GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Serdar DEĞİRMENCİ
YAZARLAR
5 Ekim 2019 Cumartesi

Sonbahar

“Eylül toparlandı gitti işte

Ekim falanda gider bu gidişle.”

demiş ya Turgut Uyar:

İşte böyle bir Ekim başında Foça’da deniz sütliman…

Yaprak kımıldamıyor…

Sokaklar tenha; o cıvıl cıvıl kalabalıklardan eser yok… Sakin bir sessizlik sarmış dört bir yanı…

 Cemal Süreya’nın dizeleri gibi; her yer ayrılık ve hüzün kokuyor…

“ En çok sesini aradım,

Gözlerin asılı bıraktıkları yerdeydiler hala

Sözlerini sildi zaman…

Dedim ya Eylül’dü

Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.”

                                                                ***

Limanda sıra sıra dizilmiş kayıklar, rüzgarın söylediği ninniyle hafif hafif sallanıyor… Ağlarını temizleyen balıkçılara, aç gözleriyle bakan kediler eşlik ediyor… Sağa, sola sere serpe uzanmış köpekler ise tembel tembel yatıyor…

Eğri boynu, kocaman kırmızı gagasıyla, artık Foça’nın ayrılmaz bir parçası olmuş bembeyaz pelikanlar; bir yeni gelin edasıyla masmavi denizin üstünde kayarak günlük voltalarını atıyorlar… Her zaman çığlık çığlığa olan martılar bugün garip bir suskunluk içinde… Bu derin sessizliği Turgut Uyar’ın dizeleri delip geçiyor:

“ Ve bir şarkı başlar kahvelerin birinde

Bizi ömrümüzden alıp götürür

Bir şarkı fasl-ı Hicaz’dan.”

 Şarkı olurda, Avni Anıl unutulur mu?

Cahit Öney’in güftesiyle sesleniyor yıllar öncesinden:

“ Ağla çeşmim eski lezzet kalmamış peymanede

Nerde saki ehli dil yok meclis-i meyhanede

Ey gönül alem değişmiş gayri feryat eyleme

Nerde saki ehli dil yok meclis-i meyhanede.”

                                                                              ***

Güneş, güne elveda dedi, demek üzere… Denizi kırmızıya boyayarak yavaş yavaş batıyor… Oturduğum barın penceresinden uçsuz bucaksız denize bakıyorum. Akşamın karanlığı yavaş yavaş çöküyor. Motorlu kayıklar keyifli keyifli, pat- pat sesleri eşliğinde arkalarından bembeyaz köpükler çıkartarak limana dönüyor. Denize açılan tahta iskelenin ucunda iki sevgili öpüşüyor…

Barmenlerde bir telaş, bir telaş… Bardaklar bir kez daha parlatılıp, akşama hazır hale getiriliyor. Bara erken tünemiş bir iki kişi ağız dolusu kahkahalarla akşamı karşılıyor. Gökyüzünde tek- tük yıldızlar beliriyor… Attila İlhan’ın dizeleriyle akşam çöküyor:

“ Oysa ben akşam olmuşum

Yapraklarım dökülüyor

Usul usul

Adım sonbahar.”