GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
11 Ekim 2019 Cuma

Siyaset insanı

“Siyasetçi” ile “siyaset insanı” farklı şeylerdir…

Deyim, aslında “siyaset adamı” şeklindeydi. Ancak son yıllarda ve haklı olarak “cinsiyet ayırımı” tarzında düşünüldüğü için herkesi kapsayacak tarzda “siyaset insanı” olarak kullanılması daha doğrudur. Tıpkı artık “iş insanı” dendiği gibi…

Siyasal faaliyette bulunan herkesi “siyasetçi” olarak nitelendirmek mümkündür…

“Siyaset insanı” ise çok yönlüdür ve belirli nitelikleri taşıyanlarla ilgilidir. Bu sebepledir ki; “siyaset insanı” pek çok sahada bilgi ve birikimin sahibidir…

O yeri geldikçe bestekar, yeri geldikçe şair ve yeri geldikçe de yazardır…

Roman yazar, makale yazar, hikaye yazar…

Bu gün böyle bir arkadaşımdan söz edeceğim…

***

Aynı dönemde, 20’nci dönemde beraber TBMM’de bulunduk.

Aynı partide görev yaptık.

O Konya Milletvekiliydi ve aynı zamanda akademik bir kariyere sahipti…

Bugün de Selçuk Üniversitesi’nde göreve devam ediyor.

Gerçek bir “siyaset insanı” olduğu gibi, iyi bir mimar ve fakat çok iyi bir arkadaş…

TBMM’de çok gayretli olan milletvekillerinden biriydi... Hem TBMM kürsüsünde ve hem de grup toplantılarında düşündüklerini açıkça söyleyenlerdendi…

Birkaç gün önce kargodan bir paket aldım.

Açtım, baktım:

Kapakta artık kırlaşmış ve oldukça uzun saçları ile bir güzel fotoğraf ve dostum, arkadaşım Ahmet Alkan

Kitabın ismi ise “kendisi ile müsemma” bir isim:

“Naz Demi…”

Birinci sayfada beni onurlandıran bir ithaf yazısı…

Ve hemen ikinci sayfa da muhteşem bir dörtlük:

 

Habersizce geçip gitti kış acı bahar.

Yaz demindeyim,

Aldık hevesimizi gam mevsiminden

Haz demindeyim.

Tükendi nice hasretler, ayrılıklarla,

Bir ömür sensiz,

Gurup vaktinin o dingin ve huzur yüklü,

Naz demindeyim…

***

Bir yılda dört mevsim var diyor Ahmet…

Ama bir de beşinci mevsim var:

SEVDA MEVSİMİ…

 

Alsa da gönülden felek her hevesimi,

Yine de tükenmez ömrün Sevda Mevsimi.

Silse de zaman aynadan gençlik resmimi,

Yinede tükenmez ömrün Sevda Mevsimi…

 

Sonra bir “DÖNÜŞ” hikayesini mükemmel anlatan dörtlük:

 

Gittim sensiz savrulup iklimden iklime,

Dolaşıp bir ömür mevsimden mevsime.

Kapılıp ak saçlarımda gençlik hevesime,

Son güz yağmurlarıyla sana döndüm Yar…

***

“Siyaset insanı” hiçbir zaman ve zeminde “siyasetten” uzak durmaz. Her hangi bir parti ile doğrudan ilgisi olmasa bile o her zaman siyasetin içindedir. Çünkü “siyaset” bir hayat tarzıdır ve ancak hayata veda ile biter…

Ahmet de öyle…

“Sükut-u Hayal”de bunu çok güzel dile getiriyor ve hem de mükemmel bir eleştiri ortaya koyuyor… Ama önce O’nun birkaç satırını da yazmalıyım:

 

“…beklentiler yüksekti. Her şey Türkiye içindi. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı… Fakat iktidar zor işti. Gücü elinde tutanın bu gücü doğru kullanması daha da zor işti. Bir süre sonra hayal kırıklıklarımız başladı. Dün “istişare” esastır diyen kadim dostlara “bu yanlıştır” demek “muhalif” olmak demekti artık. Ömer’i kılıcıyla düzelten Ali öyküleri de gündemden düşmüştü. Bir muhasebe ya da mecalsiz bir isyan olarak çıktı bu dizeler…” diyordu sevgili Ahmet…

 

İşte “Sükut-u Hayal”den bazı mısralar…

 

Tevazu ile kurulan gönül sofralarından,

Yediğimiz her lokmaya yeni bir vicdan indi.

Yılarca uzak durduğumuz şaşaanın tahtından,

Hanemize tanımadığımız bir sultan indi.

Çatladı ar damarları, çatlayan asumandan,

Dört bir yana arsız bir iftira, bir talan indi.

Durup baktık içimize sinmeyen bu yağmadan,

Çilekeş neslin gönlüne, kapkara hicran indi.

Artık bitmez sandığımız o baharın ardından,

Son demimize yine sapsarı bir hazan indi…

 

Eline, kalemine, bilgine ve gönlüne sağlık aziz dost Ahmet Alkan…