GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Kemal ARI
YAZARLAR
30 Aralık 2019 Pazartesi

Konak Meydanı'nı yeniden düzenlerken...

Gelişmiş Avrupa ülkelerini gezenler çok iyi bilirler:

Kentlere kimliğini veren en önemli mekânların başında meydanlar gelir. Kentlerin meydanları, onun aynaları gibidir. Oraya baktığınız zaman, kentin birikimini, tarihsel zenginliğini, kültürünün ne denli gelişkin olup olmadığını anlatır…

Bu nedenle modern ve gelişkin kentler, meydanlarına büyük önem verir. Onları kendi kimliğinden koparmaz; tam tersine heykeller, rölyefler, büstler ve tanıtım amaçlı öteki sanatsal eserlerle meydanlar donatılır. Ancak estetik değerlere bağlı kalmak ve abartılı olmamak koşuluyla…

İzmir, kabul edelim, Türkiye’nin en kadim kentlerinden birisidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Hatay ve İzmir’i anlatırken; “En aşağı 40 asırdır, Atalar yurdudur” der…

İzmir dediğimiz kadim kentin belleğinde, tarihin en eski devirlerinden bugüne önemli kişilikler adeta “deveran” ederler. Büyük İskender, Tarihçi Homeros’tan başlayın; antik dönemden bu yana Emir Çakabey, Umur Bey, Aydınoğlu Cüneyt, Emir Timur tarihin derinliklerinden süzülüp gelir ve sanki dillenir, bize çok eski devirlerden bu yana bilmediğimiz nice şeyleri anlatır dururlar…

Yalnız onlar mı?

Elbette 15 Mayıs direnişinin sembolü olmuş Hasan Tahsin, 9 Eylül’ün kahramanlarından Yüzbaşı Şerafettin…

Bunların söyleyecek şeyleri yok mudur?

Hele ki Atatürk, İsmet İnönü, Zübeyde Hanım, Latife Hanım bu kentin belleğinde dile gelmezse, bu ne derece anlamlı olur?

***

Bu sayılan sınırlı sayıdaki tarihsel kişiliğin yanına koyacak o kadar çok örnekler var ki! Onların anlatacaklarından ya da anımsatacaklarından bir kent nasıl yoksun kılınabilir a dostlar?

Haksız mıyım?

***

Öğrendik ki; İzmir Büyükşehir Belediyesi, Konak Meydanı için bazı hazırlıklar yapıyormuş.

Hiç kuşkusuz bu yapılacak yeni işlerde, kente tarihi kimliğini verecek düzenlemeler de yer almalıdır.

Bu konuda neler yapılabilir?

Bana göre, kentin kimliğine katkı sunacak her türlü öneriye açık olunmalı ve bu önerilerin değerlendirileceği bilimsel, tarafsız bir kurul oluşturulmalıdır.

Bunu yapacak olanlar da elbette, düzenlemelere karar veren ve bu yolda yola çıkan Büyükşehir Belediye Başkanlığı’dır.

Biz üzerimize düşelim ve bazı anımsatmalar yapalım:

***

15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali bu meydanda başladı.

Ve o gün, iki bine yakın masum insan acımasızca katledilerek şehit edildi.

Bu işgal yalnız İzmir’in değil, Türkiye’nin işgalinin başladığı gündü.

Ve Türkler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde büyük bir diriliş ve varoluş savaşı vererek, emperyalizmi Anadolu’da yenmiş ve “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir!” tarihi emrinin verilmesiyle, Türk süvarileri rüzgârları kucaklayarak, yıldırım gibi Batı Anadolu’ya doğru akmış ve o büyük akınların en ilerisinde, Yüzbaşı Şerafettin ve arkadaşları yer almıştır.

Onunla birlikte Teğmen Zeki (Doğan), Teğmen Hamdi (Yurteri) ve Teğmen Ali Rıza (Akıncı) ilk anımsamamız gerekenler.

Ve ikinci dalga olarak kente ulaşan Abay Zeki ve Mürsel Beyler; derken Fahrettin Altay, Nurettin Paşalar…

Ertesi gün de Gazi Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Çakmak Paşa’lar…

***

Şimdi soralım:

Konak Meydanı’nda bu iki önemli günü, yani 19 Mayıs 1919 ile 9 Eylül 1922 gününü ve bu arada kanlı ve acı işgal günlerini bize anımsatan ne var?

Herhangi bir bilgilendirme notu ya da o günleri anımsatan; kentin insanlarını ve dışarıdan gelenleri aydınlatacak herhangi görsel öge yer alıyor mu?

Hayır!

Örneğin Maşatlık Mitingi’nin yapıldığı, bugünkü Varyant’tan aşağı doğru uzanan eski Bahri Baba’da yaşananları anımsatan bir şey var mı?

Kentin yetiştirdiği en önemli aydınlarından birisi olan Mustafa Necati’nin bir kaya parçası üzerine çıkarak, işgalin getireceği kötülükleri İzmirliler’e anlatırken her hangi bir figürü bulunuyor mu?

Yok…

İşgalde düşman askerlerinin ilk kıyıya ayak bastığı yer neresi?

