GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
9 Haziran 2020 Salı

Pazar günü

Cumartesi akşama doğru 50 yıllık eski değil eskimeyen arkadaşım Sosyal Güvenlik eski Bakanı Yaşar Okuyan aradı…

“Yarın Pazar; gel hep beraber (dışarı çıkma iznimizi) kullanalım… Şöyle denize yakın bir yerde kahvaltı yapalım” dedi…

Bir hukuk adamı olarak…

Biliyorum ki; “kanunsuz ceza” olmaz...

Olmasına olmaz ama oluyor işte; deyip “Buluşalım” dedim…

Eşi Özlem, eşim Mesude ve ortak arkadaşlarımız Ezgi ve Ersun sözleştik...

Pazar sabahı buluştuk.

Yaklaşık üç buçuk ay sonra ilk defa sokağa çıkıyorduk...

Daha doğrusu “izin hakkımızı” kullanıyorduk…

***

Sözleştiğimiz yerde bir araya gelince ilk sözümüz “Buna da şükür” demek oldu…

Yasaklar veya özgürlükler, yasaya göre değil de “gönül rızası”na göre yapıldığına göre, “Beterin beteri var!” diyerek teselli bulduk...

Gittiğimiz mekanda açık havada her şey güzeldi aslında…

Çalışanlar maskeden de öte koruyucu ile servis yapıyorlardı…

Masalar anında temizleniyordu…

Gelenler de dikkatliydiler...

***

Çeşitli konuları konuştuk...

Türkiye’yi konuştuk...

Ama laf dönüp dolaşıp şu “yaş ve yasak” meselesine gelip düğümleniyordu…

Anayasa:

Ne sebeple olursa olsun “bir hakkın özüne dokunulamayacağını” yazıyordu…

Yasağı getiren kurum belli olmalıydı…

Ucu açık değil müddeti belli olmalıydı…

Gerçekten “kamu yararı” olmalıydı…

Eşitlik ilkesini ihlal etmemeliydi…

“Faydası ve zararı bilimsel olarak tayin ve tespit edilmeliydi”...

Bütün bunları konuştuk ve tabiatıyla, ancak “Sen söyle sen işit” olmaktan öteye geçemedi…

Ve ayrıca:

Neler gördük neler şu ömür denen yıllar içinde...

Darbeler,

İhtilaller,

Muhtıralar,

Hele Yaşar’la 80 öncesi yaşadıklarımız veya muhteşem gençliğe yaşatılanlar…

Mühürsüz oyların sayıldığı referandumlar…

Depremler…

İlginç seçimler…

Ve

Salgınlar…

Ve

Belli yaştakilerin sokağa çıkamadığı yasaklar...

Ama:

Bilesiniz ki; biz “şerbetliyiz”

Öyle kuru sıkı sokağa çıkma yasakları ile bizim “ruh sağlığımız bozulmaz”

Hele kendini bilmezlerin attıkları taş…

Sadece “ceketimizin tozunu silkeler”

***

Bunları konuştuk uzun uzadıya…

Zaman zaman üzüldük…

Bazen güldük…

Bazen de öyle daldık uzaklara bakarak...

Ve kimbilir, daha neler yaşayacağız?

Şimdi:

Gelecek pazarı mı bekleyeceğiz acaba?