GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
27 Haziran 2019 Perşembe

Tarihi zaferin olası sonuçları

Tarihi zaferin mimarları başlıklı yazıyı kaleme alırken AA ve TRT’yi atladığımı hatırlattı bir dostum. Esasen atlamış değilim… Yazının sonunda yandaş medya faktöründen söz etmiştim.  Başında ise listenin başına Erdoğan’ı yazmıştım.

Ama 31 Mart akşamında verileri keserek sürece damga vuran ve seçime 3 gün kala terörist başı Abdullah Öcalan’ın HDP’ye tarafsızlık çağrısı yaptığı mektubu servis eden AA ve aranan terörist Osman Öcalan’ı ekrana çıkaran milletin/devletin televizyonu TRT’nin de bu tarihi zaferin mimarları arasına girmeye hakları var.  Kırmızı bültenle aranan teröristten medet umarcasına TRT’nin Kürtçe yayın yapan kanalına çıkaran anlayış cumhur ittifakından kopan oylarda mutlak suretle etkili olmuştur.

Türk siyaseti açısından bir dönüm noktası kabul edilen 23 Haziran’ı her yönüyle konuşmak, yazmak ve değerlendirmek durumundayız. Memleketin her köşesinde aynı sorular soruluyor.

Peki, şimdi ne olacak?

AK Parti dağılır mı? Erdoğan durumu toparlayabilir mi? İmamoğlu CHP’yi CHP de İmamoğlu’nu taşıyabilir mi? Erken genel seçim olur mu vb.?

Öncelikle 23 Haziran’da sandıktan neyin çıktığı, neyin kaybettiği ve bu sonucun başka nelere gebe olduğu gibi hususların altını çizmek gerekiyor öncelikle.

Evet, Ekrem İmamoğlu İstanbul’un belediye başkanı olmuştur. Ancak 11 milyona yakın seçmenle Türkiye’nin yüzde 20’sini barındıran İstanbul’un verdiği mesaj açıktır. Kaldı ki benzer bir mesajı 31 Mart’ta ülkenin büyük metropolleri de vermişti.

İstanbul’u bu denli farklı ve önemli yapan Erdoğan’ın siyasi doğum yeri olmasıdır. Bugün itibariyle 17-18 yıldır Türkiye’yi tek başına yöneten AK Parti’nin mayası, 1994’te Erdoğan tarafından bu kentte çalınmıştır. Ve 23 Haziran’da İstanbul seçmeninin yarıdan fazlası Erdoğan’ın adeta gövdesini ortaya koyduğu seçimde onun ifadesiyle kıyı-kenar bir ilçenin belediye başkanını tercih etmiştir.

CHP’nin çeyrek asır sonra İstanbul’u geri alması da cabası tabi ki…

Bu sonucu AK Parti tabanı ve Erdoğan’ın kolay kabullenmesini beklemiyorum. Ama ister kabul etsin ister etmesinler806 bin oy farkı bundan sonra olacakların da habercisidir.

YSK’nın İstanbul seçimini iptal ettiği gün 23 Haziran’daki farkın yarım milyona kadar çıkabileceğini tahmin etmiştim. Hatta soranlara “Seçim akşam 8’de biter sabah 9’da mazbata alınır” diye de eklemiştim.
Bu basit bir tahminden öte seçmenin adalet duygusuna olan güvenim ve de İzmir için yaptığımız sandık sonu araştırmanını verilerinden güç alıyordum.

YSK’ya olan güvenin yüzde 20’lere düştüğünü, AK Parti ve MHP seçmeninin de önemli oranda güvensizlik içinde olduğunu net bir şekilde görüyorduk.

Öte yandan İzmir seçmenine daha çok HDP’lileri ilgilendiren “YSK’nın KHK ile görevden alınan bazı adaylara seçime katılma hakkı verip de kazananlara mazbatasını vermemesini nasıl değerlendiriyorsunuz” diye sorduğumuzda yüzde 80’nin üzerinde “onaylamıyorum” cevabı almıştık. YSK’nın bu tutarsızlığını AK Parti ve MHP seçmeninin de yüzde 60’ı onaylamıyordu.
Yani aynı YSK’nın günlerce yeniden sayıldıktan sonra sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışını tekrar ettirmesi de benzer hatta daha yüksek bir toplumsal karşılık bulması işten bile değildi. Zaten YSK Başkanı ve 3 üyenin şerhi de ortalama bir vatandaşın duygu dünyasını yansıtıyordu.

