GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
16 Ağustos 2018 Perşembe

Kapitalist sistemin neresindensiniz?

Türkiye, Doğu-Batı hattında gerili vaziyette, ekonomik krize meydan okuyor. Böyle giderse, çıkması muhtemel siyasi krize de meydan okuyacak, herhalde... Kendi hatalarına bakmak yerine, bütün kusuru dış etkenlere yüklemek de politik bir tercih olmalı…

Ne ki çok fazla belirsizlik var. Siyasal kamplaşmanın kısır tartışmaları sağırlar diyalogu yaratıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes homurdanıyor.

Bilişim devrimi kapıya dayandı. Yeni Dünya düzeninin kuruluş sancıları yeryüzünü sardı. Sistem dengeden çıktı, geri dönmüyor. Bu demektir, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Ve biliyoruz ki kurulacak düzende Türkiye’nin tutacağı yeri konuşmak, toplumda mutabakat sağlamak bir zarurettir. Gelin görün ki konuşmanın koşulları bile henüz oluşmuş değil.

Bununla birlikte, yerli ve milli iktidar grubu, Çin’den İngiltere’ye, Afrika’dan Ortadoğu’ya uzanan yeni arayışların içine girdi. Bölgesinde, Rusya ve İran ile iş birliğini geliştirme çabası içinde…

Doğaldır, müttefik ABD, Türkiye’nin içine girdiği bu yeni arayışlardan hiç hoşnut değil. Nihayetinde, duyulan hoşnutsuzluğu, Trump, ekonomik ilişkilere yansıttı. Şimdilik, ortalık toz duman…

Tabii ki ortalığın bu kadar kolay karışması, herşeyden önce, ekonominin kırılganlığıyla ilgili…

Ekonominin kırılganlığı ise, Erdoğan iktidarında uygulanan ekonomi politikaların yolun sonuna geldiği gerçeğine direnen anlayıştan kaynaklanıyor.

Doğu ile Batı arasında gidip gelen Türkiye’nin Rusya-Çin ekseninde aradığı istikrar, ABD-AB ekseninde yerle bir oluyor. Batı ile kopuş ihtimalinin bile yarattığı sarsıntılar, finans sistemini, piyasaları, üretimi dengeden çıkarmaya yetiyor.

İş dünyası, AB ile ilişkilere daha çok önem vermek gerektiğini işaret ediyor.

Hal böyle iken, Türkiye’nin ahvalini evanjelist rahibin ev hapsinden itibaren tartışmanın tuhaf olduğunu düşünüyorum. Evanjelistler üzerinden komplo teorileriyle gevezelik yapmak zevkli olabilir ama bizi gerçeğin bilgisine götürmez.

Doğru soruları sormak işimize gelmiyor olabilir. Düşünce tembelliği ağır basıyor olabilir. Olan bitene aklımız ermiyor olabilir. Her ne ise…

Görünen o ki, Türkiye, Doğu-Batı ilişkilerinde kritik yol ayrımına doğru yol alıyor. O yol ayrımına varır mı, yoksa gidiyormuş gibi yapıp elini mi güçlendiriyor, henüz pek belli değil. Fakat tekin olmayan bir yola koyulduğumuz aşikâr. Ve aklımızda deli sorular…

Türkiye yönetim biçimini değiştirirken toplumsal mutabakat aramadı. Yerli ve milli cenah, referandumda alınan yarıdan biraz fazla oyu yeterli buldu. Toplumda mutabakat aramaksızın yapılan sistem değişikliği sürdürülebilir mi?

Ekonomide yanlış tercihler ve öncelikler nedeniyle ülkenin günbegün içine çekildiği ekonomik krizi milli bir dava gibi görmek veya antiemperyalist söylevler marifetiyle olan biteni dış dinamiklere bağlamak, çözüm getirir mi?

Türkiye’nin batılılaşma öyküsünün, Asya tipi yönetim biçimi ve islami normlarla kuşatılıp sona erdirilmesine rıza mı göstereceğiz? Seküler hayattan vazgeçmek o kadar kolay mı?

“Hepimiz aynı gemideyiz” demek moda oldu. “Yok, biz o gemide değiliz” demek ha keza… Hâlbuki hangi gemide olursak olalım, kapitalizmin denizinde yol alıyoruz. Belki de en doğrusu, birbirimize, “Siz kapitalizmin neresindensiniz?” diye sormak... Kapitalizmin Dünya sistemi olduğu bir vakıa.