GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
28 Kasım 2020 Cumartesi

Sinemanın gelmiş geçmiş en yakışıklısı

An itibarıyla…

77 yaşının olgunluğu içinde diyeceğim, ama değil…

Hala…

Müthiş hareketli…

Ve de hala acayip yakışıklı…

Kadınlar nerede görse dönüp dönüp bakıyorlar…

Mavi gözleri ışıl ışıl…

Atletik yapısında minicik bir sarkma bile yok…

İstese…

Hala TV dizilerinde kameraları çatlatır!

***

Bu 77’lik yakışıklının beylik iki sözü var…

Bi’röportajında diyor ki:

“Cüzdanın ne kadar doluysa o kadar yakışıklısın!”

Bi’tane daha var…

O, bundan da ilginç:

“O kadar çok kadın beni arzuladı ki; ilişkilerim uzun sürmedi…”

***

Çerkes kökenli, Adana doğumluydu…

Babası devlet memuruydu…

Bu nedenle şehir şehir dolaştı…

Her okulu başka bir kentte tamamladı…

Sonunda…

Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden diploma aldı…

Cünayt Gökçer ve Haldun Dormen’in öğrencisi olarak ün yaptı…

Tiyatro en büyük aşkıydı…

Gelecek vaat eden bir aktördü; adeta doğuştan sanatçıydı…

Görsel cazibesi…

Oynadığı tipleri de yüceltiyordu…

Şaka gibi…

Tam 60 yıl önce…

“Tarla Kuşu” ile sahne tozu yutmaya başladı…

O oyundaki rolü unutulmazdı…

Bi’de Türkiye’nin 45 yıl önce nefes nefese izlediği…

Müjde Ar ile senaryo gereği yasak aşk yaşadığı…

“Aşk-ı Memnu”ndaki “Bihter” rolü patlamasına neden oldu…

***

Hepsinde ne ölçüde mutlu oldu bilinmez ama…

Dört kez evlenip boşanarak, kendi çapında rekor kırdı…

60’lı yıllarda tiyatro ve sinema oyuncusu Zeynep Tedü ile…

70’li yıllarda İpek Eken ile…

80’li yılların ortalarında Amerikalı eşiyle…

Ve…

90’lı yılların sonunda…

İzmirli Emel Tanış’la dünya evine girdi…

Ne ilginçtir ki…

Tüm eşleriyle hep nikahtan üç yıl sonra boşandı…

İki ayrı eşinden iki kızı var…

***

Dayanılmaz kadınların dayanılmaz erkeği olmak…

“Üç kuşağın gençlik idolü” olarak anılmak…

Kolay değildi…

Yine de…

Türkiye’nin en güzel kızları İzmir’den çıkar sözünü kanıtlarcasına…

Kimseler bilmez ama…

İlk nişanlısı İzmirli’ydi…

Taaa, 50-55 yıl önce…

Buca’daki Hipodrom’un Müdürü Bülent Bey’in kızına vurulmuştu…

60’lı yılların başında nişanlandılar…

Şöhret basamaklarını yeni yeni tırmanıyordu o yakışıklı aktör…

Bazen özel otomobili…

Bazen de taksi ile Buca’ya gelir…

Elinde çiçek buketi herkese hava atardı…

***

Çok gençti ama konservatuvar eğitimli olduğu için…

Senaryo’da çok seçiciydi…

100’den fazla film çevirdi…

Ancak…

Oynadığı karakterler çok ilginçti…

Yeşilçam’da ilk kez görülüyordu…

Esas oğlanı oynasa da o rolü kendisine yakıştırıyor…

İkinci rollerde bile adından söz ettiriyordu…

Zaten canlandırdığı tümkarakterlerde ön plana çıkınca…

Doğal olarak seyirci hep O’dan söz ediyordu…

***

İki harbi pişmanlığı var ki; bunları 70’li yaşlarında söyledi…

Birincisi:

“Türkiye'den gitmek için erotik filmlerde oynadım... Amerika’yı da ikinci vatanım olarak görüyorum…”

 

İkincisi:

“25 yaşında İngilizcem iyi olsaydı, bugün Richard Gere olurdum…”

***

Yine de hevesi kursağında kalmadı…

50 yıl önce..

Türkiye’de çekilen ve yıllarca sansüre takılan…

Hollywood yapımı “Paralı Askerler” filminde…

Tony Curtis, Charles Bronson ve Michele Mercier ile oynadı…

Amerika’dan teklifler yağmış ama…

Bi’türlü o büyülü dünyanın aktörü olamamıştı…

***

70’li yıllarda öylesine ünlü olmuştu ki…

Genç kızlar O’dan imza almak için sıraya giriyordu…

Aynı zamanda…

Arkeolojiye gönül vermiş bir aktördü…

Bergama’ya vurgundu, mesela…

Şaşırırsınız…

Fi tarihinde Herakles Heykeli’nin ülkemize getirilmesi için…

Yoğun çaba sarf etmiş bir aktörden söz ediyoruz…

***

Dört kez evlenip, boşanmış biri olarak…

İnandığı bir söz var:

“Erkekler hovardadır; kadınlar ise çapkın!”

Tecrübe mi, desek acaba(!)

***

Hülya Avşar ilk filmini O’nunla çevirdi…

Şimdi sorun, “Ben, Hülya ilk göz ağrısıyım” diyecektir…

O yıllarda…

Yeşilçam’ın kralı tekti; Ayhan Işık’tı…

Bir de “Çirkin Kral” vardı; Yılmaz Güney

“Yeşilçam’ın Prensi” de bu hikayenin kahramanıydı…

***

Hayatı dolu dolu yaşayan…

Yeşilçam’ın…

Gelmiş geçmiş en yakışıklı aktörü’nü…

Salih Güney’i…

Hatırlatmaya çalıştım sizlere…

Bodrum’da yaşıyor, gönlünce…

Bir Amerikan firmasının temsilciliğini yapıyor…

Yüzüyor…

Atı var; her gün onunla dolaşıyor…

Hayatını arkeolojik kazılara adamış vaziyette…

Antik dönemdeki gibi Teos’ta aktörleri buluşturuyor…

***

Bitiriyoruz…

Röportajlarında sakınmadan söylüyor…

Kendinden son derece emin…

Diyor ki; 77 yaşın tecrübesiyle:

“Aşkı yaşadım ama hiçbiri uzun sürmedi… Suçlusu ben değil, kadınlar... O kadar çok kadın beni arzuladı ki; bu da ruhumu okşadı... Hayatıma giren kadınlar da beni paylaşmak istemedi…”

Son filmini 10 yıl önce çekti…

Belirli bir rol’ün oyuncusu olmadı…

Bu nedenle hiç rakibi olmadı…

Kötü adam da oldu; polis ya da gangster de…

Ama…

Yine de romantik rollerin vazgeçilmez prensiydi…

Kadınlar öyle diyor!

Nokta…

Sonsöz: “80’li yıllarda darbe olacağını biliyordum… Bu gidişat kötü dedim ve ülkeyi terk ettim… Amerika’dan döndüğümde üç yıl geçmişti bile… / Salih Güney – Sinema Oyuncusu…”