GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
11 Mart 2021 Perşembe

Sosyal medya bedava ekonomisidir

Bugün yine zamana tanıklık edelim. 1920’lerde ilk çıktığında radyolarda haber bülteninin arasında, başında, sonunda reklam girdiğinde Amerikan halkı reddetmiş, kapatmışlar radyoları, iade etmişler, “Böyle saçma şey mi olur?” demişler. “Haber mi dinleyeceğiz yoksa reklam mı dinleyeceğiz” diye… Bu reklam fikri büyük bir tepkiyle karşılanmış ama şimdi haberlerin öncesinde, arasında ve sonrasında reklam izlemek dünyanın en normal şeyi…

20 yıl önce bugünler için çok farklı bir internet tahayyülü vardı. Ama gördük ki; bilgi kaynağı şimdi, serbestlik, özgürlük, demokrasi gibi değerlerden bambaşka bir noktaya doğru evrilmiş durumda. Tamamen tekelleşmenin olduğu, 3-5 şirketin elinde tuttuğu ve bu ekonominin de reklam üzerinden döndüğü bir yapı hayatımızı elinde tutmaya çalışıyor. Şahsen ben kendimi korumaya çalışıyorum, daha önce yazdığım yazılarda anlattığım yöntemlerle ama

Bugün artık binlerce insan vahşi kapitalizmin hakim olduğu ülkelerde sosyal medya üzerinden gelir elde etmeye, varlığını büyütmeye çalışıyor. Ben de çok sayıda yazıda bunları anlamaya çalışıyorum. Sosyal medya zenginleri ve zengin olma hayali kuranların kullandıkları platformlar ise sadece 5 farklı şirkete ait. Bu 5 büyük sosyal medya şirketi ekonomik ve sanal büyüklüklerinin gücüyle devletlere bile kafa tutabiliyor.

Hatta bu beşlinin sahip olduğu pazardan pay almak, kendilerine rakip olmak da imkansıza yakın görünüyor. Şimdi “İnfluencer” zamanı. Ne demek bu: Etkileyici pazarlama ya da özgün adıyla Influencing, sosyal etkiye sahip olan İnternet ünlülerinin onaylarını veya ürün yerleşimlerini içeren bir sosyal medya pazarlaması türü…

Mesele bedava ekonomisi ile başlıyor. Bu kullandığımız platformların hepsi bedava… Bilgisayarı ya da telefonu, tableti açıp internete girerek kullandığımız uygulamaların, sitelerin tamamına yakını ücretsiz. Google’a giriyorsun bir arama yapıyorsun, aradığını buluyorsun, işini görüyorsun ama bunun karşılığında bir ücret ödemiyorsun. Birilerini takip etmek, eğlence, bilgi, haber alma, haber verme maksadıyla Twitter’a girme, Twitter’da, İnstagram’da, Facebook’ta hesap açma, oradan bir şeyler paylaşma olabilir. Bunları yapıyoruz fakat kimseye hiçbir ücret ödemiyoruz, “bize para ver” diyen, soran da olmuyor. Oysa gerçekten kullanıcı açısından bedava bir dünya burası.

Belki para vermiyoruz ama başka bir şey veriyoruz biz bu dijital internet şirketlerine. Zamana tanıklığın sözü; “Bir şeye para ödemiyorsan oradaki ürün sensin” … Oradaki ürün “verimiz”. Biz neyi beğeniyoruz, neyi tıklıyoruz, neyi arıyoruz?

Bir ülkede bir oteli merak ediyorsunuz diyelim. Arama motoruna yazdın mı, yazdın. Ve de yandın. Artık o otelde kalsan da kalmasan da sana reklamları yağacak. Ben prensip olarak kitaplarımı kitapçıdan alırım. Pandemide bu değişti; internet alışverişi başladı, şimdi 10 ay önce satın aldığım kitabın reklamı ile hâlâ boğuşuyorum.

Facebook, İnstagram’ı, WhatsApp’ı satın aldı. WhatsApp şu anda benim bir numaralı iletişim aracım. WhatsApp nasıl para kazanıyor? Aslında bizim oradaki yazışmalarımızdan gelen verileri alıp yaşıyor Facebook. Kişisel hesabında veya WhatsApp’taki yazışmandan Facebook hesabında sana reklam çıkartıyor oradaki mesajlarına istinaden. Bir başka ifadeyle bu şirketler sizin verilerinizi monetize ederek bedava bir hizmet sunmuş oluyorlar. Bedava bir içerik sunuyorlar ama senin verini alıp malını satmak isteyen, ürününü satmak isteyen, kendini görünür yapmak isteyen şirketlere veriyorlar ve şirketlerden parayı kazanıyorlar.

ABD’de siyasiler de Facebook’tan, Twitter’dan, Google’dan verileri alıp ”target” yani hedefli, spesifik olarak bir gruba mesela oy vermeyecek, sandığa gitmeyecek olan bir gruba seçim öncesindeki bir iki ay boyunca bombardıman yapıyor, “Lanet olsun” dedirtip onları “Sandığa gideceğim, Trump’a oy vereceğim” dedirtmeye çalışmışlardı.

Parayla satamıyorlar
Kısa bir süre Linkedin’de gezdim. Şimdi hiç girmiyorum. Sözde bedava kanallar. Reklamsız alacaksan parayla. Youtube tutturamadı Linkedin hiç tutturamaz bence… Sürekli reklamlar geliyor, “Biri profiline baktı” gibi merak uyandırıcı mesajlar. E ne yapayım baktıysa.

Özetle paralı üyelik sistemini başaramadıkları için başka bir model buldular. Internet reklam haline gelmiş durumda. İnternet dediğimiz şey artık  billboarddan ibaret… Sabahtan akşama kadar Google’a, Facebook’a, Twitter’a, İnstagram’a giriyorsun ve bu şirketlerin tek bir amacı var; sana reklam göstermek. Senin vaktini, ilgini alıp şirketlerin reklamını sana göstermek.

Son dönemlerde veri fiyatı petrol fiyatını geçmiş… Şu anda dünyanın en değerli şeyi veri aslında. Bu şirketlerin de içinde bulunduğumuz sosyal medyalarında belirli algoritmaları var. Mesela ben bir post attığımda bunu yüzde 2’sine kadar gösteriyor, yüzde 2’yi aşmak istiyorsan ya algoritma dostu bir şey üretmen lazım ya da reklam veriyor olman lazım. Büyük firmalar var, siyasiler var, bir şeyleri değiştirmek isteyenler var, sesini her yere duyurmak isteyenler var.

Bu reklamları veriyorlar. Cambridge-Analytica en son çıkan büyük skandallardan bir tanesiydi. Anımsayalım: Facebook–Cambridge Analytica veri skandalı: Cambridge Analytica'nın 2014 yılında toplamaya başladığı yaklaşık 87 milyon Facebook kullanıcısının kişisel olarak tanımlanabilir bilgilerinin toplandığı bir veri ihlalidir. Facebook, verilerin uygunsuz bir şekilde toplandığını belirterek kamuoyundan özür diledi. Özür yeter mi. Yetmedi Facebook’a büyük cezalar kesildi.

Bu şirketler nasıl böyle güçlü hale geldi?  Bir sonraki sosyal medya yazısında bu soruya karşılık arayacağız.