GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nuray ÖTGÜNÇ
YAZARLAR
21 Aralık 2011 Çarşamba

Siz kimi kandırıyorsunuz?

Türkiye’nin giderek artan dış borçları Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i korkutmamış. Gazetelere verdiği beyanatta öyle diyor sayın bakan.
Dış borcumuz şu kadar. İç borç şu kadar. Cari açık falan filan…
Her şey yolunda imiş…
Gerçi özelleştirmelerden elde edilen paraların nerelere harcandığını hiç karıştırmıyor, hiç sormuyorum.
Belki onlarda deprem vergileri gibi duble yollara gitmiştir.
Benim sormak istediğim asıl soru Türkiye’de dolaşan sıcak para.
Hani şu birilerinin kar etmek için ülkemize döviz getirip, getirdiği dövizleri Türk parasına çevirerek faiz, borçlanma kağıdı, hisse senedi vs. aldığı. Kar ettikten sonra parayı tekrardan dövize çevirip gittiği, bizim de sevindirik olarak; "yaşasın gökten döviz yağıyor hadi hep beraber yiyelim’’ modunda olduğumuz paraları soruyorum.
 
Sonracıma adamların hepsi aynı anda adı sıcak para olan paralarını alıp gidince, ekonomik krize neden olan paraları soruyorum.
Tıpkı birilerinin, bazı şeyler işlerine gelmeyince, sıcak parayla şişirdikleri ekonomik balonunu patlattıktan sonra yaşanan 2000-2001 ekonomik krizinde olduğu gibi.
Evet, soruyorum artık üretmekten ziyade de tüketen bir Türkiye’de, Türkiye’yi krizlere açık hale getiren sıcak paranın şu anki büyüklüğünü.
Ben ekonomist değilim.
Ayrıca hiç anlamam hesaptan kitaptan. Hayatım boyunca adına matematik denilen dört işlemden hep nefret etmiş, zaten hiçbir zaman kafam da basmamıştır.
Ama aptal değilim. Kör hiç değil…
Aslına bakarsanız herkesin ampulle aydınlanmaya çalıştığı bana göre karanlık olan bu günlerde en büyük sorun, bilmediğimiz kişiler tarafından bazı piyonlara oynatılan oyunların farkına varmayışımız.
Farkına varsak da, ya bir şey yapamayışımız ya da çoğunluk gibi kayıtsız kalışımız.
 
Asgari ücrete 19 lirama 20 liramı zam yapalım tartışmalarının yaşandığı şu günlerimizde halkın sürekli aptal yerine konulması, oynanan rakamlarla, çarpıtılmış istatistiklerle her şeyin mükemmelmiş gibi gösterilmesi, birilerinin buna inanıyormuş gibi yapıp "hanginiz açta açıktasınız" diye utanmadan sorabilmesi açıkçası gücüme gidiyor.
 
Sözün özü bence bu söylemler Titanik’in çarptığı buzdağının görünen yüzü.
Peki, görünmeyen yönü?
 
Kısacası borçla yatıyoruz, borçla kalkıyoruz.
 
Her sabah borç elbisesini giyip kapıdan dışarı çıkıyor, her doğan çocuğumuzu borçlarıyla birlikte doğuruyoruz.
 
Borçlarımızı borç ödüyoruz.
 
Bedelli askerlik sayesinde vatan borcunu bile bankalara 12 ay borçlanarak borçla ödüyoruz.
 
Bu durumda ben de sormak istiyorum, hicap duygusundan yoksun siyasetçilere.

Siz kimi kandırıyorsunuz?