GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
5 Şubat 2020 Çarşamba

Postmodern zamanlarda siyaset

Günümüz dünyasına postmodernitenin getirdiklerindendir, etnisite ve din gruplarının özgürlük mücadeleleri.

Önceleri göze hoş görünüyordu bütün dillerin, kültürlerin, inançların kendini gerçekleştireceği alanlara her türlü baskıdan azade kavuşması…

Fakat zaman içinde, gündelik hayatı kendi içine kat ederek yaşayan gruplarda mikro milliyetçilik ve cemaatleşme eğilimlerinin çok güçlendiği görüldü.

Ve bu eğilimlerin güçlenmesi, toplumsal alanda yoksulların, mazlumların dayanışma potansiyelini sınırladı.

Kendi inancının, dilinin, kültürünün derdine düşen gruplar, sınıfsal mücadelenin evrensel boyutunu göz ardı ederken, yoksulluk enikonu yaygınlaştı ve derinleşti. Öncelikler değişti. Sonuç; Dünya nüfusunun dörtte üçünün yoksullaşmasının önü alınamadı.

Devletlerin ve sınırların giderek anlamsızlaştığı bir çağın şafağında, daha çok sınır, daha çok bayrak, daha çok devlet isteyen büyük insanlık; bu taleplerinin getirdiği koşullarda daha yoksul ve daha çaresiz...

Bu izahı güç paradoks, mazlumları, yoksulları, tam da uluslararası sistemin istediği gibi, adeta bir labirente kapatıyor.

Varsın karınları doymasın, varsın bilişim devrimi kapıya dayansın, milli ve dini davaları onlara yetiyor.

Sol cenah bir yandan grup haklarına ve yeni milliyetlerin inşasına dayalı “devrimci” mücadele verirken, kalan zamanında da çevreci eylemlere yöneliyor. Onlar da böyle küreselleşiyorlar.

Öte yanda, iklim değişikliği ve çevre sorunları, üretim olduğu için ortaya çıkmış sorunlardır. Üretimi kapitalistlerin veya sosyalistlerin yapmış olması sonucu değiştirmiyor. Komünistlerin ürettiği araba veya buzdolabı da aynı sorunların yaşanmasına yol açıyor.

Demem o ki yaşadıklarımız her şeyden evvel uygarlığın getirdiği sorunlardır.

Gelin görün ki post modern zamanlarda, mikro milliyetçilik, inancın siyasallaşması ve çevrecilik, devrimci sol mücadelenin kendisi oldu.

Sağ cenahta muhafazakârlar liberal politikalar izlerken, sol cenahta devrimciler sağın terk ettiği alanlara yerleştiler. Çevre zaten sağıyla soluyla herkesin meselesi…

Günahları ve sevaplarıyla bir dönemin sonuna geldik. Moneter politikaların öne çıkışıyla neo liberal politikaların sisteme yön vermesi, küreselleşmenin önünü açmıştı.

Ancak küreselleşme, artı değerin sınırsız genişlemesi, paranın sisteme dönüşünü sağlayan enstrümanların çalışmaması ve yapay zekânın üretimi ve hizmetleri yönetmesinin neden olduğu yapısal işsizlik, adeta bir yıkım başlattı.

Bu yıkım karşısında, yeni siyaset yollarını ya konuşacağız ya da konuşacağız.

Geçen yüzyıldan getirdiklerimizle bu yüzyıla dair yeni şeyler söylemek imkânsız.