GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Suavi YARDIMOĞLU
YAZARLAR
16 Ocak 2017 Pazartesi

Miras

Büyük Altay için önemli bir gün. Yaşam hızla akıp gidiyor. Koca çınar 103 yaşına basıyor bugün. Altay’ı anlamak ne bulunduğu ligle, ne bir dönemler ebedi puan cetvelinde üç büyüklerden sonra yer almasıyla, ne kazandığı kupalarla, ne de sahip olduğu tesisler, rakamsal veriler ve sportif ölçme ve değerlendirmelerle mümkün.

Altay Spor Kulübü; Mustafa Necati -Vasıf Çınar - Şükrü Saraçoğlu - Baha Esat Tekant - Talat Erboy - Esat Çınar - Nejat Evliyazade gibi sadece Türk futbol tarihinde değil, Milli Mücadele, Kuvay-ı Milliye hareketi ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yapılandırılmasında çok önemli yerlere sahip inanılmaz kişiliklere sahip insanların bize emanet ettiği çok önemli bir kent mirası...

Bu insanlara sadece Altay Kulübü sevenleri değil, Cumhuriyeti, Atatürkçülüğü ve Türklüğü sevenler de çok şeyler borçlu. Onlara  sahip çıkmak ve is ve kişiliklerini gelecek kuşaklara aktarmaları “Türk istiklalinin ilelebet muhafaza ve müdafa edilmesi” açısından son derece yaşamsal bir önem taşımaktadır.

Altay’ı anlamak için Mustafa Necati’yi ve arkadaşlarını tanımak  gerek öncelikle…

Mustafa Necati’nin en önemli özelliği Atatürk’ün en yakın düşünce ve mesai arkadaşlarından, Kuvay-ı Milliye hareketlerinin öncülerinden ve Atatürk Devrimleri’nin yaygınlaştırılıp yaşama geçirilmesini sağlayan en önemli kişilerden biri olmasıdır.

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in Milli Eğitim Bakanı, Mustafa Necati kimdir? 

Biraz uzun olacak ama, tarihe tanıklık etmek, onu anlamak önemli. Sıkılmayın, sonuna dek okuyun lütfen. Mustafa Necati hakkında tarih kitapları şöyle der:

\ … Cumhuriyet’ten sonra Uğural  soyadını alan 1894 yılında İzmir’de  doğan ve genç yaşta 1 Ocak 1929’da Ankara’da yaşamını yitiren siyasetçi, avukat, öğretmen, sporcu, spor kulübü kurucusu, gazeteci, fikir adamı… /// 
Tarih kitaplarına göz atmaya devam edersek; 1894 yılında İzmir'de dünyaya gelen ve “harbi” Eşrefpaşalı olan Mustafa Necati’nin kısacık ömrüne sığan inanılmaz işler var.

/// … İzmir İdadisi'ni bitirdikten sonra yüksek öğrenimi için gittiği İstanbul'dan 1914 yılında bir hukukçu olarak olup İzmir’e dönen Mustafa Necai Bey, I. Dünya Savaşı yıllarında İzmir'de avukatlık, eğitimcilik, gazetecilik yapmış, 1915 yılında arkadaşı Hüseyin Vasıf Bey ile Özel Şark İdadisi adlı bir okul kurup, bu okulda müdürlük ve edebiyat öğretmenliği yapmıştır.
Kısa bir süre Aydın-Kasaba Demiryolları'nda hukuk müşavirliği yapmış olan Mustafa Necati Bey, savaştan sonra itilaf devletlerince işlerine son verilen demiryolu işçilerinin haklarını savunmak, savaştan dönen işsiz yedek subayların sıkıntılarını gidermek için çalışmalar yapmıştır.

