GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
17 Şubat 2021 Çarşamba

Selam olsun İzmir İktisat Kongresi'ne!

Bugün 17 Şubat... Çok değerli bir gündeyiz… Emperyalizmi İzmir’de denize döken muzaffer orduların başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları tam beş ay sonra 17 Şubat –4 Mart 1923 tarihlerinde önceden tasarladıkları İktisat Kongresini İzmir’de topladılar.

Şunu unutmayalım: Cumhuriyete ait iktisat politikalarının başlangıç hedefleri, İzmir İktisat Kongresi’nde atılmıştır. Kongre, 9 Eylül kurtuluş bayramımızdan beş ay sonra,17 Şubat –4 Mart 1923 tarihlerinde İzmir’de ülkenin birçok yerinden gelen, toplumu oluşturan sınıfları, farklı bir ifade ile İşçi, Sanayici, Çiftçi ve Tüccar gruplarını temsil eden 1135 delege ile toplanmıştır.

Büyük Atatürk'ün, “Yeni Türk Devleti cihangir bir devlet değil, iktisadi bir devlet olacaktır” sözlerini hiç unutmamalıyız. Bu söylem, dile getirildiği dönemde henüz çok yeni olan siyasal bağımsızlığımızın ekonomik egemenlikle pekiştirilmesinin ne denli gerekli olduğunu vurgulaması yönünden önemlidir. 1933’te yani Cumhuriyet'imizin onuncu yılında bu savaşıma olan inanç, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla yüksek sesle dile getirilmiş, daha sonraki kuşaklar için tarihsel bir dayanak ve özenilecek bir model oluşturulmuştur.

Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki yokluklara ve Anadolu insanının yorgunluğuna karşın, Atatürk ve arkadaşlarının başlattığı çağdaşlaşma süreci sonucunda, toplum özgüvenini hiçbir zaman yitirmeden ileriye hep umutla bakabilmiştir.

Kongre Başkanlığına Kâzım Karabekir Paşa, divan kâtipliğine de İstanbul Millî Türk Ticaret Birliği’nden Ahmet Hamdi (Başar) seçilmiş, Hamparsumyan Hanın ikinci katı Kongre’ye tahsis edilmişti. Pek çok izleyici yanında Sovyetler Birliği ve Azerbaycan Büyükelçiliklerinden birer diplomat da vardı. Mustafa Kemal sivil giyinmişti ve kalpaklı idi… Kongre divanının seçiminden sonra açış konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi. Salondakiler sonsuz bir heyecanla kendisini alkışladılar.

Aynı günlerde Lozan'da bulunan İsmet Paşa başkanlığındaki Türk delegasyonu ise özellikle kapitülasyonların kaldırılması ve iktisadi bağımsızlık için gerilimli bir uğraş vermekteydi. Lozan’da TBMM Hükümeti'nin önüne Osmanlı dönemine ait 300 –400 yıllık hesaplar çıkarılınca da uzlaşma sağlanamamış ve görüşmeler, Gazi'nin bilgisi dâhilinde, 4 Şubat 1923 tarihinde Ankara’nın kendisine dayatılan anlaşma hükümlerini reddetmesi üzerine kesintiye uğramıştı.

Atatürk, ülkenin bağımsızlığı konusunda askeri alanda kazanılan zaferlerin ekonomi alanında elde edilecek başarılarla bütünleştirilmesini gerekli ve bu yönde yapılacak çalışmalara temel oluşturmak üzere Türkiye İktisat Kongresi'nin düzenlenmesini uygun görmüştür.

Henüz “Cumhuriyetimiz” ilan edilmeden ve Türk Devleti'nin sınırları Lozan'da tanınmadan önce atılan bu adım, genç Cumhuriyet'i kuran kadroların, Türk tarihindeki yükseliş ve çöküş nedenlerinin öncelikle ekonomik kökenli olduğu bilincine sahip bulunduğuna işaret etmektedir.

Büyük Önderimiz, Kongre'nin amacını, açılışta yaptığı konuşmasında, ülkenin gereksinimini, ulusun yeteneğini ve dünya ekonomisini göz önünde tutarak gereken önlemleri saptamak ve kalkınmanın yollarını aramak biçiminde dile getirmiş, Kongre'ye verdiği önemi, Erzurum Kongresi'nin, Ulusal Savaşımın ilk temel taşlarını sağladığı gibi, Türkiye İktisat Kongresi'nin de yurdun kalkınmasını sağlayacak temel kuralları koyarak tarihteki önemli yerini alacağı anlamındaki sözleri ile belirtmiştir.

98 sene önce bugün; 17 Şubat 1923'te toplanan Birinci İktisat Kongresi, çağdaş Türkiye'nin ekonomik yaşamında bir yol haritası çizme amacı gütmüştür.

Ekonomik ve sosyal yaşam sürekli gelişim içindedir. Kuşaklar, sıraları geldiğinde bu gelişime katkıda bulunarak çalışıp, ülkeyi bir adım daha ileri götürmektedirler. Ülke sorunlarına duyarlı kuşaklar yetiştirilmesi, bu süreci hızlandıracaktır. Türkiye İktisat Kongreleri evreleri bize bu süreci izleme olanağını vermektedir.

1923 Birinci İktisat Kongresi'nde, alınan kararlarla, yeni kurulan Devlet'in, dış dünyaya kapalı olmayacağı, kapitülasyonları ve benzeri ayrıcalıkları kabul etmeyeceği, üretime öncelik vereceği, savurgan olmayacağı, doğal kaynakları ülke kalkınması amacı doğrultusunda değerlendireceği dünyaya duyurulmuştur.

Birinci İktisat Kongresi yeni Türkiye'nin uygulayacağı sistem konusunda dünyaya bir mesaj vermek ve bu konuda kimi devletlerde oluşan kaygıları gidermek yönünden bir denek taşı olarak kabul edilebilir. Kongre sonuçları genel olarak serbest girişim yanlısı, ekonomik uygulamalarda özel sektöre öncelik veren, yabancı sömürüsüne kesin olarak karşı çıkan ve gereksinim duyulan yabancı sermayeyi yasalarımızla uyumlu olmak koşuluyla ülkeye çağıran bir anlayışa dayandırılmıştır.

Daha sonraları Türkiye'de uygulanan devletçilik modeli, özellikle 1929 uluslararası ekonomik bunalımının yarattığı sorunlar ve özel girişimcilikteki sermaye yetersizliğinin ortaya koyduğu gereksinimler doğrultusunda biçimlenmiştir. Ancak, bu model hiçbir zaman ideolojik bir devletçilik modeli olmamış ve 20. yüzyıl boyunca Türkiye'de kamu kesimi olanaklar çerçevesinde her zaman özel sektörü desteklemiştir. Bu durum, imparatorluktan ulus devlete geçişte özgür dünyanın içinde yer almak isteyen Türkiye'nin 20. yüzyıl vizyonuyla da uyumlu olmuştur.

***

Hep diyorum ya İzmir’den İzmir’in tarihine saygılı az sayıda yerel yönetici geçmiştir. Unutulmasın diye yazayım Hamparsumyan Han dönemin Belediye Başkanı İhsan Alyanak tarafından yıktırılmıştır. Dönemin CHP’li ve AP’li Belediye Meclis üyeleri bu kararı alkışlamış. Bir kişi de karşı çıkmamıştır… Ülkenin tarihinin altın sayfalarından birinin yaşandığı bir binaya sadece 40 sene önce sahip çıkılamamış olmasından bir İzmirli olarak hep utandım.

Her zamanki gibi yazık olmuştur.