GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
4 Ocak 2019 Cuma

Sustuklarımızın bedeli

Geçen yüzyılın alacakaranlığında vicdanlar sükût etti. Ve bu yüzyılın şafağında, çıkışsızla malul olduğunu gördü, insanlık.  

Sözün yalana dönüştüğü, kötünün iyiyi teslim aldığı, görüntü ve gürültünün değerli olanı bastırdığı bu çağda, sustuklarımızın vebali altındayız. Susarak boyun eğdiğimiz her şey bizi kuşatıyor. Hayatlarımız işgal altında…

Bununla birlikte, ötemizde berimizde, yanımızda, karşımızda, dost veya düşman bildiklerimizle yarış halinde, sustuklarımıza inat, hayata dair büyük laflar ediyoruz; suskunluğumuzu bastıracak nafile seslenişler, öylesine boşluğa doğru...

Bu meşum suskunluğun nedenleri muhtelif; Çıkarlarının gereği susmak, korkudan susmak, bilgisizliğin sessizliği, umutsuzluktan doğan sessizlik, beyhude itirazların yılgınlığıyla gelen suskunluk… Ve suskunluğu örtme telaşıyla yükselen bet sesler, satırlara dökülen aşağılık methiyeler…

Sistemin bekası için muktedirlerin bel bağladığı o kadar çok yalan var ki seç seç al… Veya kapa çeneni ki başın belaya girmesin!

Yalanın gündelik hayatı düzenlediği koşullarda, gündelik hayatın gürültüsüne karışan sessiz kalışlarımız, boyun eğişin karinesi değilse, nedir!

Hazin ama gerçek, her seçim olduğunda, oy kullanmaya gidiyoruz, sırf bu saçma gösteri sürsün diye… Ve sırf bu saçma gösteri sürsün diye, oy verdiklerimizin başımıza açtığı işlere kahir çoğunluğumuz katlanıyor, susuyor; ve çaresiz, olan biteni savunuyor.

Yönetmek bir kamu görevinin gereği iken, seçilerek oturduğu o makam koltuğundan bir kurtarıcı edasıyla nutuklar atan yönetici, tahammül ötesi…

Talip olduğu görevin gereğini yerine getirirken yurttaşına teba muamelesi yapan seçilmiş efendinin kibiri, can sıkıcı…

Efendiler tarafından yönetildikçe toplum daha yoksul, daha mutsuz ise ve bu bir rutin ise, durup düşünmek gerek; Onlar halk için çalıştıkça halk neden yoksullaşıyor?

Bu soruya yanıt veremiyoruz; çünkü tuttuğumuz siyasi partiyi doğru, diğerlerini yanlış bulmak suretiyle tuhaf bir denge yaratıyoruz. Böylece bütün siyasi partiler yandaşlarının koruması altında, insanlığın canına okuyor. Sonuç: Dünya nüfusunun dörtte üçü yoksul…

Dünya nimetlerinden mahrum bırakılan insanlık açlıkla terbiye ediliyor.

Tuhaf yaratıklarız. Kendi türümüzden efendiler edindik. Yetmedi, efendinin kulu kölesi olduk. Ve o efendilerin iktidarının bekası için aç kalıyoruz, ölüyoruz, öldürüyoruz.

Görüntünün ve gürültünün bayağılaştırdığı, satıhlaştırdığı insanlık sessiz sedasız tükeniyor…

Bu hengâmede bir sessizlik var; muktedirleri önce abad, sonunda da mahvedecek…