GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
11 Kasım 2019 Pazartesi

Moskova’da neden iki ayrı ‘7 kasım’ kutlaması

20’nci yüzyılın en önemli olaylarından biri, şüphesiz “1917 Ekim Devrimi”dir. Ekim Devrimi olarak tarihe geçse de, asıl tarih aslında “7 Kasım”dır. Ama o zaman Rusya’nın kullandığı takvime göre, Devrim, ekim ayında gerçekleştiği için, halen böyle anılmaktadır…

Devrimin 102’nci yılı nedeniyle, tematik bir geziye katıldık. St. Petersburg ve Moskova’da devrimin izlerini takip edip, törenleri izledik ve birine de bizzat katıldık…

Moskova’da 7 Kasım’da iki ayrı tören vardı. Biri devlet töreniydi, diğeri ise Komünist Partisi ve diğer bazı sol grupların düzenlediği tören. İkincisi Ekim Devrimi yıldönümü kutlamasıydı. İktidarın düzenlediği resmi tören ise, ilginç bir şekilde, “Devrim Kutlamaları’nın Kutlaması” niteliğini taşıyordu…

Komünist Partisi ve sol gruplar 7 Kasım 1917 tarihini esas alırken, iktidarın tarihi 7 Kasım 1941 idi. Bu Kızıl Meydan’daki tören alanındaki resimlere ve duyurulara da yansıtılmıştı. Peki, neden 1941 yılının 7 Kasım’ı kutlanıyordu?

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi ordusu Rusya’nı birçok şehrini kasıp kavurmuştu. Sivil ve asker milyonlarca Rus öldürülmüştü. St. Petersburg (O zamanki adıyla Leningrad) müthiş bir direniş göstermiş ve Nazi kuşatmasına teslim olmamıştı. Şehir kuşatılmış ve savaş tüm şiddetiyle sürerken, bu direniş için bestelenen şarkılarla, opera binasında konser veriliyor ve ses salonun dışından da halka ulaşıyordu. Direniş ruhu müzikle de destekleniyor ve umutsuzluğa meydan okuyordu. O şartlarda da beste yapılıyor ve konser veriliyordu…

Bu sırada Moskova’ya da yaklaşan Nazi ordusu, bu şehri de ciddi olarak tehdit edecek mesafeye ulaşmıştı. Ölümler, açlık ve sefalet yılları. Her yıl kutlanan Ekim Devrimi için, bu koşullarda da, Stalin kutlama kararı alır. 1941 7 Kasım’ı daha büyük bir kutlamaya ve adeta meydan okumaya dönüşür… Bu Moskova’da büyük bir umut ve motivasyon olur. Bu tören birlik ve beraberlik duygusunu güçlendirdiği gibi, direniş gücünü ve umudu da yükseltir…

Nazi ordusu büyük zararlar verdiği, çok sayıda ölüme neden olduğu ve adeta şehirlerde taş taş üzerinde bırakmadığı bu saldırılardan sonuç alamaz. Büyük yıkıma ve kayıplara rağmen, Kızıl Ordu sadece Nazi Ordusu’nu yenmekle kalmaz, tüm dünyada yükselen faşizme de ciddi darbe vurur…

Moskova ve St. Petersburg şehirlerinin hemen her yerinde, bu zafere ve acılara yönelik heykeller ve anıtlara rastlamak mümkün. Bu iki şehirde hem Devrim ve Lenin’in damgası halen sürerken, aynı zamanda savaş kahramanı askerler ve komutanlar da önemli unsurlar olarak varlığını sürdürüyor…

Sovyet döneminde bu iki olay birlikte kutlanırken, bugün iktidarın tercih ettiği anlamlı gün 1917’deki 7 Kasım değil, 1941’deki 7 Kasım olarak öne çıkıyor. Çünkü küresel kapitalizmle bütünleşmiş bir Rusya, artık Ekim Devrimi’nin izlerini silmeye ve en azından milimalize etmeye çalışıyor. Yeni bir toplumsal bilinci, 2. Dünya Savaşı sırasında gösterilen başarı ve çekilen acılar üzerinden kurmaya çalışıyor…

Her ne kadar halen birçok sokak ve meydanda halen Lenin heykelleri tüm görkemiyle boy gösterse de, karşı hamleler de ard arda geliyor. Kiliseler, tekrar destek gören kurumlar arasında...

Ve artık Moskova’da en büyük heykel, Lenin’ki değil, Rusya’nın Hıristiyan olmasını sağlayan Çar Vilademir’in heykeli…

Devrimcilik ve sosyalizm değil, Rusya’da toplumun yeniden inşasında, 2. Dünya Savaşı Zaferi ve Ortadoks / Hristiyanlık (Devrim öncesinde bir hayli güçlü olan) öne geçmeye başlıyor…