GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Rifat ÖZER
YAZARLAR
8 Aralık 2019 Pazar

Ödüller

Hakkında fazla bilgi sahibi değildik.

Şimdi anladık ki, dünyanın en prestijli ödüllerinden biri !

Hele de Haluk Bilginer alınca,

Sanki daha da bir popüler oldu,

Uluslararası Emmy Ödülü...

 

Gazeteci Elçin Yahşi,

Önceki haftaki yazısında anlatmıştı ödülün öyküsünü...

 

Eğlence endüstrisine gönül vermiş

bir gençti : Syd Cassyd.

New York’ta film dersleri vermiş,

radyo programları yapmıştı.

 

Los Angeles’e taşındı, sinema televizyon muhabiri oldu.

Televizyon Akademisi toplantılarına başladı...

 

Akademi, hızla gelişen sektörü ödüllendirelim... demeye başladı.

Ödüle isim aradılar.

Bir üye, ‘image orthicon’ kamerasından esinlenerek, ‘ Immy’ olsun dedi.

Kabul edildi.

 

Sırtında kanat, elinde atom olan kadın heykeli gelince, isim de feminenleşip Emmy oldu...

 

Emmy ödülü, Televizyon Akademisinin ‘kardeş organizasyonu‘ oluyor.

Ve, 1969’da Akademinin kuruluşu ile verilmeye başlıyor...

 

Akademinin, ülke bazında 60’dan fazla katılımcısı var. Bu ülkelerdeki televizyon sektöründen gelen, 700’den fazla da üyesi.

 

Her alandaki isimlerin katılımı ile,

kar amaçsız bir kuruluş oluyor.

ABD dışında da üretilen programları ödüllendirmek, temel amacı oluyor.

 

‘Şahsiyet’ dizisinin yapımcısı olan

Ay Yapı... ödüle müracaat ediyor.

Yapılan turlu oylamalar sonucu,

Dizide rol alan Haluk Bilginer,

Bu ödülü, bileğinin hakkıyla alıyor...

 

Heykeli, eller havada haklı bir gururla gösteriyor.

Bu ödülle birlikte, on’dan fazla ödülü oluyor.

 

Ülkemiz de bundan gurur duyuyor...

 

Haluk Bilginer, İzmir’de 1954’de doğdu.

Gençliğinde alınterini akıtan işler yaptı.

Ankara Devlet Konservatuvarını bitirdi.

İngiltere’de tiyatro öğrenimi gördü.

Oyuncu ve Tiyatro Yönetmeni oldu.

100’e yakın film ve dizide oynadı.

 

Büyük Atatürk... dengeleri değil

hedefi gözetlemişti !

Bir vaha... bir modeldi.

Güneş gibi her yöne ışık saçmıştı.

 

1924’den itibaren Türkiye’yi dönüştürmek için, köklü reformlar yapmıştı...

Arap alfabesini kaldırıp yerine,

Batı Alfabesini koymuştu.

Çöl kültürüyle bağımız kopmuş,

Öz kültürümüze kavuşmuştuk...

 

Bundan sonra, sanatta, bilimde, edebiyatta... Adam yetiştirmenin yolu açılıyor.

Birbirine uzak olmayan yıllarda doğan

örneğin,

Haluk Bilginer gibi büyük sanatçılar,

Aziz Sancar gibi büyük ilim adamları yetişiyor.

 

Nobel ödüllü Aziz Sancar, diyor ki...

‘Nobel Atatürk ve Cumhuriyet sayesinde kazanıldı.

Rol modelim Atatürk’tür.

O dönem Fransızca öğrendik. O sayede yabancı kaynaklardan yararlandık.

Madalyamı Anıtkabir’e bağışlamak bana çok olağan geldi.’

 

Üstelik bu ödülü’de, Nobel’e göz kırpmak için, ülkesini karalama modasına tenezzül etmeden aldı !

 

Haluk Bilginer’e olan eleştiriler ise...

Aşağıda ki sözlerinin, speküle edilmiş olmasından kaynaklanmış olmalıydı.

 

14 Haziran 2014 günü Gazeteci

Cansu Çamlıbel’le röportajının bir yerinde soruluyor :

Türkiye’de kültür ve sanatla nasıl bir ilişkiniz var ?

 

Haluk Bilginer cevap veriyor...

‘... Atatürk’ü öldürmeyeceğiz. Atatürk’ü olduğu gibi anlamaya çalıştığımız zaman, onu daha iyi analiz edebileceğiz.

Atatürk’ü insan olarak anlayabileceğiz.

İkon olmaktan çıkarıp, insan olarak anlamak gerekiyor.

90 yıldır sadece tapınmakla meşgulüz...’

 

Bir kimse ki...

Hem Atatürk Devrimlerinin ateşinde pişecek.

Hem aydınlık ve çağdaş bir sanatçı olacak.

Dirençli olacak, hep yeni kalacak.

Hem de, özgürlükçü ve sorgulayıcı olmayacak,

Üstelik de İzmir’li olacak !

 

Atatürk’süzlük mümkün mü ki ?

 

İyi Pazarlar...