GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
6 Haziran 2019 Perşembe

Sosyal demokratların işi zor

İzmir’de yirmi yıldır iktidarda olan sosyal demokratların durumunu tartışmak artık bir zaruret.

Seçim dönemine girdik… Seçimden yeni çıktık… AKP’nin ekmeğine yağ sürüyorsun… Erdoğan’a mı çalışıyorsun!.. Ve benzeri gerekçelerle bastırılan farklı sesleri, farklı düşünceleri daha uzun süre bastırmak mümkün olmadığı gibi anlamlı da değil.

Yeterince yutkunduk; artık sustuklarımızı yavaştan dile getirmenin zamanıdır.

Bilindiği üzere, İzmir, Erdoğan yönetimine direnişin sembolü olmuş bir şehirdir. Dolayısıyla, muhalif oylar, seçim kazanmaya en yakın duran CHP’de birleşti.

Gelin görün ki CHP’nin İzmir’de kolaylıkla seçim kazanmasını sağlayan Erdoğan faktörü, yarattığı kolaylıkla CHP’yi atalete sürükledi. Ve İzmir’de zahmetsiz seçim kazanmaya alışan CHP’nin özensiz tutumu seçmende soğukluk yarattı, fatura da sosyal demokrasiye çıktı.  

Ne yazık ki, “çantada keklik” gibi görülen İzmir’in muhalif tutumu, CHP’de kümelenen, -bence siyasi kimliği hayli bulanık ve yetersizlikle malul- çıkar grupları tarafından istismar ediliyor.

Tabiatıyla, İzmir’de iktidarı ele geçirmek için en uygun parti CHP olunca, ideolojik tercih de sosyal demokrasi oldu. Yapılan edilen her şeye, uysa da uymasa da, sosyal demokrasi yaftası yapıştırmak trend oldu.

İşte bu trend, zihinlerdeki olumlu sosyal demokrasi fikrinin sonunu getirdi. Sosyal demokratlara güven çok sarsıldı.

Bir şehir düşünün, 20 yıldır sosyal demokratlar iktidarda ve seçimlerden sonra göreve başlayan yeni başkanların en büyük sorunu, kendilerinden önceki dönem…

Aziz Kocaoğlu, yaptıklarını ettiklerini derleyip toplayıp bir model oluşturmaya çalışıyor; Ortaya çıkması muhtemel “İzmir Modeli” sosyal demokratlara ne ifade eder, bilemiyorum…

Sosyal demokrasi, geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren, sistemde denge unsuru konumunu kaybetmiş ve kuzey Avrupa hariç, Dünya’da sürekli alan kaybeden bir ideoloji olarak gözden düşmüştü. Öyle ki sosyal devleti mümkün kılan “fazla” sistemden çekilmiş, yoksullara hibe ekonomisiyle destek olma yoluna gidilmişti.

Elan sistemde böyle bir para fazlası olmadığı halde, sosyal demokratlar bu sorunu yok sayıyorlar; Kendilerini ciddiye almıyor, olabilirler mi?

Sistemde sosyal demokratların aşamadığı yakıcı sorunlara rağmen, bir de yerelden başlayacağı iddia edilen demokrasinin inşasına ve iktisadi kalkınmaya dair iri iri laflar, sosyal demokratların inandırıcılığı ve samimiyeti konusunda kafaları iyice karıştırıyor.

Kaldı ki merkezi yönetimlerin yeryüzü ölçeğinde iyice güçlenmeye başladığı kimsenin meçhulü değil. Ülkede, Saray izin vermedikçe yerel yönetimler nefes bile alamaz duruma getirilmişken, gerçeği ziyadesiyle zorlayan açıklamalar inandırıcı olamıyor.

“Sosyal demokrasinin yüzyılda durumu ve sorunları” üzerine yapılmış nitelikli çalışmalara ihtiyaç var. Ve bu eksiklik endişe verici boyutta olmakla birlikte, pek ciddiye alınmıyor.

Hal böyle iken, sosyal demokrasi fikrini çözüm yolu olarak görenlerin, dahası sosyal demokrat hareketin öncülüğüne soyunanların, içi boşalmış veya anlam kayması nedeniyle içeriği sorunlu hale gelmiş kavramlarla meseleleri dile getirmesi çok umut kırıcı...

Gerçek çıplak; endüstri toplumunda ortaya çıkan değişimi, yeni sosyolojiyi, üretimde yapay zekânın getirdiklerini konuşmadan, sosyal devletin durumunu ve açmazlarını tartışmadan, sosyal demokrasinin geleceğine dair bir fikrimiz olamaz.

İmamoğlu’nun ülkeye umut olurken kullandığı dil ve politik yaklaşım, tam olarak ikibin öncesinin merkez sağ politikalarına karşılık geliyor. Sosyal demokratların bu gerçekle bir şekilde yüzleşmesi gerekir. Aksi halde, kişi kültüne dayalı muhafazakâr politikalar kaldığı yerden devam eder. Erdoğan gider İmamoğlu gelir…

İmamoğlu faktörünün ülke çapında tetiklediği hareketlenmeye nasıl eklemleneceğini düşünmek için sosyal demokratların fazla zamanı kalmadı. İç dinamikler çalışmaya başladı.

“Maksat siyaset olsun, dostlar alışverişte görsün” kafasıyla siyaset yapmaktan vazgeçmek lazım.

NOT: Sosyal demokrasi kapitalizmin şusudur busudur, diye yorum yazacaklardan ricamdır; Dişe dokunur bir şeyler yazın da herkes yararlansın.

Yoksa ideolojilerin kapitalist sistemle al gülüm ver gülüm ilişkileri üzerine ben de yazarım.