GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
28 Eylül 2017 Perşembe

Sonunda dibe vurduk galiba…

Galiba diyorum ama dibe vurduğumuz bir gerçek. İnsanlık durumumuz dibe vurduğumuzu gösteriyor. Ancak, dibe vurup yükseleceğimizi zannedenler fena halde yanılıyor. Yaşanan olaylara bakılırsa, dipten sürünmeye devam edeceğiz. Zaten dibe vurup zıplamak, bir züğürt tesellisidir.

Tutuklu HDP milletvekilinin 78 yaşında vefat eden annesinin mezarlıkta başına gelenler… Adana’da, korna çalan sürücüye saldıran, dövmekle yetinmeyip yerde yatan adamın bir de arabayla üzerinden geçen üç kişinin saçtığı dehşet… Eğitim müfredatını protesto eden gençlere sopalarla saldıranların sınırsız öfkesi… CHP milletvekilini telle boğmak isteyen öğretim görevlisi… Yaklaşık 3.5 aydır açlık grevinde olan Nuriye ve Semih’in tutukluğu… “İmkânlar el vermediğinden” duruşmaya getirilmemeleri ve gıyabında görülen davada, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi… Bunlar bir gün içinde yaşanmış olup basına yansıyan olaylardır.

İnsan bu kadar kötü olmayı nasıl beceriyor? Akıl ve vicdan neden sükût ediyor? Kendi türünden nefret eden insan suretinde yaratıklar nasıl yetişiyor ve neden bu kadar çoklar? Ne oldu da, hayata ve kendi türüne böyle düşman oldular?

Tamam, herkes birbirini sevmek zorunda değil ama saygı göstermek zorunda… Yok edici nefretle yaşamanın insani bir tarafı yok.

Sonun başlangıcı izlenimi veren olaylara tanıklık ediyoruz. Endişeliyiz, olacaklardan korkuyoruz. Jeopolitik sarsıntı sanki iktidarı yoldan çıkardı; İslam kültürüne dayalı yeni devlet fikri, ülkeyi fazlasıyla zorluyor, yoruyor.

İktidar zümresinin şark kurnazlığı gündelik hayatı kuşatırken, her an için, insanın zekâsıyla alay eden yeni bir uygulama sinirleri bozabiliyor. Toplum asabileşti. Çaresizlik çok derinden hissedilir oldu. İktidar kadrolarınca bir sorun veya çözüm yolu dile getirilirken, kendi içinde tutarsız ve çelişkili açıklamalar birbirini izleyebiliyor. Yönetememek, iktidarın başat sorunu oldu.

Yaşanan bir paradigma çökmesidir. Saray İslamı, yönetimde adaleti yok etti. Hukuk sistemi işlemiyor. Parlamenter rejim bloke edildi. Cumhuriyet’in kurumları çalıştırılmıyor.

Ekonomideki fazlayı gözüne kestiren islamcı iktidar çevreleri, servetin el değiştirmesine yönelik tasarruflarıyla ekonomiyi çok fazla zorladılar. Holdingleşen tekkeler, inancı metalaştırdı.

İslamcıların kültürel iktidarını tesis etmek için, Cumhuriyet dönemi eğitim sistemi yerle bir edildi. Dindar ve kindar kuşaklar geliyor.

Bölgede oyun kurucu olmak, bölge siyasetinin önemli aktörü olmak gibi iddialarla ortaya çıkan islamcı iktidar grubu, yanlış üstüne yanlış yaparak neredeyse dünyayı karşına aldı. Türkiye, uluslararası alanda büyük prestij kaybına uğradı.

Doğu-Batı hattında gerilen ülkede, demokrasiyle mi, otokrasiyle mi yönetilsin tartışması var. Kışkırtılan batı düşmanlığı, Türkiye’nin 300 yıllık batılılaşma meselesine ve demokrasi mücadelesine çok zarar verdi. Ülke, Doğu-Batı ekseninde ciddi bir yarılma ve ayrışmanın eşiğine geldi.

Son olarak, Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetimi ile yaşanan kriz de gösteriyor ki ülke yönetimi durmadan ya yanıltılıyor ya aldatılıyor…

Dış politikadan kamu düzenine, ekonomiden eğitime, adaletten insan haklarına, devleti devlet yapan kurumlar ve değerler sistemi, keyfi bir yönetim anlayışına feda edildi. Güvende ve huzurlu olduğunu söyleyebilecek çok az insan kaldı.

Galiba dibe vurduk...