GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
12 Eylül 2020 Cumartesi

Nohut Oda Bakla Sofa

Küçükken…

Daha büyük oda, daha büyük salıncak, daha büyük top, daha büyük bebek, daha büyük oyuncak sepeti, daha büyük muz, daha büyük dondurma, daha büyük balonlar ve daha büyük olma isteği,

Genç olduğunda…

Daha büyük yatak, daha büyük dolap, daha büyük bisiklet, daha büyük bilgisayar, daha büyük kaslar, daha büyük göğüsler, daha büyük sayıda takipçi, daha büyük arkadaşlar, daha büyük özgürlük, daha büyük görünme isteği,

Yetişkin olduğunda ise gelinen nokta.

Daha büyük ev, daha büyük araba, daha büyük bahçe, daha büyük tekne, daha büyük fabrika, daha büyük dükkân, daha büyük banka hesabı, daha büyük çevre…

Ve daha büyük olmak için harcadığın koca bir ömür.

Daha büyük olmanın sana getirdikleri…

Daha büyük bir yaş…Daha büyük bir beden…Daha büyük sorumluluklar…Daha büyük sorunlar…Daha büyük harcamalar…Daha büyük uykusuzluklar…daha büyük depresyon…daha büyük esaret…

Büyük olmanın senden alıp götürdükleri…

Büyüklük” yanıltıcı bir kavram değil mi?

Çocukken tüm oyuncaklarını, bebeklerini, arabalarını, Legolarını yan yana bir halının çizgileri içerisine hapsedebilirken ne kadar çok görünürdü? Hele ki oturduğun yerden annenin “topla artık şu oyuncaklarını, düşüreceksin bizi” ikazında kafanı kaldırıp baktığında Gülliver’in masalından fırlamış o dev kadın kadar büyük gözükmez miydi gözüne?

Sen büyüdün ve oyuncaklar, salondaki halı, annen küçüldü işte.

Hayata yeni atıldığında kaldığın yurtlarda ya da evindeki tek kişilik yatağının üzerinde tüm sahip olabildiğin eşyalarını üst üste yığabiliyor ve kısa bir süre içerisinde tek göz dolabına tıkabiliyordun değil mi?  

Sen büyüdün ve eşyalarını “bir” eve bile sığdıramıyorsun artık…

20. yüzyılla birlikte başlayan tüketim sarhoşluğunda “eşyalarımızın sahipliğinden eşyalarımızın kölelerine” döndük. Bir gün nasılsa lazım olur diye aldığımız onca eşyayı hiç kullanmadan ihtiyaç duyan birilerine vermeye çalıştık. Her şeye hızlıca ve kolayca erişmenin sorumsuzluğunda 1980’lerin bilgisayar oyunu pacmanlar gibi önümüze geleni yedik, parçaladık, öğüttük, tükettik.

Büyürken ne oldu bize böyle?

Bu “büyüklük isteği” boynumuza büyük bir kelepçe takmadı mı? Daha büyük olan taleplerimizi yerine getireceğiz diye iç dünyamızı, yaşam alanlarımızı giderek daha fazla küçültmedik mi?

Pandemi süreci her birimize “büyüklük” kavramını bir kez daha gözden geçirmemiz gerektiğini gösterdi.

Daha “büyük” devletler…

Daha “büyük” ekonomiler…

Daha “büyük” malikâneler…

Daha “büyük” adamlar…

Daha “büyük” her şey her küçük gibi, her küçükle beraber etkilendi.

Büyüğe erişme hırsı dönüşüme uğradı.

Daha küçük evlere özlemimizi, daha az eşyayla rahatlığımızı, daha küçük bir dünyada yaşamlarımızı fark ettik.

Büyüklerimizin söylediklerini hatırladık…

Nohut oda bakla sofa

Az aşım ağrısız başım

Aza kanaat getirmeyen çoğu bulamaz

Çoğu zarar, azı karar…

Gördük ki ne kadar çok eşyamız varsa, onları korumak ve kaybetmemek adına daha fazla zaman, daha fazla para ve daha fazla emek harcıyoruz. Hayatımızın geri kalanını bu eşyalar için heba ediyoruz.

Gelin bu sonbaharda “yaşam alanlarımızı eşyalarımızdan geri alalım”.

Eşyalarla kurduğumuz bağlara bir son verelim. Yararlı olmayan ve bize iyi gelmeyen eşyalarımızı, gardırobumuzu, mutfak-banyo dolaplarımızı, kütüphanemizi, bilgisayarımızdaki dosyaları, bulutta sakladığımız gereksiz foto ve videoları gözden geçirelim.

İçinde daha iyi göründüğümüz değil, daha iyi hissettiğimiz kıyafetleri

Bizi daha uzun gösteren değil, daha rahat hissettiren ayakkabılarımızı ayıklayalım.

Daha büyük yapmak istediğimiz ne varsa gerekliliği konusunda kendimizi sorgulayalım. Varsa daha büyüğüne yoksa varlığına lüzum var mı bir sorgulayalım.

Daha basit yaşamak için. Daha hafif ve daha özgür olabilmek için…

Yeterliye odaklanabilmek için. Hırslarımızdan, açgözlülüklerimizden arınabilmek için…

Hayatlarımızı büyüklüklerle kıyaslamayalım.

Kafka’nın dediği gibi “dışarıya kapanmak esasen içeriye açılmaktır. Huzur mu istiyorsun? Az eşya, az insan!”

Büyüklüğümüz içimizde, yüreğimizde, aklımızda, hoşgörümüzde, tevazuda olsun.

Varsın balkon küçük olsun.

 

Şarkı Önerisi : Ben Nası büyük adam olucam - Pinhani