GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
31 Temmuz 2017 Pazartesi

Komşu ile dostluk, ama nasıl?1

Yazıma başlarken  öncelikle birkaç  konu üzerinde durmak istiyorum. Komşumuz Yunanistan ile Türkiye’nin iyi ilişkiler içinde olmasını isteyenlerden biriyim.Nedeni de şu:Ben Rodos doğumlu bir Türküm. Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan akrabalarım ve soydaşlarım var.İki ülke arasındaki gerginlik onların yaşamını olumsuz olarak etkiliyor.

Diğer yandan her iki ülkenin ekonomisi bu gerginlikten zarar görüyor.Üstelik bu gerginlik silah lobisinin de işine yarıyor.

Durum böyle iken komşumuz Yunanistan,ilk başlangıçta nedensiz gibi gözüken kimi olaylar çıkararak gerginlik yaratmaktan geri kalmıyor.

Dostluğa Zarar Verecek Son Örnekler

Bildiğiniz üzere, Yunan Cumhurbaşkanı Pavlopulos, Lozan Antlaşması’nın 94’üncü Yıldönümü’nden bir hafta önce yanına Savunma Bakanı Kammenos ve Genelkurmay Başkanı Apostolakis’i alıp işgal altındaki Türk adalarında boy gösterdi. Hava sahamızı ihlal eden Pavlopulos “Bu adalar Avrupa’nın sınırı” dedi.

Adadaki Yunan askerlerini denetleyen Pavlopulos egemenlik ve bayrak gösterisi yaptı. Pavlopulos, hiçbir engelle karşılaşmadan Türkiye topraklarına pasaportsuz giriş çıkış yaptı, Türk hava sahasını ihlal etti.

Bir başka örneği doğduğum ve aidiyet ilişkisi içinde olduğum Rodos adasından vermek isterim. 390 yıl Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde kalan Rodos’ta Türklere ait çok sayıda tarihi eser bulunmaktadır. Ancak Rodos’ta vakıflara ait eserler, çeşitli nedenlerle Rodos Türklerinin ellerinden alınarak zaman içinde ya yok olmaya terk edilmekte ya da başka amaçlar ile kullanılmaktadır.

Bunlar arasında adanın  merkezinde Milli Tiyatro ve Vilayet Konağı'nın karşısında yer alan ve içinde  Murat Reis Camisi,türbeler ve mezarlıklar bulunan “Murat Reis Külliyesi” bakımsızlığıyla dikkat çekiyordu. Son yıllarda Külliye içinde harabeye dönen cami ve mezarlıktaki türbeler  yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya idi. Yunanistan Hükümeti,turistlerin bu yıkımı görmesini engellemek için Temmuz 2017 ayının başlarında Külliyenin giriş kapısına bir kilit vurdu.

Yunan Algısındaki Türk İmgesi’nin Kökenleri (*)

Türk kamuoyu yeterince bilmeyebilir. Şimdi durup dururken “Yunanistan bu sorunları neden yaratıyor?” diye sorabilir.

Bunun temel nedeni,Yunan Algısındaki Türk İmgesi birçok açıdan sorunlu ve olumsuz bir olmasından kaynaklanıyor.

Bu algılar arasında: Uygarlığın Beşiğinin Antik Yunan’a bağlanması, Filhellenitik(Yunanseverlik) ve Oryantalizm, Osmanlı Egemenliğine Karşı Gerçekleştirilen Bağımsızlık Savaşı, Megali-İdea Hayali, Yunan Kilisesi, Anadolu Bozgunu ya da Küçük Asya Felaketi, Pontus Soy Kırımı İddiası ve Kıbrıs Barış Hareketi” gibi birbiriyle bağlantılı konular sıralanabilir. Bunlar arasında genelde Batılılarca körüklenen Filhellenitik(Yunanseverlik) ve Oryantalizm konusunun öne çıkarıldığı gözlemlenmektedir. Aslında Yunanseverlik, Batı’nın Doğu’yu etki altına alması ve denetlemesi için dahice meşrulaştırma ortamı yaratan Oryantalizm ideolojisinin bir sonucu. Böylelikle bir yandan, emperyalizmin ve Doğu’nun boyun eğmesi için meşrulaştırıcı bir düşünce egemen kılınmış, bir yandan da Doğu’yu Batı’nın edilgen bir karşıtı olarak tanımlanması ya da düşünülmesi ve de ilerlemeci gelişmeyi yalnızca Batı’ya ait bir olgu olarak kabul ettirilmesine olanak sağlayan adımlar atılmıştır.

Günümüzde ise Türkiye tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Hareketi’nin Yunanlarda ortaya çıkardığı travma, sorunlu ve olumsuz olan Türk İmgesi’ni tetiklemiştir.

Kıbrıs Barış Harekatı, Rodos ve İstanköy Türklerine Nasıl Yansıdı?   

Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonuç olarak KKTC’nin kurulması Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi için tam bir travma olmuştu.

