GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Muhittin AKBEL
YAZARLAR
8 Haziran 2020 Pazartesi

Korona'ya kucak açan gençlik

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın haberi yoktu, 5-7 Haziran arasında 14 büyükşehir ve Zonguldak'ta uygulanacak sokağa çıkma yasağından...

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Valiliklere gönderdiği yazıyla, sokağa çıkma yasağının söz konusu tarihler arasında olacağını bildirdi.

Hiç hoşumuza gitmedi bu yasak!

Oflayıp puflamaya başladık.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Twitter'dan yayınladığı mesajla "Gönlüm razı olmadı" deyip yasağı kaldırdı.

Oflamalar bitti.

Yerini, "Hafta sonunda ne yapalım?" düşünceleri aldı.

Piknik yerlerine, plajlara, restoranlara, kafelere gidilecek, yasaklı günlerin acısı çıkarılacaktı.

***

Ne yazık ki, 1 Haziran'da başlayan normalleşme sürecini iyi kavrayamadık.

"Kontrollü normalleşme"ye ısrarla dikkat çekti Sağlık Bakanı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan da "Maske, mesafe ve temizlik" konularına riayet edilmesini rica etti vatandaşlardan...

Ya bizler ne yaptık?

Ne sosyal mesafeye uyduk, ne doğru dürüst maske taktık!

Cuma ve cumartesi gecesi sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar, eş dostun bana gönderdiği fotoğraflar ve ekranlara yansıyan görüntüler, aklımı başımdan aldı.

Beni telefonla arayanların ardı arkası kesilmedi.

Her köşeden görüntüleri aktardı arkadaşlar.

Mesela Kordonboyu...

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kordonboyu'nda o yemyeşil çimlerin üzerlerine çemberler çizdi.

"Bu çemberin içinde oturun, eğlenin. Sosyal mesafenizi koruyun" dendi.

Türkler'de yasakları çiğnemek adettendir ya...

Çemberin içinde oturmadılar.

Tam tersine...

Çemberin dışında toplaştılar.

Oyunlar oynadılar, hayal çektiler, sarıl sarmaş oldular.

Kucaklaşıp öpüşenleri mi ararsınız…

Elinde bira şişesi veya meşrubatı içip naralar atanları mı...

Sosyal mesafesiz sosyal hayatın daniskası vardı, özetle...

Pek çok genç maskesizdi.

Maske takanlar da şekil olsun diye takmışlar, belli.

Çenelerini koruyorlardı maskeyle, ağızlarını, burunlarını değil!

Sahiller de doldu taştı.

Denize girenlerin yoğunluğu, yaz günlerini aratmayacak kadar fazlaydı.

Piknik yerleri çok kalabalıktı.

Çoğu kafe ve restoran, sosyal mesafe kuralına uyulmaksızın müşterilerini ağırladı.

Gelelim zurnanın zırt dediği yere...

Kordonboyu, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı, Güzelyalı, İnciraltı gibi insanlarımızın buluşma noktalarında içimizi karartan bu tehlikeli buluşmalar yaşanırken...

Devletin kolluk kuvvetleri, zabıtaları aradı gözler...

Ne var ki, yetkili bir Allah'ın kulu, koronavirüs belasına meydan okuyan bu gençlere tek söz etmedi.

Restoran ve kafeleri denetleyen de olmadı.

Ceza yazmak elbette çözüm değil.

Ceza yazılmalıydı, demek istemiyorum.

Pekala, en azından tatlı dille uyarılar yapılabilir, onlar, sosyal mesafeyi korumasını sağlayacak çemberlerin içine sokulabilirdi.

Yok kardeşim, yok!

Böyle bir şey olmadı.

Kordonboyu'nda evleri olan kişiler, gördükleri bu manzaraları ilgili yerlere iletmişler üstelik, iyi mi!

Buna rağmen tek müdahalede dahi bulunulmamış.

Biliyor musunuz?

Çocuklar, gençler, Kordon'da, orada burada çılgınca eğlenirken...

Koronavirüs de ellerini ovuşturmuş, zevkten dört köşeydi o anlarda...

***

Sanmayın, bu görüntüler sadece İzmir'de vardı.

İstanbul'daki dostlarımı aradım, oradaki durumu sordum.

Caddebostan sahilinde insan seli oluşmuş.

Eski günlerdeki gibi...

Bağdat Caddesi, korona öncesinde olduğu gibi yoğunmuş.

Restoranlara girmek için insanlar sıra bekliyormuş.

Kaldırımlarda omuz omuza, üstelik koruma önlemi almadan yürüyen insanlarla dolmuş.

Kaldı ki İstanbul'da da sosyal mesafenin korunmasını sağlamak için çemberler çizilmiş.

Orada da çemberin dışında kalmayı tercih etmiş vatandaşlar...

***

Doğrusu ben canımı sokakta bulmadım.

Cumartesi akşamı biraz yürüyüş yapayım diye Güzelyalı'ya, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı'na indim.

Tüylerimi ürperten o kontrolsüz kalabalığı görünce, ara sokaklardan dolana dolana eve döndüm.

Resmen kaçtım.

Koronavirüse meydan okuyan gençlere, yetişkin aklı başında insanlara şaşıyorum.

Kardeşim, siz koronavirüsten hiç mi korkmuyorsunuz?

Ölmeyi bayılmak mı sanıyorsunuz?

Bir sinek ilacı reklamında ne deniyordu, hatırlayın.

Shelltox, bayıltmaz; öldürür!

Bu reklam, artık şöyle bir uyarıya dönüştü:

Koronavirüs, bayıltmaz; öldürür!

Öldürmese de sürüm sürüm süründürür!

***

Yazımı noktalamadan önce belirtmek gerek.

Uzmanlar, önümüzdeki süreçte koronavirüste ikinci dalgayı beklediklerini açıkça ifade ediyor.

Biz vatandaş olarak böyle sorumsuzca davrandıkça...

İki arada bir derede kalan devlet de ekonomiyi düşünerek sağlığımızı hiçe sayıp özgürlük sundukça...

Para hırsı, eğlence, zevk-i sefa arzusu, sağlığımızın önüne geçiyorsa hala...

İkinci dalga, çok uzakta değildir.

Belki yarın, belki yarından da yakındır.