Yaklaşmakta olan işgal tehlikesine karşı demiryolu işçileri, işsiz yedek-subaylar ve sporcu gençlerle olan ilişkisini kullanarak önlemler almaya, direniş örgütlemeye çalışmıştır. İzmir'in işgali üzerine İstanbul'a giderek amcasının kızı ve nişanlısı Halide Nusret Hanım'ın evine sığınmış İçişleri Bakanlığı'nda görev almış ve Balıkesir'e atanmıştır.

Şehre vardıktan sonra görevinden istifa etmiş ve Balıkesir'de kaldığı 7 ay boyunca milli mücadele hareketinde müthiş bir tempoda çalışmış, Kuvay - ı Milliye kumandanı olarak Yunanlılar ve Anzavur kuvvetlerine karşı yürütülen mücadelede büyük yararlılıklar göstermiştir.

Hüseyin Vasıf ve Mehmet Esat kardeşlerle ile birlikte "İzmir'e Doğru" adlı bir gazete çıkaran Mustafa Necati, Milli hareketin yayın organı olan ve 74 sayı çıkan bu gazetede milli duyguları geliştirici yayınlar yapmış, Balıkesir'de kaldığı sürede bir gençlik ve spor kulübü olan Balıkesir İdman Yurdu'nu da kurmuştur.

Bu dönemde herhangi bir dava alıp, takip etme fırsatı olmasa da, bir avukatlık bürosu açıp, şehirde faaliyet gösteren 11 avukattan birisi olarak 1920'nin Ocak ayında kurulan baronun yönetim kurulunda yer almıştır.

TBMM’nin ilk üç döneminde milletvekilliği yapmış, mübadele (değişimler) esnasında da Bayındırlık ve İskan Bakanlığı görevinde bulunmuştur. 1924 Anayasası'nın yürürlüğe konulduğu sırada Adalet Bakanlığı, Tevhidi Tedrisat sürecinde ve Harf Devrimi esnasında Milli Eğitim Bakanlığı yapmıştır.

Özellikle 1925 ve 29 yılları arasına sığan Milli Eğitim Bakanlığı döneminde de Türk Milli Eğitimi’ne unutulmaz hizmetler yapmış. Yıllardan bu yana Türkiye Cumhuriyeti’ne Atatürk’ün fikri hür vicdanı hür nesiller istediği mualimleri, öğretmenleri yetiştiren  Necatibey Eğitim Fakültesi'ne adı verilmiştir.

Saruhan milletvekili olarak 1920’de ilk TBMM'ne katılan Mustafa Necati, milletvekilliği sırasında önce Sivas İstiklal Mahkemesi üyeliği, daha sonra Kastamonu ve Amasya İstiklal Mahkemesi Başkanlığı yapmıştır.

Kastamonu’da görevli olduğu bir yıl içinde Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) ve İlim Yayma Cemiyeti’nin kurulmasına öncülük etmiştir. Hilal-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay), Gençler Mahfeli (Derneği) ve Muallimler Derneği’nin çalışmalarına destek vermiştir.

Mustafa Necati Bey, İzmir milletvekili olarak 2. Dönem TBMM’de de yer almıştır. Altı arkadaşı ile kurduğu komisyon, hükümete "mübadele, imar ve iskân” işlerinden sorumlu bir bakanlık kurulması önerisini getirip, bu öneri üzerine kurulan Mübadele, İmâr ve İskân Vekâleti’ne vekil olarak seçilen ilk bakan olmuştur. Mustafa Necati Bey, 5 ay boyunca yürüttüğü bu görevde Bakanlık teşkilatının kuruluşu; savaşta yakıp yıkılan ülkenin imarı ve gelen göçmenlerin yerleştirilmesi ile ilgili hizmetler vermiştir.
Mustafa Necati Bey, 6 Mart 1924’te kurulan ikinci hükümette Adliye Bakanı olarak yer almış,  bakanlığı döneminde Şer’i mahkemeler kaldırmış,  24 Ağustos 1924 tarihinde "Türk Muallimler Birliği” (Türk Öğretmenler Örgütü) genel başkanı olarak seçilip bu görevi yürütürken Milli Eğitim Bakanı olarak atanmıştır.
Mustafa Necati Bey, 4. ve 5. Hükümet dönemlerinde Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) olarak görev yaptı.

