GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
27 Aralık 2018 Perşembe

Ne olur sizin memlekette?

31 Mart’a ne kaldı şunun şurasında… Dolu dolu üç ay… İzmir dışında en sık karşılaştığımız soru, “31 Mart’ta ne olur sizin memlekette?” şeklinde…

İzmir’de Nihat Zeybekçi dışında bildiğimiz aday yok henüz. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ilçe adaylarını 5-6 Ocak’ta öğrenecekmişiz gibi duruyor. Cumhuriyet Halk Partisi için durum muamma. Önce 4 Ocak deniyordu, şimdi daha da öteleniyor. CHP Genel Merkezi’nin neden ertelemekte olduğunu anlamak için kahin olmaya da gerek yok aslında…

Yerel iktidarın farklı seçenekler arasından seçim yapılarak belirlendiği demokratik rejimlerde adayların aylar hatta yıllar öncesinden belirlenmesi geleneği var Avrupa ülkelerinde. Ama bizde pek zor bu işler…

Kuşkusuz İzmir’deki seçmen tercihinde en etkili unsur ideolojik yönelim… Memleketin içinden geçmekte olduğu ekonomik-sosyal durum ise sanıyorum İstanbul ve Ankara’daki sonuçlarda etkili olacak. Siyasal kampanya çalışmaları ise daha küçük yerleşimlerde etkisini gösterecek 31 Mart’ta…

Siyasal partiler yerel seçimlerde doğru ve etkili bir seçim kampanyası yürütebilmek İzmir’de farklı, İstanbul ve Ankara’da farklı davranmak zorundalar. Keza memleketin başka yerlerinde farklı davranış şart. Mesela “ekmek için…” ya da “alkışlıyoruz” gibi saçmalıkların Türkiye’nin her yerinde aynı sonucu getirmediğini sanıyorum artık öğrendi bir kısım siyasetçi… Mesela önemli bir yanlış olarak siyasal iletişimi hâlâ bireylerin destek ve güvenlerini kazanmak amacıyla yapılan halkla ilişkiler, reklam gibi iknaya dayalı yöntemlerin kullanılması olarak da görülmesi de ilginç.

Daha çok dış görünüşle ilgili bir anlam taşıdığı düşünülse de siyasal imaj kavramı reklamlardan doğal ilişkilere, içinde yaşanılan kültürel iklimden var olan önyargılara kadar çeşitli kanallardan elde edilen bilgi ve verilerin değerlendirilerek yorumlanması sonucunda oluşmaktadır.

Ama biz iletişim sosyolojisi eğitimi alırken öğrendik ki, “Siyasal imaj, sembolik bir anlam taşımanın yanında seçmenlerin bu anlama kendi yorumlarını katarak oluşturdukları bir izlenim olarak görülmektedir.”

Geçmişte, basit bir tema veya mesaj hazırlamak, diğer partilerin ya da adayların mesajlarından daha dikkat çekici ve çarpıcı olacak şekilde kampanya mesajlarını tasarlamak ve bütün iletişim kanallarına yaymak ve kampanya mesajının, seçmenler tarafından güvenilir şekilde algılanmasını sağlamak önemliydi. Şimdi bunlar yeterli mi? Asla değil.

Günümüzde en uygun strateji, seçmenin mevcut bilgisiyle örtüşecek yeni kampanya konuları üretmek gibi görünüyor.

Unutmamak gerekir ki “gerçek dünyanın basit imajlara dönüştüğü yerde, basit imajlar da gerçek varlıklar ve bir davranışın etkili motivasyonları haline gelebilir”

Özellikle yerel adaylarda imaj yönetimi açısından adayın kişisel özellikleri, seçmenlerle etkili iletişim kurma kabiliyeti, yönetim becerisi, zeka ve bilgi düzeyi, ahlak anlayışı, yaptırım ve iş bitirme gücü, geçmiş dönemdeki icraatları ve sorunlar karşısında takındığı duruş gibi konular önem taşıyor.

Günümüzde ise imaj izleyicinin hoşuna gitmesi için genel olarak gerçeği yeniden üretmek ve kamusal vurgu yapmak olarak değerlendiriliyor. Aslında “imaj yaratma”, seçmenlerin adaylar hakkındaki görüşlerinin aday lehinde tekrar yaratılmasının amaçlandığı bir yeniden bilgilendirme süreci… Bu süreçte, adayın kişisel özellikleri seçmenlerin oy verme davranışında bulunmalarını sağlayacak niteliklerle biçimlendirilir. İmaj kavramı; adayın sahip olduğu kişisel özelliklerden daha çok bunların algılanması ile ilgilidir. Önemli olan aday için yaratılmış imajın seçmenler tarafından algılanmasıdır.

Nuran Yıldız’ın kitabına seçim süreçlerinde sıklıkla başvururum. (Nuran Yıldız Türkiye’de Siyasetin Yeni Biçimi-Liderler, İmajlar, Medya. Ankara- 2002).

Nuran Yıldız şöyle diyor: “Seçmen ve aday açısından, duyusal ve bilişsel öğeleri dört ana başlık altında toplamak mümkündür: Yeterlilik: Siyasal deneyim ve devlet adamlığı, siyasal konuları kavrama, gerçeklik ve zeka. Dürüstlük: Namus ve içtenlik. Güvenilirlik: Güç, sıkı çalışma, kararlılık, saldırganlık. Karizma: Liderlik, saygınlık, alçakgönüllülük, yurtseverlik ve insanlarla iletişim yeteneği, esin verme yeteneği”

Yerel seçimlerde seçmenler daha önce belediye başkanlığı yapmış ya da hali hazırda görevini sürdüren bir adayın çalışmalarından memnun olma ve olmama durumlarına bağlı olarak tercihte bulunurlar. Sanıyorum iki büyük partinin aday tercihinde bu durum etkili olacaktır. Adayın sorunlar ve konular karşısındaki duruşu seçmenlerin adayın imajı ile ilgili algılarını etkilemektedir. Adayların imajı, medyanın adayın bazı kişilik özelliklerini ön plana çıkarmasıyla olduğu kadar onun konular karşısındaki tutumlarının vurgulanmasıyla da oluşmaktadır

Ancak İzmir özelinde seçmenlerin oy verme kararında, partiye olan yakınlıkları, ideolojik duruşları, enflasyon, işsizlik gibi ekonomik konular ile siyasal kampanya ve reklamlar gibi etkenler arasından hangilerinin belirleyici olduğunu anlamak 2002’den beri yapılan seçimlere bakmak gerek.

Bu yazıyı İzmir’de dışında karşılaştığım, “31 Mart’ta sizin memlekette ne olur?” sorusuna cevap olarak yazdım. Sanıyorum cevabı verdim.