Gören, bilen var mı?

Yok…

Örneğin; 9 Eylül günü İzmir’e ilk giren ve Pasaport ’ta atının ayakları altına atılan bombanın infilak etmesiyle yüzünden ve boynundan yaralanmış olan Yüzbaşı Şerafettin’e dair ne var?

Hiçbir şey…

Çok kişinin ne bu patlamadan haberi var ne de yerin neresi olduğu biliniyor.

Ya da yine o gün Sarıkışla’ya ilk giren ve bayrak çeken Teğmen Zeki resmeden bir şey var mı?

Hükümet Konağı’na ilk olarak giren ve iki arkadaşıyla birlikte Yunan bayrağını gönderden indirerek, göğsünden çıkardığı, yaralı olduğu için kanının bulaştığı bayrağı ağlayarak, gözyaşları içinde göndere çeken Yüzbaşı Şerafettin’in ve iki arkadaşının figürü nerede?

Onu da geçtik; İzmir’e İlk giren ve Hükümet Konağı’na bayrak çekerek, Kurtuluş Savaşı’nın ortalarında, Buhara’dan getirilen Timur’un kılıcını almaya hak kazanmış Yüzbaşı Şerafettin’e, bu kılıcı bizzat veren Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, bu kılıcı verme anını resmeden her hangi bir heykel, figür ya da başka bir şey var mı bu meydanda?

Yok…

Ve en önemlisi; her işgale uğramış bir kentin bir kurtuluş anıtı vardır.

Niçin İzmir’de, Konak Meydanı’nda bir kurtuluş anıtı yok?

Bütün bunlar üzerinde derin derin düşünmeyi gerektiren konulardır.

Ne yazık ki o ya da bu etkiyle, İzmir’in kendi kimliğiyle buluşmasının önüne geçilmiştir.

Bugün, işgale tanıklık etmiş tek bir metrekarelik yer bile bırakılmamıştır İzmir’de.

Sarıkışla yıkılmıştır…

***

İzmir Valiliği binası yanmış, aslıyla pek de uyuşmayan ön cephe sonradan yapılmıştır, ama o gördüğümüz yapı, ne işgali ne de kurtuluşu görmüştür.

Büyükşehir Belediyesi’ne ait bina sonradan, bir çirkinlik abidesi gibi meydana sokuşturulmuştur.

Ve yapılan öteki beton yığınlarıyla çepeçevre Konak Meydanı adeta sarılmıştır...

Allah’tan bir saat kulesi, bir de Konak Yalı Camii vardır da o günlerin tanığı, onlarla kendimizi avutuyoruz…

İşgal günü vahşice şehit edilen ve İlk Kurşun’u attığı söylenen Hasan Tahsin’in heykeli ile işgal günü “Zito Venizelos” diye bağırmadığı için süngülenen ve birkaç gün sonra şehit olan Süleyman Fethi Bey’e ait büstün, tarihi hatırası olduğunu kabul ederiz; ancak bunları yeterli göremeyiz…

Bugün bir anne baba, çocuklarını alıp o meydana götürüp, bu meydanın tarihi anlamını anlatmaya çalışsa, ne gösterebilir? Hangi nokta için, nasıl bir bilgi verebilir?

Bu nedenle, bütün bu olayların yaşandığı yer olan Konak Meydanı’nda hem işgali hem de kurtuluşu anlatan düzenleme yapılmalıdır…

Bu tasarımda, Kurtuluş Anıtı, Kurtuluşu simgeleyen heykeller; süreci anlatan rölyefler yapılabilir ve bilgilendirme panoları hazırlanabilir.

Yapılacak heykelde mutlaka İzmir’in işgalinde canından olmuş Hasan Tahsin, vahşice öldürülmüş İzmirliler yer almalıdır…

Kurtuluş ise, yalnız İzmir’in değil, Türkiye’nin de kurtuluşu anlamına geldiği için; Timur’a ait kılıcı Yüzbaşı Şerafettin’e verirken Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ve kılıcı alır biçimde yaralı halde Yüzbaşı Şerafettin heykelleri yapılmalı ve bu yapılırken yakın arkadaşları Teğmen Hamdi, Teğmen Ali Rıza ve Teğmen Zeki de bu tabloda bulunmalıdır.

Tasarlanan bu heykelin meydanın her yanından görülecek boyutta olması son derece anlamlı olacaktır…

İşgali ve kurtuluşu anlatan rölyefler hazırlanıp, bilgilendirme panolarıyla pekâlâ meydanda yer alabilir ve böylece meydan, işlevi hiç bozulmadan açık hava müzesi ya da tarihi park biçiminde tasarlanabilir…

O nedenle, kentin yöneticilerinin atacağı bu adımları olumlu görüyoruz.

Ancak derhal bilirkişilerden ve uzmanlardan oluşacak bir kurul oluşturulmalı ve bu eksiklikler ciddi anlamda masaya yatırılarak, belediyenin yapacağı yeni düzenleme için önerilerde bulunulmalıdır...

Bunlar ve yine olması gereken öteki işler yapılmazsa, emin olun bu değişikliğin hiçbir anlamı olmaz…