GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
27 Eylül 2017 Çarşamba

Milletin itirazında ve ihtilafta fayda var

İnsan yanılır; kimse yanılmaktan kurtulamaz. Ancak yanılgıları azaltabilir ve sorarak, soruşturarak ve istişare ederek sorumluluğu başkaları ile paylaşır.

Yetkisiz ve bilgisiz kişilere soranlar ve yetkisiz kişilerle istişare edenler ise ancak kendilerini kandırmış olurlar. Milleti temsil etmeyen seçilmemiş kişileri öne çıkarmak, itirazları ve farklı görüş beyan edenleri cezalandırmak, makamdan kovmak veya uzak tutmak bir Mümine asla yakışmaz.

Varsın birileri milletin işini CIA, MOSSAD, KGB, MI6… yöntemleri ile halletmiş olsunlar. Biz Kur’an’ı Allah’ın vahyi saydı isek bu bize yakışmaz.

***

Allah’ın elçileri de bir insandı ve yanılırlardı. En zor anlarında yanında duran Müminler, bu gerçeği iyi bilirdi. Bu nedenle önemli konularda ilk önce şunu sorarlardı: “Bu görüş senin mi yoksa Allah’ın bildirdiği mi” diye.

Peygamberler de yanında duran itirazcılara “Kes sesini! Bu görüş benim veya Allah’ın bildirdiği, ne fark eder! Allah’ın elçisi olduğumdan kuşkun mu var?... Bu konuları benden daha mı iyi bileceksin?...” türü bir tepki göstermedi.

Örneğin Hz. Muhammed bazen “Bu benim görüşüm!” bazen de “Allah’ın bildirdiği!” derdi.

Müminlerden hiç kimse “Allah’ın bildirdiği!” dediği bir konuya itiraz etmedi. Ama Hz. Muhammed’in “Benim görüşüm!” dediğine itiraz ettiler. En kritik konularda bile itiraz ettiler. Örneğin, bizlerin “milli” veya “beka konusu” dediği savaş konularında bile…

***

Müslümanların siyasi tarihi utanç verici yönetimler ve olaylarla doludur. En iyi bildiğimiz ilk dört halifenin üçü şehit edildi. Gerisini konuşmaya gerek yok…

Osmanlı Devleti’nin 44 sadrazamı Padişah’ın iradesi ile öldürüldü. Sadrazamlar ya kelleyi kaptırmış ya da her an boğdurulma korkusu ile sürgünde ölmüştür.

Padişahların oğullarına; şehzadelerin babalarına yaptıklarına değinmeye gerek yok!

İnsan düşünmeden edemiyor:

Acaba diyorum, Padişahlık bugüne kadar devam etseydi son yüz yılın hangi başbakanı yatağında ölebilirdi?!

***

Müslümanlar siyasal hayatlarını bugün de aynı utanç verici çizgide sürdürmeye devam ediyor. İşte 56 İslam ülkesi! Demokrasi ve milli irade yine az çok Türkiye’de var! Peki geri kalan 55’i nasıl idare ediliyor?

Mustafa Kemal Paşa saltanatı kaldırıp “seçime dayalı cumhurbaşkanlık sistemi”ne geçişini Nutuk’ta uzun uzun anlatıyor. Paşa Hazretleri, cumhurbaşkanlık sistemini ayetler, hadisler, dört halifenin uygulamaları, İslamî ilimler ve İslam tarihi… verileriyle anlatmış fakat cahil ve zalim Müslümanlar onu “kâfirlik”le suçlanmışlardır.

Bugün de aynı cahil ve zalim Müslümanlar, yalanlarla dolu Abdülhamit hikâyeleri ile Mustafa Kemal Paşa‘nın siyasi dehasını ve mirasını görmemezlikten geliyor. Sahte belgelerle dolu tarih kitapları ve iftiralar ile Gazi Paşa’nın siyasal birikimine ihanet ediyorlar.

Bunu yapıyorlar da bir zafer mi kazanıyorlar?!

Sadece rezil oluyorlar!

***

Alem-i İslam’da çok uzun zaman sonra 2002’de Ak Parti, İslamcı kimliğiyle iktidar oldu. Başlangıçta soran, soruşturan ve istişare eden bir parti ve hükümet kuruldu. Zamanla daha az soran, soruşturan ve istişare eder oldular. Derken, tamamen yetkisiz kişilere soran ve onlarla istişare eden bir parti ve Hükümete dönüştü.

Sonra dönüp geri baktıklarında bir de ne görsünler:

FETÖ’nün nüfuz etmediği hiçbir icraat yapılmamış…

Atamaların nerdeyse tamamını bir şekilde FETÖ etkilemiş…

Bizim eski arkadaşımız denen zevat bile geçen yıllar içerisinde yediği nanelerin şantajı ile FETÖ tarafından devşirilmiş…

Soruşturma derinleştikçe Ak Parti kapatılmadan FETÖ ile mücadelenin mümkün olmadığı görülmüş…

Gelinen nokta “metal yorgunluğu” veya “beton yorgunluğu” ile açıklanamadığı gibi “yorgun kadrolar” ile de açıklanamıyor…

Koca parti sanki yolsuzluk yorgunu gibi… kadrolar kenara mı çekilecekler yoksa savcılığa mı sevk edilecekler orası belli değil!

Hal ve gidiş bu minvalde iken dış politikada atılan her adımın üçüncü hamlede “mat” aşamasına gelmesi inanılır gibi değil.

Artık yaşananları “kandırıldık”, “yanıltıldık”, “şaşırtıldık”, “ihanete uğradık”… deyimleri de açıklamıyor.

Ya yeni bir çıkış kapısı ya da en azından yeni bir “laf”a ihtiyaç var.