GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Kemal ARI
YAZARLAR
30 Nisan 2020 Perşembe

Şu virüs işi ne zaman bitecek?

Gerçekten hayatımızı alt üst etti.

Hiçbir şey eskisi gibi değil:

Ne gündelik hayatımız, ne evin içindeki hallerimiz ne de kendimize dair şeyler eskiye dair hiçbir benzerlik göstermiyor?

Şahsen ben, kendimden örnek vereyim; uzaktan eğitimle ders vermek zorundayım. Bu sistemin yararlı bir sistem olduğuna hiçbir zaman inanmadım, inanmıyorum.

Dostlar alışverişte görsün, çocuklarımız hepten eğitimden kopmasın diye zorunlu ve haklı olarak başvurduğumuz bir yöntem.

65 yaşının üzerindeki büyüklerimizle, yirmi yaşın altındaki çocuklarımıza çok üzülüyorum. Aylardır evlere kapandılar, dışarı çıkamıyorlar. Toplum içinden bütünüyle izole olmuş durumdalar.

Günü gelip de dışarıya çıkmalarına izin verdiklerinde, önemli bir uyum sorunu yaşayacaklarından eminim.

Gençlerimiz de öyle:

Hayatlarının en cıvıltılı dönemlerinde, hem de bu yaz günlerinde evlere kapanmak zorunda kaldılar.

Medyaya yansıyan, ölçüsüz şiddet kullanımına dayanan polisiye uygulamaları duydukça da ağzımın içini zehir gibi bir şey kaplıyor, gönlüm bulanıyor.

Hafta sonları uygulanan sokağa çıkma yasakları da ayrı bir şey:

Tamam; kapanıyoruz, kapanmalıyız; ama sonuçta ruh sağlığı bozuluyor toplumun.

Uzmanlar ve sorumlular artık pandominin bir platoya ulaştığını, aşağıya doğru ineceğini söylüyor e normalleşmek üzerinde duruyorlar.

Şahsen içimdeki ses, bunun daha çok erken olduğunu söylüyor.

Dişimizi sıkmalı, resmi çevrelerin almaya çalıştığı önlemlere kulaklarımızı açmalı ve bire bir uygulamalıyız.

Ama şu maske işi bir türlü çözülemedi:

Neredeyse üç hafta geçti, hala maske için beklediğim mesaj ve şifre gelmedi.

Beş ayrı maske almıştım, satışı yasaklanmadan önce, onları havalandırıp ikişer, üçer gün arayla kullanıyorum. Başka çarem de yok.

Kalkıp edinmek istesem, ne parasıyla bulabiliyorum, ne de parasız edinebiliyorum.

Çok kişinin de böyle olduğunu öğreniyorum, daha da canım sıkılıyor:

Sanki bu uygulama, “Arkadaş, salgın için maske kullanmalısın. Ama kullanama diye bizler maskeye ulaşmanın önüne geçiyoruz” der gibi bir şey.

Tamam, hiçbir yöneticimiz böyle düşünmez; ama sonuçta olan bu. Hala bu işi bir düzene sokamadık. Bu konuda psikoloji uzmanlarının pandomi sonrasında işlerinin çok yoğun olduğuna inanıyorum.

Bir şeyler var ki kafamı fena bozuyor:

Arabamın lastiği patladı, kalktım, bir sanayide lastik tamiri için bir lastikçi dükkânının önünde durdum.
Aaa…

Kimsenin ne maske taktığı var ne de sosyal mesafe kuralına uyduğuna…

Hatta orta yaşlı çalışanlar, daha gençlerle güreşircesine şakalaşıyorlar.

Para ödemek için servisin ön bürosuna giriyorum; gencecik bir kızımız, hiçbir önlem yok. Ne mesafe, ne maske, ne bir şey…

Uyarmaya çalışıyorsunuz; ben de yaparım bunu.

Ama insanımız da bir garip:

Tuhaf tuhaf bakıyorlar insana ve ben sanki çıkıntılık yapıyormuşum gibi bundan rahatsız olduklarını vücutlarına yansıtıyorlar.

Oysa bu Covid 19 adlı illetin, ne sinsi, ne bulaşıcı, ne saldırgan ve ne büyük tehlike olduğunu uzmanlar söyleyip duruyor.

Bunlara karşı daha dikkatli olmamız gerekmez mi?

Şimdi havalar da ısındı ya; insanlar hiçbir önlem almadan kendilerini güneşli ortamlara, deniz kıyılarına, parklara atma eğilimi içine girdiler.

Ne kadar polisiye uyarı yapılırsa yapılsın, kendi içimizden gelen bir öz denetim olmadan, bu işin yükünün altından kalkmamız olanaksızdır…

Çok özledim çok….

Virüssüz günleri çok özledim.

Öğrencilerimi, konferanslarımı, arada gidip gördüğüm tanıdık yüzleri görmeyi; hemen hemen her gün uğrayıp, mahallemizin yaşlılarıyla çay içtiğim kafemizde oturmayı çok özledim!

Ama arkadaşlar;

Bu güzel günlerin yeniden gelmesi için daha duyarlı, dikkatli ve tedbirli olmamız gerekiyor.

Aman dikkat…