GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
10 Ocak 2020 Cuma

Kitaplardan kurtulmak istemeyenler

2016 şubat ayında ölen Umberto Eco ile Jean ClaudeCarriere ile yapılmış uzun söyleşi; “Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın”adlı çalışma iki ünlü edebiyatçının, senaristin kitapların dijital dünya ile savaşımını anlatıyor. İkisi de dünya çapında kitap koleksiyonu olan kitap tutkunu kişiler. Kitaplıklarında incunabula kitaplar (Güntenberg’den hemen sonra basılan ilk baskılar) olan entelektüeller…

Söyleşinin Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın!!!başlığından da anlaşıldığı gibi bizlere diye sesleniyorlar. Umberto Eco diyor ki: “1983’te ilk bilgisayarlar geldiğinden beri, disketten formatı daha küçültülmüş bir diskete sonra CD’ye ve şimdi de USB’ye geçerek bilişimle ilgili hafızanızı devamlı yeniden yönlerdirmeyi beceremeseydiniz, verilerinizi kısmen veya tamamen defalarca kaybetmiş olurdunuz. Zira hiçbir bilgisayar artık bilişimin tarihöncesi çağına ait ilk disketleri okuyamaz elbette. 1984 ya da 1985 yılında diskete kaydetmiş olmam gereken FoucaultSarkacı’nın ilk versiyonunu umutsuzca aradım, nafile. Romanımı daktilo etmiş olsaydım, hala duruyor olacaktı.”

***

Bu girişi bizimle (biz kimiz, anlatmak uzun iş) ayda bir, iki ayda bir buluşup İstanbul’dan, Selanik’ten yayınlar yapan, pek yakındaki İzmir Kitap Fuarında kucaklaşacağımızı umduğumuz ülkemizin yaşayan en değerli sahafı Emin Nedret İşli’nin bir yayınından aldım.

Emin Nedret Beyciğim; gerçek bir aydınlanmacıdır. Mesleğinin gereği olarak okur, okur, okur ama bunları asla kendine bırakmaz. Yalan yanlış yazıcılığın prim yaptığı şu memlekette gerçek bir aydınlanmacı gibi çalışır, doğruları göstermeye uğraşır.

Çünkü “Karanlık” çok tehlikeli bir şeydir. Karanlık; ışık almayan yer, aydınlıktan mahrum olmak; önünü, ilerisini, güzellikleri ve gerçekleri görememek; arayış içine girmemek; akıl ve özgürlükten mahrum kalmak, demektir. Yine karanlık; ne olduğu gereği kadar anlaşılıp bilinmeyen, muğlak, karışık, şüphe, tereddüt ve tedirginlik yaratan bir hal, bilgisizlik içinde olma durumudur.

Çaresi kitaplardır…

Mutluluk kişinin aydınlanması ve karanlığın etkisinden kendini kurtarmasıdır. Ve ondan daha büyük mutluluk da, bunu çevresiyle paylaşıp onları da aydınlatmasıdır.Emin Nedret İşli (iyi ki bizim dostumuzdur) bizleri ve kendisini bir sahaf olarak böyle mutlu ediyor biliyorum.

***

Biraz da yeni bitirebildiğim müthiş kitabı ‘Sahafnâme’ den söz edeyim. (Kırmızı Kedi Yayınları), Sahafnâme düzenli yazı yazdığı Cumhuriyet Gazetesi kitap ekinde yayınmadığı makalelerden oluşuyor.

Yaklaşık 40 yıla yakın zamandır (Beyazıt’ta Beyaz Saray Çarşısı’ndaki Enderun Kitabevi’nde, 1978 ilkbaharındaki çıraklıktan bu yana) sadece bu mesleği icra eden bir kişi, ‘Bu gözler neler gördü’ cümlesini kurmaya hak kazanmış kıdemli bir sahaf olarak (...)”

Sahafnâme’nin neresinden alıntı yapacağımı şaşırdım. En iyisi bu işin kıdemlisi Selim İleri’nin değerlendirmesine bakmak:‘Sahafnâme’ yalnızca eski kitapların yaşamları ve serüvenleriyle ilintili bir kitap değil. Alçakgönüllü Nedret Bey aynı zamanda çok değerli bir edebiyat araştırmacısı. Elinden geçmiş kitapların öyküleriyle yetinmiyor, nice açılımla edebiyat tarihimize de katkıda bulunuyor.

Sözgelimi NahidSırrı’yla Hasan Âli Yücel’in -bugüne kadar hemen hiç bilinmeyen- dostlukları ve mektuplaşmaları dile getirilirken neler öğrenmiyoruz! Nahid Sırrı hakkındaki kaynaklar sınırlıdır; Yücel’in adı pek geçmez. İşli’nin yazısından öğreniyoruz ki, Yücel, NahidSırrı’nın büyük değerini anlamış sayılı aydınlar arasındadır. İşli bu bilgilendirilişle de yetinmiyor; Hasan Âli’nin, ‘Kıskanmak’ romancısının ölümünden sonra Cumhuriyet gazetesinde yayımladığı ‘Alın Yazısı’ veda yazısını da bugünün okuruyla buluşturuyor.

***

Emin Nedret İşli, bir röportajında mealen şöyle diyordu: “Bir kitabı alamadığıma değil göremediğime yanarım.”

İşte aydınlanma duygusu böyle bir şey…

Immanuel Kant; Aydınlanma nedir? sorusuna 1874 yılında şöyle karşılık verir: Aydınlanma insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu birergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanınkendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır.Sadece bizde değil bütün dünyada bir yandan yapay zekalar gelişirken, aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasınınkılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğinigösteremeyen cahil milyonların sayısı da hızla artıyor.

Bu anlamda eski kitapların, efemeraların arasında dolaşıp bulduğu zayıf ya da güçlü ışıkları bizimle paylaşan çok nadir insanlardan biri olan Emin Nedret İşli’ye saygım ve sevgim her geçen gün biraz daha artıyor.

Önümüzdeki Nisan ayında Kitap Fuarı nedeniyle 10 gün boyunca İzmir’de olacak. Kendisi ile konuşup tanışmak için önemli bir fırsattır. Fırsatı değerlendirin bence…

Bir gün de “Adab-ı Taam” üzerine yazacağım...

Nedim Atilla- Mutlu Tömbekici- Selda Güleç- Emin Nedret İşli, bir Picasso söyleşisi sonrasında…