Maarif Teşkilatı’na dair kanunu çıkarmış, eğitim işlerini valilerin kontrolünden çıkararak bakanlığın kontrolüne almıştır. Kanun’da yer alan “Maarif hizmetinde asıl olan öğretmenliktir” hükmü ile öğretmenlik mesleğini itibarlı hale getirmiş, öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin düzenlemeler yapmıştır.
10 bölge merkezinde birer öğretmen okulu inşaatı başlatmıştır. Bunlardan ilki, bugünkü Gazi Eğitim Fakültesi Binası’nda hizmete giren Gazi Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü, ikincisi İzmir Erkek Öğretmen Okulu, üçüncüsü bugün Balıkesir Necatibey Eğitim Fakültesi olarak binasında hizmet veren Balıkesir Necatibey Muallim Mektebi’dir. Ayrıca uzman öğretmen yetiştirmek üzere Avrupa’ya ilk öğrencilerin gönderilmesini sağlayan da Mustafa Necati olmuştur..
Yeni bir ilkokul programı hazırlatmış ve toplu öğretimin Avrupa ile aynı anda Türkiye’de uygulanmaya başlanmasına öncülük etmiştir.
Mustafa Necati döneminde ortaöğretim paralı olmaktan çıkarılmış ve okul kitapları da bakanlıkça bastırılmıştır. Yabancı okullar denetim altına alınırken, Köylere öğretmen yetiştirmek için Köy öğretmen okulları modeli planlanmış, Denizli ve Kayseri’de köy muallim mektepleri açılmıştır.
Harf Devrimi’nin gerçekleştirilmesine, yeni harfleri öğretmek için Millet Mektepleri kurulmasına, okuma-yazma seferberliği başlatılmasına hep Mustafa Necati öncülük etmiştir…///

Milli mücadeleden tutun da Cumhuriyet’in en kilit noktadaki üç bakanlığında (Bayındırlık ve İskan – Adalet – Milli Eğitim) böylesine önemli işler yürütmüş, Cumhuriyet’in yapısal temellerini atmış Atatürk’e bu kadar yakın olmuştur Mustafa Necati…

Mustafa Necati, 1 Ocak 1929 tarihinde "apandisit patlaması" sonucu Ankara Numune Hastanesi'nde genç yaşta yaşama gözlerini yummuştur.

Mustafa Necati’nin Eskişehir’de apandisti patladığı anlaşılınca hemen Atatürk’e telgraf çekilmiş, Gazi Mustafa Kemal de doktoru Ordinaryüs Profesör Neşet Ömer İrdelp’i bizzat görevlendirip ve aciliyetle duruma müdahele etmesini emretmiştir.  Ama iş işten geçmiştir. O dönemde Eskişehir-Ankara arasındaki mesafeyi almak öyle kolay değildir. Zehir kana karışınca Mustafa Necati için yapacak bir şey kalmamıştır.

Ulu önder Atatürk’ün Mustafa Necati ile bir çok anısı vardır. Onun en yakınlarından biridir.

“Yunan kuvvetleri Kütahya’ya dayanmıştır. Meclis-i Mebusan’da büyük bir moral çöküntüsü vardır. Hatta bir grup mebus Gazi Mustafa Kemal’in Başkumandanlık’tan alınması için meclise takrir (yazılı önerge) verir. Mustafa Kemal’in durumdan haberi olur. Gazi Paşa hemen Mustafa Necati’ye ulaşır. Kendisinin yetişeceğini Meclisi oyalamasını ister. Mustafa Necati 22 saat boyunca ayakta kalarak ve sadece su içerek konuşur. Bu kadar uzun bir süre konuşmayı sürdürmek için de Kordonboyu’nun güzelliğinden tutun da doğduğu yer Eşrefpaşa ile ilgili anılarına varıncaya dek aklına ne gelirse söyler. Şiirler okur. Kürsüye hücum ederler, ama o inmez. Bu sırada Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal yetişir, meclisi ikna eder. Milli mücadele devam eder…”

Mustafa Necati o konuşmayı yapmayıp, dayanmasa belki de Mustafa Kemal başkumandanlıktan alınacak ve ülke kara yazgısına boyun eğecektir.  

