GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Ocak 2020 Pazartesi

Şu halimize bakın!

Siyasal parti liderlerinin ve çevresinin Ankara’dan işaret ettiği kişileri oy vererek onaylamaya, kuralları kurnazlıkla geçersiz kılmaya ve aklına her geleni söylemeye “demokrasi” diyecek kadar şaşkın bir toplum olduk.

Geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanı şaşırtıcı bir açıklama yaptı. Birlikte ülkeyi yönettiği arkadaşlarını şikâyet ediyor. Halkbank’ı dolandırmaya teşebbüs etmişler… Kim bunlar? Dönemin Başbakanı Davutoğlu, Maliyeden ve ekonomiden sorumlu Babacan ve Şimşek, selefi Abdullah Gül. Bu teşebbüs ne zaman olmuş? Dört yıl önce… Açıklama şimdi yapılıyor…

Ve hemen ardından, Cumhuriyet’i islamlaştıracak adımlar atılmaya başladı.

“Ülke içeride ve dışarıda bunalıma sürüklenirken, İslam devrimi bu gidişi durdurabilir mi?” Yeni siyasetin acil gündemi…

“Okuyup iş güç sahibi olmak” tarih oluyor. Yapısal işsizlik sorunu baş edilecek gibi değil. Yüksek öğrenim anlamsızlaştı. Lise mezunu daha kolay iş buluyor.

Müslüman Arap ithal ediyor, nitelikli beyin gücü ihraç ediyoruz. İyi eğitim almış gençler ülkeyi terk etmeye başladı.

Para kazanamayan köylü tarımsal üretimden uzaklaştı. Ulusal tarım politikası, ithal tarım ürünlerinin altında kaldı.

Şirketlerin iflas ve konkordato haberlerinin günlük hava raporundan farkı kalmadı.

Ekonomik göstergeler iyimserleri bile endişelendiriyor.

Tank Palet Fabrikası 50 milyon dolarlık yatırım karşılığında Katar’a kiralandı. Yerli araba üreterek teselli bulacağız… Reis müjdeledi…

Mülteci sorunu büyüyor ve toplumda huzursuzluğun beslendiği kaynak olarak algılanıyor.

Beş milyon kadar sığınmacı müslüman Arap, birilerinin ülkeyi ele geçirmesini mümkün kılar mı bilemem, ama böyle giderse, ülkede yaşanan bunalımı çok derinleştireceği muhakkak.

Kadın cinayetleri ve intihar vakaları adeta toplumsal cinnet eşiğini işaret ediyor.

Şehirlerde ayaklanmaların başlama ihtimaline karşı Saray, kolluk kuvvetlerinin yanı sıra, kendisine bağlı güçleri devreye sokmayı planlıyor.

Güneydoğu’da seçimle gelen belediye başkanları bir bir görevden alınıyor. Kürtlerin memnuniyetsizliği giderek büyüyor. Bu keyfilik İzmir’de Urla’ya kadar uzandı.

İstanbul boğazında kanal açma fikri ortalığı karıştırdı. İşin ucu nereye çıkıyor belli değil.

Kışın orta yerinde orman yangınları birbirini izliyor.

NATO ile ilişkilerimiz sıkıntılı… AB ile ilişkilerimiz umutsuz vaka… ABD ile ilişkilerimiz dengeden çıktı… Rusya ile ilişkilerimiz bıçak sırtı… İran ile ilişkilerimiz bir iyi bir kötü… Suriye ve Irak ile ilişkilerimiz netameli… Doğu Akdeniz’de kıyamet koptu kopacak… Libya’ya asker gönderiyoruz… Uluslararası ilişkiler İhvan’a hizalanıyor…

Uzun sözün kısası, Türkiye yönetilemiyor; Muhtemelen sürükleniyor…

Ve Türkiye’yi köklü değişimin beklediği artık bir meçhul değil.

Ne ki, tam burada akıllar karışıyor. Çünkü hem iktidar hem muhalefet sıkıntılı…  

Siyasal temsil zaten bütünüyle sorunlu olduğundan, sokaktaki insanın eli kolu bağlı…

Böyle gitmeyecek. Ancak nasıl gideceğine dair ufkumuzun açık olduğu da söylenemez.

Karşı çıkmak için, yapa geldiklerimizi ve söyleye geldiklerimizi aşmak gerekiyor.

Yoksa bu cinnet eşiğinden geri dönmek mümkün olmayacak.