Ufuktaki ekolojik kriz, giderek artan kitle imha silahları tehlikesi ve sıçrama yaratacak yeni teknolojilerin ortaya çıkması buna mahal vermeyecek.

Belki de en önemlisi şu ki yapay zekâ ve biyoteknoloji, insanlığa yaşamı yeniden şekillendirip tasarlama gücü bahşediyor. Filozoflar son derece sabırlı insanlar ama mühendisler o kadar sabırlı değil, yatırımcılarsa hiç değil. Hayatı tasarlama gücüyle ne yapacağınızı bilmezseniz, piyasayı idare edenler bir karara varmanız için bin yıl oturup beklemeyecektir. Piyasanın görünmez eli, el yordamıyla bulduğu kendi cevabını dayatacaktır.

Evet “Tarihin sonu ertelendi” diyor gerçekliği tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor Harari:

Gezegenimizin büyük kısmına zorbalar hakimdir ve en liberal ülkelerde bile çoğu vatandaş yoksulluk, şiddet ve baskıdan mustariptir. Ancak en azından bu sorunların üstesinden gelmek için ne yapılması gerektiğini biliyoruz: İnsanlara daha çok özgürlük tanımalıyız. İnsan haklarını korumalı, herkese oy hakkı tanımalı, serbest piyasalar oluşturulmalı ve bireylerin, fikirlerin ve malların küresel dolaşımını mümkün mertebe kolaylaştırmalıyız.

Bu engellenemez gelişim yoluna giren ülkeler barış ve refahtan paylarını daha kısa sürede alacak. Kaçınılmaz olana direnen ülkelerse sonunda doğru yolu bulup sınırlarını açana, toplumlarını, siyasetlerini ve piyasalarını özgürleştirene dek cezalarını çekecek.

Zaman alabilir ama nihayetinde Kuzey Kore, Irak ve El Salvador da Danimarka'ya ya da Iowa'ya benzeyecek. 1990'larda ve 2000'lerde bu anlatı küresel bir düstur haline geldi. Brezilya'dan Hindistan’a pek çok ülke bu amansız tarih geçidine katılma amacıyla liberal reçeteler uygulamaya soktu. Bu yolu izlemeyi beceremeyenler eski çağlardan kalma fosiller gibi görünüyordu.

1997'de ABD başkanı Bill Clinton, kendinden emin bir şekilde, Çin hükümetinin Çin siyasetin; liberalleştirmeyi reddetmesinin onu “tarihin yanlış tarafında” konumlandırdığını ifade etmişti. Fakat 2008'de yaşanan küresel finans krizinin ardından liberal anlatı, dünyanın dört bir yanında gittikçe daha fazla insanı hayal kırıklığına uğratıyor.

Dünyaya hâkim liberal seçkinlerin geçtiğimiz yıllarda sarsılmış ve afallamış olmasına şaşmamalı. Biz insanlar geçmişte dış dünyayı kontrol etmeyi öğrendik ama iç dünyamız üzerinde çok az kontrole sahiptik. Baraj inşa edip nehirlerin akışını durdurmayı biliyorduk ama bedensel yaşlanma nasıl durdurulur bilmiyorduk. Kanalizasyon sistemi tasarlamayı biliyorduk ama beynin nasıl tasarlandığı konusunda hiçbir fikrimiz yoktu. Kulağımızın dibinde vızıldayıp uykumuzu kaçıran sinekleri avlamak bildiğimiz bir şeydi fakat zihnimizi meşgul eden bir düşünceden ötürü uyuyamadığımızda, çoğumuz bu düşünceyi nasıl avlayacağını bilmiyordu. Biyoteknoloji ve bilişim teknolojisi alanlarındaki devrimler bize iç dünyamızın kontrolünü bahşedecek, yaşam üretimi ve mühendisliği yapabilmemizi sağlayacak.

***

Demokrasi, A. Lincoln’ın, “Tüm insanları bir süre kandırabilirsiniz, birtakım insanları sürekli kandırabilirsiniz ama tüm insanları sürekli kandıramazsınız,” prensibi üzerine kuruludur.

Küresel İslam” konusuna gelince, bunu cazip bulanlar genellikle zaten bunun içine doğmuş olanlar. Suriye ve Irak'taki bazı insanlara hatta Almanya ve Birleşik Krallıktaki yabancılaştırılmış Müslüman gençlere hitap etse de (Kanada veya Güney Kore şöyle dursun) Yunanistan ya da Güney Afrika gibi ülkelerin dertlerine deva bulmak için küresel bir halifeliğe katılacağını düşünmek zor. İnsanların oyunu bu hususta da ayakları ele veriyor.

***

2015’ten bu yana dünyayı dolaşıp insanlığın durumu hakkında devlet memurları, iş insanları, aktivistler ve öğrencilerle konuşuyorum.

Yapay zekâ, büyük veri algoritmaları ve biyo-mühendislik konularında dönen muhabbetten ne zaman sıkılsalar, ilgilerini geri kazanmak için tek bir kelime sarf etmem yetiyor: İŞ.

Teknolojik devrim kısa süre içinde milyarlarca insanı iş dünyasının dışına atıp mevcut hiçbir ideolojinin nasıl başa çıkılacağını bilmediği, ani toplumsal ve siyasi değişimlere sebep verecek genişlikte işlevsiz bir kitle oluşmasına yol açabilir. Teknoloji ve ideoloji konuları kulağa son derece soyut ve uzak gelebilir ama kitlesel işsizlik ya da kişisel işsizlik gibi son derece gerçek olasılıklar karşısında kimse kayıtsız kalamaz.

***

Harari yine yazmış yazacaklarını . Çok enteresan buldum kitabı. Tavsiyeyi şayan…