GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
4 Haziran 2019 Salı

Kurumsal dersler

İnsan ömrü göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. İçeriden-dışardan bir kazaya uğramazsak, ortalama 75 yıllık bir zaman diliminde “yaşam” dediğimiz olgu şekilleniyor, sonumuza ilişkin ipuçları veren “birikimler haritası” olarak önümüze geliyor. 30’lu yaşlara kadar öğreniyoruz, 50’lerimize kadar öğrendiklerimizi kullanıp, “hedef” dediğimiz yerlere ulaşabilmek için çabalıyoruz, öğrenmeye de devam ediyoruz. Ve 50’lerden sonrası ise “vitesi nasıl küçültürüz, nasıl sağlıklı kalırız, yaşamı nasıl uzatabiliriz” kurgusu-çabasıyla geçiyor.

Meslekteki en eski dostlarımdan biri olan Salim Kadıbeşegil’in yeni kitabı elimde: Patronlar Ceo'lar ve Üst Düzey Yöneticiler İçin Kurumsal Dersler… Kitap işte bu cümle ile açılıyor…

Sevgili Salim ile ne zaman bir araya gelsek -ki son zamanlarda ne yazık ki pek sık olamıyor bu durum- laf lafı öyle açar ki zamanı bile unuturuz. Söyleşinin gündemini hep “itibar yönetimi” oluşturur. Kişisel itibardan kurumsal itibara uzanır.

Salim Kadıbeşegil “Kurumsal Dersler” de gerçekten öyle dersler vermiş ki bayıldım… Bir “karakter” tanımı yapmış ki, her eve lazım türden: “Nasıl bir yaşamı geride bırakacağımız, doğal olarak “karakterimizle” ilgili. Ailenin içinde başlayan, okul, sokak ve mahalle ortamında vücut bulan, arkadaşlıklarla kimliğe bürünen “karakterimiz”, yaşamın bütününde iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin ikilemlerinde görüş ve düşüncelerimizi şekillendiriyor, bir nevi omurgamız oluyor.”

İş dediğimiz süreç nedir? Salim, onu da pek hoş tanımlamış hemen girişte: Kuşkusuz, 20’li yaşlarımızda başlayıp 60 yaşımıza kadar aktif devam ettiğini varsaydığımız iş hayatı, bize ait ve özelimiz olması gereken hemen her şeyi etkiliyor. Nerede yaşayacağımız, hangi çevrelerin içinde olacağımız, arkadaşlıklarımız, dostluklarımız, özel hayatımız, iyi ve kötü alışkanlıklarımız, adına “iş” dediğimiz sürecin içinde şekilleniyor hep.

Kitaptan kısa notlarla devam ediyorum…

Kurumların Karakteri… Peki karakter dediğimiz şey her şeyi yönetebilir mi? Karakterimiz, iş hayatında tek başına her şeyi yönetemez. Çünkü bireyler kadar kurumların da karakteri var. Kurumların bu karakterinin oluşumunda üç boyut etkilidir. Birincisi tarihsel geçmişi, kökleri ile kurucularının sahip olduğu kültür ve değerleri. İkincisi süreçleri ve iş yapma biçimleri. Üçüncüsü de o kurumu kimlerin yönettiği, kararları kimlerin aldığı ve son sözü kimlerin söylediği. Dolayısıyla üst yönetimdeki kişilerin karakterleri. Bunların toplamı o şirketin kültürüdür ve kariyerimizle birlikte yolculuk yapar, karışan-etkileyen-yönlendiren olur. İş hayatında hedeflerimize ulaşmak için kaç farklı şirkette çalışırsak, o kadar farklı kültür, kişisel iş yapma biçimimize ve değerlerimize nüfuz eder.

Kendi İşini Kurmak İsteyenlere: Elbette kurumsal hayatın sıkıcı, plaza esanslı, kuralcı, bürokratik, hiyerarşik monotonluğundan sıkılıp kendi işimizi kurmak da isteyebiliriz. Bir fırsatı çok sıfırlı kârlara dönüştürmekle ilgili hayallerimizin içinde, mutlaka o güne kadar adına “kurumsal kültür” dediğimiz deneyim ya da birikim yer alacaktır. Bir zaman sonra, kurumsal hayattan ayrılma nedenlerini, işimizin yan duvarları olarak kendi kendimize ördüğümüze de tanık olabiliriz. Bu duvarlar başlangıçtaki hayallerimizle sürekli çatışma halinde olacaktır. İsyan ettiğimiz kurumsal karakter aynaya her baktığımızda, şekillerinden biriyle karşımıza çıkacak, bu sarmalın içinden nasıl çıkacağımız düşünüp, didinirken bize sırıtacaktır. Belki de kader, kapısından bile geçmek istemediğimiz çok katlı plazalardan birinde ofis edinme zorunluluğuna dönüşecek ve içine düştüğümüz “sarmal canavar” öğle yemeğine gitmek için 45 dakika bekledikten sonra bindiğimiz asansörün aynasında karşımıza çıkacaktır.

Kadıbeşegil, kitabın önsözünü şöyle tamamlamış… Bu sözler hepimize ders aslında:

Kitabın adının esinlenildiği başlık, bloğumda yer alan bir yazı. “Bu Patronlar Şirketleri Babalarının Malı Sanıyorlar” gibi bende bambaşka ufuklar açan cümleyi, ülkemizin önde gelen holdinglerinden birinde CEO olarak görev yapan profesyonel bir dostum armağan etmişti. Bu kitapta, blog yazımda ne demek istediğim ayrıntılı bir şekilde yer alıyor. Blog başlığını ana fikir olarak kitabın kapağına da taşırken beraberine sadece “patronları” değil, onlarla birlikte en stratejik ve yaşamsal kararları veren CEO’ları ve üst düzey yöneticileri de onlarca dersin içine kattık.

Daha kaliteli, insan odaklı ve gezegene duyarlı bir yaşam için bir nebze katkısı olursa ne mutlu bize…

***

Ellerine sağlık kardeşim… Ders almasını bilene çok yararlı bir işe imza atmışsın, kutluyorum.