GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
4 Nisan 2021 Pazar

Tarihe geçen cuma vaazı!

Bugün Pazar...
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...
Bunu yaparken de...

O kıymetli anıları bugünlere taşıyan…

Herkesi saygıyla analım...

***

Yıl 1932, Çankaya…

Atatürk'ün sofrası…

Ruşen Eşref, Salih Bey, Falih Rıfkı Atay, Recep Zühtü ve…

Bir kaç bilim adamı…

Saatler gece yarısını gösteriyor…

Atatürk, aniden Salih Bozok’a doğru dönüp, soruyor:

“Yarın günlerden ne?”

Çocukluk arkadaşı, başyaveri Salih…

“Cuma efendim…” diyor…

Atatürk’ten gecenin zor sorusu geliyor:

“Peki, Hacı Bayram Camii’nde cuma vaazını kim verecek?”

Salih Bey şaşırıyor ama renk vermiyor:

“Bilmiyorum efendim…”

Gazi’den, beklemedik bir komut geliyor:

“Çocuk, git yarın vaaz verecek hocayı al gel… Bu gece soframıza misafir olsun... Mevsim kıştır…”

Salih Bey, yarım saat içinde hocaefendiyi Çankaya’ya getirir…

Hoca da “bilim sofrası” misafir olur…

***

Gazi Paşa kendisine portakal suyu ikram eder ve sorar:

“Hocaefendi yarın cuma hutbesi vereceksiniz, halka ne anlatacaksınız?”

Cami hocası, bekletmeden cevap verir:

“Günahtan, sevaptan bahsedeceğim…”

Atatürk ısrarla devam eder:

“Başka ne anlatacaksınız?”

Hoca şaşırmıştır:

“Allah’tan, peygamberden söz edeceğim…”

Atatürk, sormaya devam eder:

“Güzel, daha ne anlatacaksınız?”

Hoca, soru zincirinin sonunu merak etmeye başlar:

“Cennet’ten, Cehennem’den bahsedeceğim…”

Bunun üzerine…

Gazi Mustafa Kemal, adeta tarih dersi verir gibi şöyle der:

“Hocaefendi, binlerce şehidin kanıyla sulanan bu topraklar üzerinde hürriyet ve bağımsızlığımıza hangi imkansızlıklar içinde kavuştuğumuzu, devrimleri, okkanın gidip kilonun, arşının gidip metrenin geldiğini, zeki ve çalışkan Türk ulusumuza siz anlatmayacaksınız da kim anlatacak?”

***

Cami hocası kulaklarına kadar kızarır…

Mahcup olmuştur…

Atatürk, bakışlarını Salih ve Ruşen Bey’e çevirir ve şöyle der:

“Hocaefendi bu gece bizim misafirimiz olsun... Kendisini devrimlerimiz hakkında irşad (doğru yolu göstermek) edin… Yarın Hacı Bayram Camii’nde devrimlerimiz hakkında hutbe verecek… Hocaefendiye bir de yeni kıyafet dikilsin, bu gece…”

***

Ertesi gün…

O Hocaefendi…

Ankaralılar’ı aydınlatan bir konuşma yaptı…

Büyük ilgi gördü…

Şükranla karşılandı…

***

O günlerden taaa bu günlere…

Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı çevreler…

Ne acıdır ki…

Yıllarca bıkmadan, usanmadan…

Ulu Önder’in döneminde camilerin kapatıldığını…

Anlattılar, anlatıyorlar!

Oysa…

Belgeleriyle sabittir…

Kurtuluş Savaşı (1922) sırasında…

Yunan Ordusu’nun kaçarken yaktığı camilerden biri olan…

Eskişehir’in Milhalıççık İlçesi’deki Camiikebir Camii’ni…

1930 yılında…

Bizzat Gazi Mustafa Kemal Atatürk kendi parasıyla…

Yeniden inşa ettirmişti…

***

Önemli bir hatıra daha…

1930’un son ayı…

Kasırga Edirne’yi alt üst eder…

Başta Selimiye Camii olmak üzere…

Bir çok cami hasar görün, minareler yıkılır…

Atatürk, ilk iş Edirne’yi ziyaret eder…

Günlerden 25 Aralık’tır…

Selimiye Camii’ndeki incelemelerini tamamladıktan sonra…

Minberle avize arasında durur ve…

Çevresindekilere şöyle seslenir:

“Beyler, hiçbir dine bağlı olmayan kalp istirahattan mahrumdur… Bakınız ecdadımız İstanbul’un fethinden tam 125 sene sonra, bu şaheser camiyi İstanbul’da değil de Edirne’de yaptırmış; böylece Edirne’ye mührünü basmış, tapulaşmıştır… Büyük Usta Mimar Sinan, sanat ve din aşkıyla bu eseri bina etmiştir…”

Atatürk, işte böyle bir liderdi…

Nokta…

Sonsöz: “Bizim dinimiz, milletimize hakir, miskin ve zelil (zavallı, uyuşuk ve aşağılanan) olmayı tavsiye etmez… Tam tersine Allah da, peygamber de insanların ve milletlerin izzet ve şerefini korumalarını emrediyor… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”