Bu travma Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklere de baskı olarak yansıtılmıştı.Türk kamuoyu da bunları hiç duymadı . “Rodos ve İstanköy Türklerinin Yakın Tarihi Üzerine Sözlü Tarih Projesi”nden yararlanarak kaleme alınan kitapda (**)birçok kişi anılan travmanın baskılarını anlatmışlardır. Adını saklı tutan Rodoslu bir Türk şöyle diyordu; “1974’de çok kişi eziyetten geçti. 200 kişinin işkenceden geçtiğini söyleyebilirim. Bunlardan ikisi çok kısa sürede, beşi de zamanla vefat etti. Benim  de dükkanımı, arabamı yaktılar..”

Bir diğer Rodos’lu Türk de, “Çıkartma olduğu gün bizi hemen askerlik şubesine çağırdılar. Kaydımızı yaptılar. Yunan komşular bize bağırdılar, evimizi taşladılar. Şinasi öğretmenimizin casusluk yapıyor diye 23 ay içeri aldılar, dövdüler, dişlerini söktüler… Ben esnaf idim. Kestiğim faturaları adım Türk olarak geçtiği için maliye kabul etmemeye başladı. İşte o zaman ayrımcılığı hissettim. Artık buradan yiyecek başka ekmek yok dedik, göç ettik.” demişti.

Bir diğeri de Türk Kıbrıs hareketinden sonra işinden olduğunu ve Amerikan yurttaşı bir Türkün bile işkenceden geçtiğini anlatıyordu.

İstanköylü bir Türk ise; “Kıbrıs hadisesinden sonra bize ayrımcılık yapmaya başladılar. Ticari ilişkiler devam etti, ama komşuluk ilişkilerini zedeledi. Ben o sıralarda köyde çalışıyordum, şehirde toplanan Yunanlar bize bağırıyorlardı. Çocuklara evin kapısını kapatmayın dedim. Çünkü kapıyı kapatsan, gelecekler kapıyı kıracaklar. Onlara korkumuzu göstermedik. Kapıya oturdum. Çünkü korku gösterirsen dalacaklar evlere. Sonra kurtardık yakayı” diyordu.

Kıbrıs olayları ile Rodos ve İstanköy Türklerine karşı ortaya çıkan nefret ve baskı, bir yandan Yunan algısındaki olumsuz Türk imgesini yansıtırken, bir yandan da Türkiye’ye göçü hızlandırmıştı.

Özetle; Yunan algısındaki Türk imgesinin sorunlu ve olumsuz yapısı, çok basit olarak ifade edilirse, iki temel konudan beslenmektedir. Birincisi;yüzlerce yıl Osmanlı egemenliğinde yaşamış olmaktan kaynaklanmaktadır. İkincisi de; Avrupa merkezci yaklaşımın ileri sürdüğü uygarlığın beşiği oldukları inancının devam etmesidir.

Bunların getirdiği düşünceler ışığında, ortalama bir Yunan’da Türklere karşı düşmanlık-dostluk, nefret-sevgi, aşağılık kompleksi-üstünlük kompleksi gibi yaklaşımlar harman olmuş durumdadır. Yunan politikacılarının bu düşünceleri kullandığı bilinmektedir.

Yakın geçmişten bir örnek verelim: 4 Ekim 2009’da Yunanistan’da yapılmış olan genel seçimde, iki partinin lideri de Türkiye üzerinden puan toplamaya çalışmışlardı. TV’de Annan Planı üzerine yapılan ilginç bir tartışmada Karamanlis, Annan Planı’na Rum halkının hayır demelerini sağlamak için çalıştıklarını söylemişti. Oysa, o günlerde Türkiye’de kimi çevreler ve Kuzey Kıbrıs Türk halkının çoğunluğu Annan Planı’na “evet” dememiş miydi?

Günümüzde, olumsuz Türk İmgesi’nin Yunanistan’daki Türklere karşı yaşadığına ilişkin örnekleri dışında Türkiye Cumhuriyeti’ne de yönelik birçok göstergenin olduğu gözlemlenmektedir. Örneğin, 2014 yılında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Ahmet Davutoğlu’nun “Üçüncü Türk-Yunan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi -3.YDİK” toplantısı için gitmiş olduğu Atina’da Milliyetçi Kontranews gazetesi’nin “Yeter artık Kabadayılık” başlığı ile Türkçe bir mektubu kaleme alması rastlantısal değildir(***).

Yazımı sonlandırırken,başta  belirttiğim düşüncemi tekrarlamak istiyorum: Yunanistan ile Türkiye’nin iyi ilişkiler içinde olmasını isteyenlerden biriyim.Nedeni de şu:Ben Rodos doğumlu bir Türküm. Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan akrabalarım ve soydaşlarım var.İki ülke arasındaki gerginlik onların yaşamını olumsuz olarak etkiliyor.Ancak  iki ülke arasındaki ilişkilerde gerçekler bilinmeli, karşılıklılık temelinde dostluğu istemeliyiz. Bir sonraki yazımda,dostluğun inşa edilmesinde önermelerimi sıralayacağım.

----------------------------------------------------------------------------

(*)Kaymakçı,Mustafa,2017.Rodos ve İstanköy Türklüğü Ansiklopedisi. Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları. Karşıyaka-İzmir s.283-299

(**)Kaymakçı, Mustafa, Cihan Özgün, 2015. Rodos ve İstanköy Türklerinin Yakın Tarihi. “Ege Denizi’nden Yükselen Sessiz Çığlık”. Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları. Karşıyaka-İzmir s.94-95

(***)Hürriyet, 6 Aralık 2014