Yani tarihi zaferde YSK üzerinden yapılan hamlenin rolü çok büyüktü. Eğer YSK İstanbul seçimlerinin tamamını iptal etseydi (ilçeler dahil) belki 3-5 ilçe kaybedilir ama fark bu denli büyümeyebilirdi. İnsanlar İmamoğlu’nun 20 TL üzerinden verdiği mesajı çok iyi anladı. Aynı sandık başkanları ve kurullarının yaptığı 3 seçimin geçerli sayılıp, sadece birinin iptal edilmesini adil, haklı bulmadılar. Ve haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe sandık üzerinden müdahale ettiler.

AK Parti ve Erdoğan neden böylesine büyük bir farkla kaybetti?

Başta ekonomi olmak üzere onlarca madde yazabilirim.
Lakin bana 23 Haziran hezimeti için tek bir madde yaz derseniz “31 Mart’tan ders almamak”derim.

Bana göre AK Parti 31 Mart sandığında kendisine verilen mesajı almamış adeta milletle inatlaşmıştır.

Bunun çok farklı gerekçeleri olabilir.

Daha önce kaleme aldığım gibi lider Erdoğan, tabanındaki olası çözülmeyi /erimeyi durdurmak için acil bir zafer ihtiyacına yenik düşmüş olabilir mesela.

Ancak 31 Mart akşamı sonucu kabul etmiş görünen, tabanına “4 yıl daha buradayız. Hala en büyüğü, en güçlüsü biziz” mesajı veren, sonrasında ülkeyi kasıp kavuran siyasi-toplumsal kutuplaşmayı işaret ederek “Kızgın demiri soğutma zamanı…” diyen Erdoğan bir anda 90 derece tornistan ederek neden en başa dönmüştür

Aslında bunun da yanıtı çok net…

Daha önceki yazılarımdan birinde altını çizdiğim “Patika teorisini”hatırlatmak istiyorum.

22 Nisan 2017’de kaleme aldığım yazıda genişçe anlatmıştım.

“Brian Arthur adında İrlanda kökenli bir iktisatçının geliştirdiği teoriye göre, kendinizi bir patikaya sokarsanız,gideceğiniz istikameti belirleme imkânınızı kaybedersiniz; o patika boyunca ilerlemek zorunda kalırsınız. Yol size tabi değildir artık, siz onun emrindesinizdir”

İşte Erdoğan’ın içinde bulunduğu durumu anlatan teori budur.

Arada bir yanlış yolda olduğunu hissediyor. “Kızgın demiri soğutmak lazım… Altı üstü belediye başkanı seçilecek…” türünden bulunduğu makama yakışacak cümleler kuruyor kurmasına da sonunda çok önceden girdiği patika yeniden onu ele geçiriyor.

Aynı üslup, aynı tonda yürümeye devam ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Başkanlık sistemi siyasetteki arzumdur” dediği 2003’te adımını attığı bu patikadan kurtulamıyor. Ve görünen o ki bu patika onu giderek daha karanlık ve daha bilinmez diyarlara götürüyor.

Bundan sonra ne mi olur? Erdoğan’ın siyasi karizması doğduğu topraklarda çok derin bir şekilde çizildiğine göre, her şey olabilir.

Erken seçim mi? Çok mümkün…

AK Parti içinden başka partiler mi? Eli kulağında…

Peki, Erdoğan’ın bir şekilde kendini mahkûm ettiği bu patikadan kurtulup 31 Mart ve 23 Haziran’dan ders çıkararak maçı çevirmesi mi? Zor ama bence o da mümkün… Çünkü hala siyasi anlamda ‘ölüsü yüzde 40 alabilen’ bir lider var karşımızda.

Ama bunun için Erdoğan’ın ülkeye çizdiği istikamete dair güven vermesi, net ve samimi olması gerekmektedir.  Eğer Erdoğan ne yapması gerektiğini gerçekten bilmek istiyorsa MHP’lisinden HDP’lisine kadar ülkenin her rengine hitap edebilen, her etnik-dini-siyasi kökenden destek bulmayı başaran Ekrem İmamoğlu’nu yakından incelesin derim… 

Şimdilik bu kadar…