GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
10 Ekim 2020 Cumartesi

Kim demiş 73 yaşında… Ah nerede vah nerede?

Meslek büyüklerim, kulağıma doldurmuştu…

“Şarkıcı olmak başka…

Sanatçı olmak başka…”

Haklıydılar…

O’nu görüp, bugünlere doğru izleyince…

Anladım ki…

Sanatçı diye anılabilmek bambaşka bi’şi…

***

70’li yıllarda Büyük Efes’te fotoğraflarını çekip…

Haberini yaptığım günlerde…

Herkes için güzel “şarkıcı” bir kızdı…

Kendisini acayip yetiştirdi…

Sadece “mikrofon bebeği” olmadığını kanıtladı…

Oyuncu oldu… Yazar oldu… Kabare yaptı… Film çevirdi…

Benim yaşımdakiler O’na aşıktı…

Ne kadar tatlı bir sarışındı; Allahım…

Neyse…

Biraz geri vites yaparsak; daha iyi anlatırız o fındık kurdunu!

***

İstanbul Kadıköy’de dünyaya geldi…

Babası asker, annesi ev hanımıydı…

Evin tek çocuğuydu…

Doğduğu günden itibaren üstüne titrediler…

11 yıl klasik piyano, iki yıl da şan dersleri aldı…

Çok zeki bir öğrenciydi…

TED Ankara Koleji'nden mezun oldu…

Ankara Üniversitesi’nde İngiliz dili ve Edebiyatı eğitimi alırken…

Kafasına esti, okulu bıraktı…

Neden?

En sevdiği işi yapmak için…

Erol Pekcan Orkestrası’nda…

Caz şarkıları söyleyerek kariyerinde ilk adımları attı…

***

Sesi ve sahne performansı ile…

1970'li ve 1980'li yılların önde gelen pop yıldızı oldu…

Çılgın sahne giysileri…

Dans grubu…

Özel orkestrası…

Kendine özgü sahne şovuyla…

Gençlerin rüyalarını süslüyordu…

Türkiye'de, solo konserler veren “ilk kadın şarkıcı” olarak…

Tarihe geçti…

Konserlerinde sahnede giyinip / soyunması rüya gibiydi…

***

“Senden Başka…”

“Oh Olsun” ve…

“Ah Nerede…”

Şarkıları ile Türkiye’yi adeta peşinden sürükledi…

Altın plaklar peş peşe geliyordu…

Türkiye’nin en kıdemli şarkıcıları bile O’nu kıskanır olmuştu…

Şarkıcılıkla yetinmedi…

TRT ekranlarında…

Müzik programları ve yarışmalar sundu…

Enerjisi hiç bitmiyordu sarışın kızın…

Oyunculuk gücünü…

TRT İstanbul Radyosu’nda rol aldığı skeçlerde fark etti…

Neredeyse 30 yıl önce…

Show TV’de yayınlanan “Evcilik Oyunu” adlı yarışmayı…

450 kez sunarak rekor kırdı…

Yeşilçam’dan gelen teklifleri de geri çevirmedi…

Dünya O’nu tanıdığında…

Yurtdışı konserleri başlamıştı…

Avustralya'dan İngiltere'ye…

İtalya'dan Kazakistan'a…

İsviçre'den Kırgızistan'a kadar her yerde şarkı söyledi…

Büyük beğeni topladı…

***

“Kelebekler Özgürdür”

“Durdurun Dünyayı İnecek Var”…

“Evita”…

“Hair”…

“Ateşli Aşıkların Sonuncusu / 3 Kadın 1 Çapkın”… gibi…

Dünyaca ünlü müzikallerin Türkiye versiyonlarında…

Başrollerde ayakta alkışlandı…

Haldun Dormen, Engin CezzarTunç YalmanBarnard HasselMetin Serezli ve Kenneth Urmston gibi ünlü yönetmenlerle çalıştı…