Bunları neden yazdım? Tarih prefösörü değilim. Mustafa Necati, büyük amcası olan İsmail Uğural’ın bizzat aileden kalan mirasla bana naklettiklerini geçmiş yazılarımda da dile getirmiştim. Bu kadar kısacık ömre sığan işler ve bu ulusun yazgısını değiştirmek inanılmaz değil mi? Bugün içinde bulunduğumuz ortamda biraz tarihi anımsamakta yarar var, kent olarak nasıl değerli bir mirasa sahip olduğumuzu anlamak için.    

Mustafa Necati Kuvay-ı Milliye hareketleri öncülüğünde kurulan iki İzmir kulübü Karşıyaka ve Altay’dan, siyah beyazlı renklere sahip olanı ve adını Türklüğün simgesi Altay dağlarından alan Altay Spor Kulübü'nün kurucularındandır. İzmir Türk Ocağı'nın aktif bir üyesi olan ve spor kolu çalışmalarını yürüten Mustafa Necati,  Atatürk’ün Celal Bayar’a verdiği direktifler doğrultusunda arkadaşlarıyla harekete geçmiş ve Altay Spor Kulübü'nü kurmuştur. Altay Mustafa Necati ve arkadaşlarından bize kalan bir mirastır.

Ne büyük bir gurur kaynağıdır ki, Mustafa Necati ile birlikte Altay Spor Kulübü’nün kurucuları Vasıf Çınar, Mahmut Esat Bozkurt, Baha Esat Tekand, Şükrü Saraçoğlu Atatürk’ün ilk bakanları olmuş ve bu ülkeye unutulmayacak hizmetler vermiştir.

Ve İstiklal Savaşı kahramanlarından, Fahrettin Altay Paşa “Altay” soyadını nasıl aldığını Altay Kulübü’nü ziyaretinde söyle anlatmıştır:

“Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa ile mütareke yıllarında İzmir’i ziyaretimizde Altay bir İngiliz donanma karması ile Alsancak’ta oynuyordu. Maçı beraber izledik. Altay çok güzel bir oyundan sonra İngiliz’leri yenince Ulu Önder çok duygulandı, gururlandı ve Altay için takdirlerini belirtti. Aradan epey zaman geçti. Gazi Mustafa Kemal Paşa, İran ile bir sınır anlaşmazlığını halletmek üzere beni görevlendirdi ve Tebriz’e gittim. Tebriz’de bulunduğum sırada; Meclis'te soyadı kanunu müzakere edilmiş ve ittifakla Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya Atatürk soyadı verilmişti. Bütün yurt kendisini yeni soyadından dolayı tebrik ediyordu. Ben de hemen bir telgraf çekmiş ve kendilerini kutlamıştım. Atatürk’ten ertesi gün gelen cevab-ı telgraf şöyle idi:
Sayın Fahrettin Altay Paşa, Ben de seni tebrik eder Altay gibi şanlı şerefli günler dilerim.
Telgrafı aldığım zaman gözlerim dolu idi. Atatürk çok mutehassıs olduğu ve beraberce izlediğimiz Altay maçının hatırasına izafeten bana Altay soyadını layık görmüştü.” …

Biraz uzun oldu yazı belki.

Ancak şimdi daha iyi anlaşıldı mı, Altay’ın büyüklüğü? Kimlerden miras kaldığı?