GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Serdar DEĞİRMENCİ
YAZARLAR
3 Haziran 2020 Çarşamba

Nazım Hikmet'ten Ahmed Arif'e

Hangisini yazsam?

“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

bu memleket bizim.”

diyen Nazım Hikmet’i mi?

Yoksa:

“Beşikler vermişim Nuh’a

Salıncaklar, hamaklar,

Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,

Anadolu’yum ben, tanıyor musun?”

diyen Ahmet Arif’i mi?

İsterseniz ikisini birden analım şiirleriyle…

***

Nazım 3 Haziran 1963 de, Ahmet Arif 2 Haziran 1991 de ayrılmış aramızdan…

Nazım’ı yitireli 56 yıl; Ahmet Arif’i ise 28 yıl olmuş…

Cemal Süreya:

“ Nazım Hikmet, şehirlerin şairidir. Ovadan seslenir insanlara, büyük düzlüklerden. Ovada akan  “büyük ve bereketli bir ırmak” gibidir. Uygardır. Ahmet Arif ise; dağları söylüyor. Uyrukluk tanımayan,  yaşsız dağları, “asi”dağları. Uzun ve tek bir ağıt gibidir onun şiiri. “ Daha deniz görmemiş” çocuklara adanmıştır. Kurdun kuşun arasında, yaban çiçekleri arasında söylenmiştir, bir hançer kabzasına işlenmiştir.” der…

***

İşkence ve hapishane; ülkemizdeki muhalif yazar ve çizerlerin değişmeyen yazgısıdır…

Nazım; “ Memleketimi seviyorum, Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım”derken:

Ahmet Arif , “ Hasretinden Prangalar Eskittim.” diyerek katılmıştır o büyük kavgaya…

“  Haberin var mı taş duvar?

Demir kapı, kör pencere

Yastığım ranzam, zincirim

Uğruna ölümlere gidip geldiğim,

Zulamdaki mahzun resim, Haberin var mı?

Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,

Karanfil kokuyor cigaram

Dağlarına bahar gelmiş memleketimin”

dizeleriyle hayat bulan “İçerde” şiirini unutmak mümkün mü?

Hele… Hele…

“Akşam erken İner Mahpushaneye.

İner, yedi kol demiri,

Yedi kapıya.

Birden, ağlamaklı olur bahçe.

Karşıda, duvar dibinde,

Üç dal gece sefası,

Üç kök hercai menekşe”

dizeleri; mahpushane karanlığında bile, umudunu yitirmeden, üç dal gece sefasıyla karanlığı yırtanların umutlarını yansıtmıyor mu?

İçerde onlarca yıl hapis yatan Nazım; “ Hapiste yatanlara öğütler” vermiyor mu?

“ Yani içerde on yıl on beş yıl

Daha da fazlası hatta

Geçirilmez değil geçirilir

Kararmasın yeter ki

Sol memenin altındaki cevahir.”

derken ne kadar haklı…

***

Sadece mahpushanede yatmamış şairlerimiz, dehşetli aşık da olmuşlardır. Nazım Hikmet’in Piraye’ye, ve daha bir çok sevgilisine yazdığı şiirler, Ahmet Arif’in Leyla Erbil’e mektupları,Leylim Ley şiirleri…

“ Maviye

 Maviye çalar gözlerin

Yangın mavisine

Rüzgarda asi”

dizeleri…Ya da:

“ İçmek gözlerinde ayışığını.

Varmak,

Gözlerinde varmak can tılsımına

Gözlerin hani?”

diye Ahmet arif sorarken, Nazım’da Vera’ya şöyle seslenir :

“ Bu şehrin bana verdiği

En tatlı yemiş

En akıllı söz

En insan sokaksın.

Günlük güneşlik rüzgarım benim,

Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi karım benim.”

Saygıyla, özlemle anıyoruz…

2 Haziran 2019 tarihli yazım.