***

Ünlü yönetmen Haldun Dormen…

O’nun için…

“Kendisine çok önemli roller teslim edilecek bir oyuncu…” demişti…

***

Fotoğraf çekmeye küçük yaştan meraklıydı…

Sergi açtı; herkes parmak ısırdı…

Sergide fotoğrafların altındaki yer alan…

Esprili göndermeleri okuyan Tarık Dursun K…

Kitap yazmasını tavsiye etti…

Ardından Aziz Nesin cesaretlendirdi…

Durur mu, o fındık kurdu…

“Hayatı Denedim” eseriyle yazarlığa adım attı…

Türkiye'nin en eski yayıncılarından İnkılap Kitabevi ile anlaştı…

20 kitap yazdı; hepsi en az üç baskı yaptı…

Bi’tanesinin adı çok ironikti:

“Aşk Çiş Gibidir Gelince Tutamazsın”

O kitabı, şu sözlerle tanıttı:

“Düşündüm, her şey tutuluyordu… Ay tutuluyor... Güneş tutuluyor... Balık tutuluyor… Köpeğin tasması tutuluyor... Karşı takımın attığı top kaleci tarafından tutuluyor... Oruç tutuluyor... Sır tutuluyor... Hapşırık tutuluyor... Gözyaşı tutuluyor... Baktım daha pek çok şey tutuluyordu... Eee, peki (Tutulamayan neler var?) diye sordum kendime... Sonunda iki şeye karar verdim: "Aşk ve Çiş" tutulamazdı… İnsan ne yaparsa yapsın, hangi statüde olursa olsun, çişi geldiğinde asla tutamaz… Aşk da öyle işte… (Yooo! Bir kere dilim yandı; artık asla âşık olmam…) diye yemin etseniz de, aşk o yeminleri dinlemez... Şayet geleceği varsa, ne yapar eder gelir… Kalbe ve beyne girecek ufacık da olsa bir yol bulur kendine…”

***

Bu kadar sanat için yaratılmış bir kızı…

Yeşilçam, “pas” geçer mi?

Yedi yerli filmde oynadı; ne hikmetse sinemayı sevemedi…

***

İlk evliliğini 1975’te müzisyen Atilla Özdemiroğlu ile yaptı…

Bir buçuk yıl evli kaldı…

İkinci izdivaç için…

1980’de yönetmen Tunç Başaran ile nikah masasına oturdu…

Üç yıl sonra boşandılar…

Hiç çocuğu olmadı…

Eski eşlerini, birkaç yıl kaybetti…

***

Şimdi ne yapıyor?

Asla ortadan kaybolmadı…

Yayınevine gidiyor…

Fotoğraf çekiyor…

Yazıyor…

Hepsinden önemlisi…

73 yaşında hala yerinde duramıyor…

Kıpır kıpar…

Bi’sürü okulda…

Öğrencilere stand-up tadında “Müzikli Söyleşiler” yapıp…

Kitaplarını imzalıyor…

Ve hayatını yaşıyor…

Bodrum'da deniz sezonunu açarken…

Genç kızlara taş çıkartırcasına…

Bikinili fotoğraflarını sosyal medya hesabından paylaşıyor…

***

Bugün sizlere, unutulmaz anıların ışığında…

Zaman Tüneli’nden…

Çekip aldığımız “önemli bir yıldız”ı…

Yeri zor dolacak dünya tatlısı bir sanatçıyı…

73 yaşında olmasına karşın…

Hala sahnelerdeki gibi fıkır fıkır Füsun Önal’ı…

Hatırlatmaya çalıştık…

Sanıyorum, mırıldanmaya başladınız bile…

O’nun unutulmaz şarkısı, “Ah Nerede Vah Nerede”yi…

***

Tayfur Göçmenoğlu ustamın dediği gibi…

“O yıldızlar hiç sönmesin…”

Nokta…

Sonsöz: “Gençle genç, çocukla çocuk olmayı daima becerdim… Asla zamanın gerisinde kalmam… Gençlerin trendlerini izlerim; onlarla, onlar gibi konuşurum… / Füsun Önal – Sanatçı…”