GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
27 Eylül 2019 Cuma

Kapitalistler çevreci eylemleri seviyor

İnsan ve üretim, doğal yaşamı dönüştürendir. Üretmek için doğal döngülere müdahale eden insan, bilimsel verilere bakarak, yeryüzünde işinin bitmek üzere olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor.

İnsan uygarlık kurdu; üretiyor, tüketiyor… Nihayetinde de tükenip gidecek. Bütün mesele, her şeyin bitimli olduğu evrende, zaman kazanmak…

Çevre sorunlarına salt kapitalizmin yol açtığını söylemek hiç inandırıcı olmuyor. Üretim varsa, kapitalistlerin veya komünistlerin üretiyor olması sonucu değiştirmiyor; bozulma kaçınılmaz.

Arabasız hayatı bir an olsun düşünmeyen insan, çevreci eylemlerde mangalda kül bırakmıyor.

Gündelik hayatında konforundan bir an olsun vazgeçmeyen insan, hayatını dizayn eden tüketim kültürüne rağmen çevreci…

Orasına burasına taktığı, tasarruf için kullandığı altınla kendini iyi hisseden doğa savunucuları, altın madenini protesto ediyor…

Doğa savunucuları yine Kaz Dağları’na yürüyecekmiş…

“Altın almayın, kullanmayın.” dediğim ve böyle bir kampanya önerdiğim için, eylemi sulandırmakla suçlanmıştım.

Asıl sululuğun, o altını kullanırken böyle bir eyleme kalkışmak olduğunu ısrarla görmezden geliyorlar. İnsan, tuhaf bir yaratık…

Çevre, iklim, ekoloji derken ortaya çevreci bir endüstrinin çıkmakta olduğunu görüyoruz. Bir de bu çevreci duruşu antikapitalist çerçeveye sokunca, tadından yenmiyor.

Toplumsal muhalefetin sosyalizme odaklanmak yerine çevreye dağılması hangi kapitalisti mutlu etmez! Yaşasın çevre sorunları!

Doğal hayatın başına gelenler, uygarlığın getirdiklerindendir. Uygarlık sorgulanmadıkça, başımıza gelenlerin ne olduğunu tam olarak anlamak mümkün değil.

Toprağı, suyu, havayı kullanarak üretmeyi örendik. Ürettikçe tükettik, tükettikçe ürettik. Bunu çok sevdik. Muktedir olmak ve birbirimize üstünlük kurmak için daha çok ürettik.

Bu yüzden, bilim denen disiplinleri kurduk. Bir de bilimsel olunca hepten dokunulmaz olan uygar hayat, insanlığı onurlandırdı; uygarlık seviyesi, övünülesi bir durum oldu.

Uygarlık seviyesinin yüksekliğiyle övünürken doğal hayatı savunmak, paradoksal olduğu kadar insanca da bir haldir. Kusurlu ve yetersizlikle malul insan halleri…

Nihayetinde, insanlık, uygarlığın getirdiği konforlu yaşamdan vazgeçmiyor. Bu ahvalde, doğal hayatı savunmak için söylenen ve yapılanlara derin anlamlar yüklemek, abesle iştigaldir.

Herkes, eylemlerde çocuklar gibi şen… İnsani bir durum… Hepsi bu!